Las Vegas’ın dünyaca bilindik farklı tanımlamaları var ama bunlardan en bilindik olanı “Günahlar şehri”. Çünkü burada herşey serbest denilebilir. Diğer önemli bilindik tanımlamaları ise “Evlilik merkezi” ve “Dünyanın en büyük eğlence merkezi”. Bir söylentiye göre dünyanın en iyi aşçıları da Las Vegas’taymış.
Mojave Çölü içindeki bu bölge zenginlik ve ileri teknoloji sayesinde çok görkemli bir havaya bürünmüş. Las Vegas’ın gecesi hayatta tanık olunması gerekenler arasında. Her yer ışıl ışıl, dev ekranlarda tüm otellerin gece show reklamları dönüyor.
Nevada Eyaleti sınırları içinde yer alan Las Vegas, dünyanın en büyük oteller topluluğuna sahip. Buranın kuruluş hikayesi ise şöyle; Mojave Çölü içindeki bu topraklarda su sıkıntısı çok olduğundan Las Vegas’a 25-30 mil uzaklıktaki Huber baraj çalışmaları 1931’de başlatılmış. Bu çok büyük bir proje. Çünkü üç farklı eyalete su sağlayan Colorado Nehri üzerindeki bu proje 45 milyon dolarla başlatılıyor. 4 bin üzerinde kalifiye elemana büyük paralar veriliyor. Dünyanın farklı bölgelerinden gelen işçiler çeşitli patlayıcılarla burayı açıyor ve bu patlamalarda tam 600 kişi ölüyor. 2 bin kişilik kasaba baraj inşaatı başlayınca birden kalabalıklaşıyor. Riski büyük olan bu işlerde çalışanlar aldıkları yüksek maaşları harcayabilecek alternatifleri olmadığından farklı arayışlara giriyorlar.
New York’lu uyuşturucu ve kumar ticareti yapan girişimci Bugs Siegel ise bu durumu fırsata çeviriyor. Baraj inşaatı 5 yıl sürüyor. 1936’da Bugs Siegel’in açtığı küçük kumarhane 1941’den beri hizmete devam ediyor. Uyuşturucu kullanımı ve kumar alışkanlıkları artınca ikinci otel olarak 1946’da Flamingo Otel açılıyor.
Günümüzde 2.500 - 3.000 civarında otel var bu bölgede. Tüm otellerin giriş katları ise kumarhane. Buralara giriş serbest. 10 yıl önce Las Vegas’a ilk gelişim uçakla olmuştu. Havaalanına inince çok şaşırmıştım. Çünkü havaalanına iner inmez kendinizi kumarhane içinde buluyorsunuz. Her yer kumar makineleri ile dolu idi. Havaalanından müdavimler limuzinlerle alınıp otellerine götürülüyordu.
Las Vegas’ı anlatmak oldukça zor… Çölün ıssızlığı şehrin ışıkları ile aydınlanıyor. Yılın her günü ve günün her saati kumarhaneler açık. Biz hep İstanbul için 24 saat yaşayan şehir deriz, burayı gördükten sonra İstanbul’un 24 saat yaşadığına inanmak çok olası değil.
Gündüz alışveriş için birbirinden şık mağaza, outlet mağazaları ve alışveriş merkezleri var. Gece ise müthiş showlar...
Las Vegas The Strip denilen 6,5 km.lik bulvar etrafına dizilmiş devasa otellerle dolu. MGM Grand, Bellagio, Vanetian, Treasure Island, Luxor, New York New York, Paris, Mirage, Mandalay Bay ve en son yapılan Encore-Wynn gibi pek çok otele sahip. Encore-Wynn oteli birbirine benzer 2 ayrı bloktan oluşuyor. Bu iki otelin maliyeti 5 milyar dolarmış. 5 bin yatak kapasiteli bu otel 2005 yapımlı. Yeni yapılan oteller ise tamamen suit dairelerden oluşuyor. Oteller öyle devasa ki, örneğin Venetian oteli küçük bir Venedik; kanalları, gondolları, alışveriş mağazaları, San Marco Meydanı ile kendinizi Venedik’te zannediyorsunuz. New York New York oteli Manhattan’ın bir kopyası. Özgürlük anıtı, Brooklyn Köprüsü burada yerini almış. Paris oteldeki en etkileyici yer Eiffel kulesi. Yine bu otelde Fransız cafe ve restoranları, alışveriş mağazaları içinde dolaşırken kendinizi Paris’te hissediyorsunuz. Oteller yüksek gökdelenlerden oluşuyor. Ancak ilk katta dolaşırken tavanlar 3 boyutlu gökyüzü şeklinde yapıldığından kendinizi sokakta geziyor gibi hissediyorsunuz. Oysaki üstünüzde yüksek otel binaları var.
