Fas'a sadece Türkçe'de Fas denir ki gerçekte bu ülkenin adı Morocco'dur (Morokko). Bizim öyle dememize sebep ise bu şehir yani Fes. Fas'ın en eski şehirlerinden birisi, eski başkenti. Kitaplarda en fazla yer tutan şehri belki de...
Buraya geldiğimizde sabaha karşı idi. Bu kültürel başkente dair o kadar fazla şey duyduk ki gelmeden, duyduklarımızın tamamını gerçekleştiremeyeceğimizi düşündüm bu kısıtlı zaman içinde. 90 km'lik 2.000 civarında çarşı sokağında 12.000 civarında dükkanın olduğunu bilmek bile yeterlidir sanırım bu kültür başkentini anlatmaya. Eski ve yeni olmak üzere ikiye ayrılan ve eski dokusunu yitirmeyen eski Fes'i gezmeye koyulduk sabah sabah ve hurma yiyerek. Güzel hurmaları yedikçe insanın cennete gidesi bile gelmiyor.
Unesco'nun Dünya Kültür Mirası listesinde bulunan o ünlü Fes El Bali Çarşısı'na o ünlü Bab Boujloud kapısından (Mavi Kapı) girince bizi gezdirmek için yine birisi yapıştı bize. Olumsuz yanıtımıza rağmen bizi gezdirmeye başladı. Dar sokaklarda ilerleyip camileri, medreseleri, dericileri, dokumacıları, ayakkabıcıları, çantacıları bir arada görmek mümkün bu çarşıda. Ama fotoğraflardan aklınızda yer edecek olan şey ise tabaklama atölyeleri ile boyama havuzları. Labirent gibi, birbirine benzeyen onlarca sokağı ve dükkanı karıştırmamak için yaya trafiğinin yoğun olduğu yollardan yürüyoruz. Bazı yerler var ki iki kişinin zor sığacağı kadar dar aralıklar.
Bu dar sokaklardan bir ara daral gelip acıkınca kendimizi terası olan bir restorana attık ve Fas'ın ünlü yerel yemeklerinden söyledik bu kez. Bu tür restoranlar aslında "Riad" adı verilen eski evlerin restore edilmiş hali. Kuskusundan söyledim ve çok beğendiğim söylenemez. Yurtdışında dikkat ettiğim bir şey var ki Avrupa'lı turistler pis görünse bile yerel yemekleri yemeyi tercih ediyorlar. Ben birçok kez aç kalmayı tercih etsem de onların bu davranışı gerçekten hoşuma gidiyor. Ayrıca küçük çocuklarını da alıp gelmeleri bence kendilerine güvenin bir göstergesi.
Fes'in en can alıcı noktası kafelerin çatı katlarından izlenebilen Chouara Tabakhaneleri. Kesinlikle görmenizi önerdiğim ama kesinlikle koklamanızı önermediğim bir yer burası. Burnumun iyi koku almamasına rağmen direklerinin kırılmamasının sebebi kafelere çıkarken sürekli koklamamız için verdikleri nane yaprakları.
Dünyada bu tabakhaneleri ile tanınan Fes’in bu kadar turist toplamasına sebep buralar. Bu yüzden o eski ve köhne dokusunu hiç bozmuyorlar. Yanımda fotoğrafçı üç kişi ile gezince aynı tabakhaneyi farklı çatılardan gözlemleyebilmek için oldukça zaman geçirdik buralarda. Kafelerin alt katları tamamen deri dükkanları ve bize ücretsiz oraları izletirlerken çıkışta deri çanta ya da ayakkabı satmak için bizi ikna etmeye çalışıyorlar.
Sülük gibi yapışan ve sinirlerinizi geren seyyar satıcılara karşı yeni bir taktik geliştirdim, oldukça işe yarıyor. Şöyle ki bir şeyi almak istemiyorsanız, almak istemediğinizi söylemeyin çünkü bu durum işe yaramıyor ve peşinizi bırakmıyorlar. Eğer seyyar satıcılardan bir şey almak istiyorsanız onda bir fiyatını teklif edin.
Bu sayede söylediği fiyatın onda ikisine alırısınız. Ama almak istemiyorsanız yüzde ikisini teklif edin. O zaman peşinizi bırakıyorlar. Yani 100 Dirhem dedikleri ürünü bilesiniz ki 20 dirheme rahatlıkla alırsınız. Ama önce 10 teklif etmek şartıyla. Eğer alıcı değilseniz 2 dirhem teklif edin.
Karaviyyin Üniversitesi çarşı içinden gidilen görülmesi gereken güzel bir yapı. İçeriye giriş 10 dirhem. Ama cami bölümüne sadece müslüman olanlar girebiliyor. Müslümanlık ise tamamen beyana dayalı. Bilin ki "Selamun Aleyküm" dediniz mi içerdesiniz. Bayanlar pantolonla ve başörtüsüz içeri alınmıyorlar.
Fas nüfusunun % 60'ı Arap, % 40'ı ise Berberi. Bundan dolayı Fas'ta Arap ve Arap kültürünün harmanlanmış halini görebilirsiniz. Türk erkeklerinin ortalam kilosu 86, Türk bayanların 63 kg iken; Fas erkekleri 73, Fas bayanları ise 65 kg ortalama ağırlığa sahip. Bizim erkekler onlara göre ağır, bayanlarımız ise hafif kalıyor. Fas kızlarının bakımlı olduğu söylenemez. Fas kızlarının matematik dersinde "oran-orantı" konusunu görmediklerini düşünüyorum. Onlar için söylenebilecek bir şey var ise: Azı güzel ama o azın da özü güzel.
Fas Kralı'nın Fes'e geldiğinde kaldığı ve çevresi Fas bayrakları ile çevrili Kraliyet Sarayı'nı ancak dışarıdan izleyebildik. Sonrasında güneşin batışını Fes'e tümden hakim olan tepeye çıkıp ordan izledik. Bir süre panaromik şehir görüntüsünde kendimizi kaybettik ve şehri izledik, sonra da kendimize gelip şehri fotoğrafladık. Gezdiğimiz sokakları bulmaya çalıştık tepeden bakarak.
Belli ki genç aşıklar tepesi burası...