Çanakkale gezisi işten 2 gün izin almayla aniden karar alarak başladı bizim için. Kiraladığımız araba ile E-5 den Edirne-Tekirdağ yolundan ağır ağır yola koyulduk. E-5'in yoğun trafiğinden ancak Silivri'den sonra kurtulduk. İstanbul'un o yoğun havasından biraz da kurtulmak nefes alabilmek için çıkmıştık yola. Ayrıca Çanakkale'deki şehitlerimizi bir kez olsun görmemiz lazımdı. Bu yaşlarımızda vatanın kolay kazınılmadığını orada yaşamamız lazımdı.
Yaklaşık olarak öğleden sonra 17:00'de çıktığımız yolu kaybolarak da olsa Çanakkale boğazını seyrederek tamamlamıştık. 8 saatin sonunda Ecebat'a gelmiştik ve orada bir otel bulup yerleştik. Sezon sonu olduğu için pek de pahalı değildi. Otelin dekoru Çanakkale Savaşı ile ilgili dönem afişleri ile yapılmıştı. Gayet temizdi.
Gelibolu'da şahitliklerde hüzünlenmemek mümkün değil
Otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra şehitliği gezmek üzere arabamıza binip şehitlik yolunda ilerledik. Kısa bir yolculuğun ardından şehitliğe giriş yapıyoruz ama aslında Gelibolu'da her yer şehitlik, mezar, kurşun, tarih. Oralarda savaşın hissiyatını iliklerinize kadar hissedebiliyorsunuz ve ister istemez bir hüzün sizi alıp götürebiliyor.
Girişte Çanakkale destanı tanıtım merkezi karşılıyor bizi, birbirinden geçerek 11 salona giriyorsunuz. İlk 9 salonda çok güzel bir anlatımla savaş anlatılıyor. Küçük çocukların bile sıkılmadan izleyebilecekleri görsellikte ve bazı bölümlerinde hareketli platformlar var, 3D animasyonlar ile destekleniyor. 10. salonda hatıralar var.
Çanakkale destanı tanıtım merkezinden çıktıktan sonra başlıyoruz şehitlikleri ziyarete. Bizi ilk karşılayan Anzak mezarlıkları oluyor, durup Anzak mezarlıklarını gezmeye başlıyoruz. İsimlerine bakıyoruz ve ziyaretçi defterlerine bir şeyler yazdıktan sonra ayrılıyoruz.
Zor olan ise birbirlerini tanımayan iki millet olan Türkler ve Anzakların ilk defa savaşta karşılaşmaları. İki millet burada karşılaşmalarına rağmen Avustralyalılar Türklere herhangi bir kin, nefret ve öfke beslemeyen bir millet. Tabi ki Atatürk'ün de Avustralyalı askerlerin ailelerine yazdığı mektubun büyük bir önemi var. Burada anladığımız bir şey var ki o da savaşta kazanan yoktur. Etrafta o kadar çok hendek var ki bir tanesine de biz girip o hendekten dünyaya nasıl bakılıyor diye deniyoruz.
Daha gezilecek görülecek o kadar çok yer vardı ki ama bizim zamanımız kalmadı. Daha 8 saatlik yolumuz vardı ve en son Mehmetçiğe saygı anıtında tüm askerlerimize dua okuduktan sonra İstanbul'a dönmek için yola koyulduk.