Şehre ulaşım: Sahip olduğu ve ülkemizden direk uçuşun olmadığı bir havalimanı bulunmakta ancak Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden ulaşım mümkündür. Havalimanından şehre ulaşmak için, kalabalık veye bagajınız çok ise Grand Taksi, bir kaç kişi iseniz paylaşımlı taksi olan petit taksileri kullanabilirsiniz. Taksiler için söyleyeceğimiz tavsiye mutlaka sıkı pazarlık yapılmasıdır. Taksi haricinde isterseniz havalimanı çıkışındaki 16 no.lu otobüsleri, 6 dirhem ücretle kullanabilirsiniz. Daha önceki Fas şehirlerindeki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, çok yaygın bir tren ağı mevcuttur. Fas'ın diğer şehirlerinden Fes'e tren ile gelebilirsiniz. Tren haricinde diğer şehirlerden şehirlerarası otobüsleri de kullanabilirsiniz.
Şehiriçi ulaşımda turistik noktalar genelde Medina içerisinde olduğu ve araç trafiğine kapalı olduğu için araca ihtiyacınız olmayacak, ihtiyaç halinde ise taksi kullanmanız gerekecektir.
Gezilecek yerler: Fas'ın en eski başkenti olan Fes'te, 80 hektarlık bir alana kurulmuş tarihi bir Kraliyet Sarayı (Dar El Makhzen - Palais Royal) bulunuyor. Kraliyet ailesinin fertleri şehre geldiklerinde burayı kullanıyorlar, bu nedenle turistler içeri girmeden ancak dışardan kapıyı görüntüleyebiliyorlar. Bizim de fotoğrafını çektiğimiz, zarif ve renkli İslami motifleri gösteren mozaiklerle süslü kapı, Fes'in sembollerindendir.
Fes'te iki eski yerleşim alanı bulunmaktadır. Bunlardan biri, Kraliyet Sarayı'nın da içerisinde bulunduğu, Fez el-Jdid bölgesidir. Burada saray haricinde göreceğiniz önemi yer, değişik mimarisi ile dikkatinizi çekecek olan Mellah bölgesidir. Mellah, Yahudilerin yaşadığı mahalle anlamına gelmektedir. 14. yy'da İspanya'dan kaçmak zorunda kalan Yahudiler için, Merenid hükümdarı tarafından inşa ettiriliyor. Kraliyet Sarayı'nın hemen yanıbaşında bulunan Mellah bölgesinde yaşayan Yahudilerin nerede ise tamamı buradan Yeni Fes bölgesine taşınmış durumda. Caddede değişik mimarili evlerin yanı sıra Bab El-Mayana (Bab: Şehre giriş kapısı, Tak) ve Bab as-Semmarine ile bir de sinagog göreceksiniz.
Fes'de bulunan eski bölgelerden diğeri ise, medyada muhtemel gördüğünüz meşhur tabakhaneyi de içine alan, Fez El-Bali bölgesidir. Medina denilen bölgenin etrafı surlarla çevrili ve arnavut kaldırımlı ara sokakları ile tam bir labirent. Öğrendiğimize göre 9.000 civarında ara sokak bulunuyor ve herhangi bir aracın bu daracık sokaklara girmesi mümkün değil. Taşımacılık ise eşeklerle yapılıyor. Medina 1981 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girmiştir.
Medina'nın dar sokaklarında belki de ruhunuzun daraldığını hissettiğiniz bir anda önünüze nefes alacağınız bir meydan çıkabilir, işte burası Sffarine Meydanı (Place Sffarine). Meydan tabelasında üstte Arapça, ortada Berberice, altta turistler için meydan ismi. Meydandaki çekiç seslerinden pirinç ve bakır ürünlerin işlendiği yer olduğunu anlayacaksınız. Burada bir süre dinlenip, alışveriş yapabilirsiniz.