Las Vegas Strip’te bikinili, tüylerle kendini öne çıkaran kızlar otellerindeki showa sizleri davet etmek için dolaşıyor. Marilyn Monreo sizinle 1 $’a resim çektirmek için bekliyor. Bu cadde çok hareketli, adım başı bir etkinlik var.
Otellerin bazılarında halka açık ücretsiz showlar var. Bunlardan en önemlilerinden biri Oceans Eleven filminin çekildiği Bellagio Otelin havuzundaki su ve ışık gösterisi. Mirage otelin önündeki volkan patlaması, Treasure Island’da korsan savaşları, Mandalay Bay otelde büyük bir akvaryum ve buradaki dalga havuzu, Planet Hollywood içinde ani gök gürültüsü ve sağanak yağış oldukça etkileyici olan gösterilerden. Bu gösteriler 10 yıl önce geldiğimde de aynı idi, ama yine de büyük bir keyifle izledim.
Ayrıca otellerle bütünleşmiş çok ünlü ücretli showlar var. Yıllarca aynı otellerde aynı showlar gösteriliyor, Cirque de Soleil, Folies Bergers revüleri gibi. Her otelin çarpıcı bir gösterisi ve ve pek çok atraksiyonu mevcut. Luxor’un tepesindeki flash light 40 milyar mum ışık gücüne eşit olup dünyanın en kuvvetli fener ışığı imiş. Rehberimizin ifadesine göre bu ışık gücü ile uzayda gazete okunabiliyormuş, ne kadar doğrudur bilemem:)
The Stip’in en başında Statosfer otelin restoran kısmı bizim Atakule gibi döner restoran. Buraya çıkıp tüm Las Vegas’ı seyredebilirsiniz. Yine The Stip üzerindeki Forum Shop’a mutlaka uğramalısınız. Çok ilginç ve görkemli bir alışveriş merkezi.
Biz The Strip’te Bellagio otel karşısı, Paris otelin yan tarafındaki Planet Hollywood otelde kaldık. Bu otel çok büyük bir alışveriş merkezi üstüne inşa edilmiş. Giriş katı tabii ki Las Vegas’ın olmazsa olmazı olan kumarhane. Otelin her odası ayrı bir film artistine adanmış ve odalar o şekilde dizayn edilmiş. Odalarda artistin resmi sergileniyor ve odaların içindeki camekanlı sehpalar içinde odaların ithaf edildiği artiste ait birkaç eşya yer alıyor. Bu bölgedeki tüm otellerin içindeki heykel ve süslemeler mükemmel.
Las Vegas’ta bürokrasi çok kolay işlediğinden pek çok şirket kuruluşları burada yapılıyormuş. En kolayı da evlilik. Bunun için evlilik şapelleri var. 10 dakikada 50 $ verip evlenebiliyorsunuz. Şahitler de hemen orada hazır, ancak onların ücreti bu 50 $’ın haricinde.
Bir de unutmadan söylemem gerekir ki, kumarhanelerin hiçbirinde saat ve pencere yok. Oyun oynayanları zaman hissinden uzakta tutmak için bir yol. Her kumarhane farklı farklı dekore edilmiş.
Las Vegas böyle değişik bir yer işte. Gece sokaklarda pek çok hayat kadını ve travesti görebilirsiniz. Bu çok doğal, çoğunun da elinde ince uzun içki kadehleri. Amerikalılar “Vegas’ta ne yaşanırsa orada kalır” diyorlar.
Vegas geceleri çok renkli ışıl ışıl, ancak gündüz vakit geçirmek için eğer çok yoğun bir kumar tutkunuz yoksa yakınlardaki mall veya outlet’lere gidebilirsiniz.