Veeee Medina'nın en ünlü noktası, tüm dünyada Fas'a gelinmemiş olunsa bile tanınan, eminim birçok insanın görmeyi çok isteyecekleri tarihi tabakhane (Chouara Tannery). Üç tabakhanenin en meşhuru ve en büyüğü. Yüzyıllardır aynı teknik ve aynı otantik görünüm. Fotoğraf çekilen teras benzeri yere girmeden, kokudan rahatsız olunmaması için, herkese bir tutam nane veriyorlar. Bizimle aynı anda giren Japon turist grubuna bir baktık, hepsi burunlarının iki deliğine nane yapraklarını sokmuşlar. Rehberleri mi söyledi, kendileri mi düşündü bilmiyoruz ama görünüşleri harikaydı.
Fes'te görülmesi gereken yerlerden bir başkası, Arap-Endülüs sanatını bir araya getiren mimari mücevher, El Attarine Medresesi (Medersa El Attarine). 1323-1325 yıllarında Marinid Sultanı Ebu Said Osman tarafından yaptırılmış, adını ise Medina'daki baharat ve parfüm pazarı olan Souk al-Attarine'den almıştır. Girişi 20 dirhem ancak Müslüman olmayanlar giremiyor. Yer, duvar ve tavanda uygulanan sanat zirve yapmış. Geçmişte eğitime ayrılmış üst katları günümüzde ibadethane olarak kullanılıyor.
Fes'te de, tüm Fas'ta olduğu gibi çok sayıda şehir kapısı (Tak) bulunuyor. Medina'nın ana girişi olan ve Mavi Kapı (Blue Gate) olarak da bilinen Bab Bou Jeloud (1913), kapıların en güzelidir. Dışardan görülen yüzü mavi, içerden görülen yüzü ise yeşildir. Kapıdan içeri girip aşağıya doğru yürümeye başlarsanız Medina'nın derinliklerine inersiniz, çarşıda keyiflice kaybolup alışveriş yapabilirsiniz.
Şehir gezimizi bitirdikten sonra bir de şehri yüksekçe bir yerden görmek için yüksek bir yere, Borj Nord'a gidiyoruz. Tepede bizi rüzgar ve satıcılar karşılıyor, aşağıda ise eskisi ve yenisi ile Fes şehri.
Fes'te ikinci günümüzü tamamlayıp yola çıkıyoruz. İstikametimiz dünyanın en büyük çölü Sahra'ya ulaşmak. Fas'taki en önemli aktivite ve muhtemel Fas'a gelen ve çölü görenler için en özel anlar burada yaşananlar. Gün içerisinde yaşadığımız bir olay ise önceden beklemediğimiz ve sizin de inanmakta zorluk yaşayacağınız bir olay. Otelimizden ayrılıp uzaktan gördüğümüz Atlas Dağları'na yavaş yavaş tırmanıyoruz. Fas'ın İsviçre'si olarak bilinen Ifrane şehrine ulaştığımızda ise resmen iklim değişiyor. Çöle giderken, önce kar ile karşılaşıyoruz. 1930'larda Fransızların kurduğu şehirde bir saat mola verip karın tadını çıkarıp çöl yoluna devam ediyoruz Önce kar...
... sonra çöl. İki uç mevsim, bu kadar komşu nasıl olur, inanılır gibi değil. Sahra Çölü'nün kapısı olarak bilinen Erfoud'da otelimizden 4x4 jeepler bizi alıyor. Önce asfalt yoldan daha sonra saparak çölden, yaklaşık 1 saat yol gidiyoruz. Çölde çok fazla tepeler olmadığı için Dubai'nin çöl safarisi tadını vermiyor ancak yaklaşık 30 dakika süren develer üzerindeki gezintinin tadı ise bambaşka. Develerden inip gün batımını nane çayı eşliğinde seyredip aynı şekilde otele dönüyoruz. Fas gezintisinin en güzel anlarının yaşandığı gün de bugün oluyor.