Bizim oyun merakımız çok olmadığından uykumuzu aldık. Onun için bugün Red Rock Canyon yani Kızıl Kaya Kanyonu’na gidiyoruz. Aslında Las Vegas’a 10 yıl önce geldiğimde Grand Canyon’a gidememiştim. Bu defa mutlaka gitmeliyim diye düşünüyorum. Fakat yine olmadı. Kısmetse bir sonraki gidişe kaldı Grand Canyon. Grand Canyon turlarını ya kişi başı 200 $ vererek kanyon üzerinde uçuyorsunuz ya da kişi başı (uçak + yemek) 500 $ vererek kanyon üzerinde yürümeli turlar yapabiliyorsunuz.
Biz bu defa Red Rock Canyon ile yetindik. Bu bölgenin 600 milyon yıl geçmişi olduğunu, 250 milyon yıl önce tektonik hareketlerle yükselen kumların sertleşerek kayalaşmış olduğunu söylüyor rehberimiz. İçindeki mineraller etkisi ile gerçekten kırmızıya yakın bir renk almış toprak üstleri ve bazı yerleri sarı, bazı bölgeleri ise gri. Kaya oluşumları ilginç. Kayaların en yüksek kısmı 1.000 m. Grand Canyon’da bu kayaların yüksekliği 4.000 metreye ulaşıyor. Burası 20 kilometrelik bir parkur. Etrafta çöl içinde cashua ağaçlarını görüyoruz. Grand Canyon sanıyorum ve eminim ki çok daha ilginç.
Red Rock Canyon’dan sonra alışveriş için büyük bir mall’a geliyoruz. Burada bütün ünlü mağazalar yerlerini almış. Alışveriş benim için çok cazip olmadığından çevreyi geziyorum. Buraya yakın çok ilginç bir mimarisi olan beyin sağlık merkezini görüyoruz. Yamuk yumuk sanki elinizde ezmişsiniz ya da avucunuzda sıkıştırmışsınız gibi parlak metalden yapılmış çok ilginç bir mimari.
Gündüz saatlerimizi buralarda geçirdikten sonra gece yine Las Vegas’tayız. Akşam yemeğimizi Paris otelde yiyeceğiz.
Las Vegas’ta kişi başı 40 $ vererek sabah, öğle ve akşam yemeklerinizi istediğiniz otelde yiyebiliyorsunuz. Tabii hepsinde değil anlaşmalı bazı otellerde. Bizim otelimizin sabah kahvaltısı da çok iyi idi. Zaten geniş bir alanda tüm dünya ülkelerinin mutfağı var. Her şey çok bol.
Günahlar şehri olarak anılan Las Vegas’ta oteller sadece konaklama yeri değil aynı zamanda kumarhane ve eğlence merkezi. Bu yüzden Las Vegas’ta doğru otel seçimi oldukça önemli. Las Vegas’ın kaliteli otellerinden Hard Rock Hotel’de konaklamanın yanında birçok etkinlikte yer alıyor. Zaman zaman dünyaca ünlü isimlerin de konser verdiği otelde; dans gösterileri, bahis salonları ve kumar makinelerinin yanında restoranlar, hediyelik eşya dükkanları, rock’n roll köşeleride bulunuyor. Hard Rock, sunduğu bu geniş olanaklarla tercih listenizde başlarda olmayı hakeden bir otel.
Las Vegas’ta otel deneyimini hakkıyla yaşamak istiyorsanız içinde küçük bir Venedik, golf sahası, kumarhaneler, fitness merkezleri, barlar, restoranlar, onlarca butik mağazalar, masaj salonları ve daha birçok hizmetin bulunduğu The Venetian Resort-Hotel'i tercih edebilirsiniz. Burası her türlü imkana ve birçok yere yakın olmasından dolayı Las Vegas’a gelen turistler tarafından oldukça tercih ediliyor. Ayrıca The LINQ Hotel, Super 8 ve Royal Resort otelleri ise Las Vegas’ta ki ekonomik oteller arasında. Daha fazla otel alternatifi görmek istiyorsanız buraya tıklayarak Las Vegas’ta ki otellere göz atabilirsiniz.
Akşam yemeği için Paris oteli tercih ettik. Ancak talep çok fazla olduğundan 45 dakika kadar sıra bekledik. Ama burada da tüm dünya mutfağından örnekleri bulabiliyorsunuz. Istakoz, karides, devasa yengeç bacakları, biftek, Mexico tacoları, aklınıza ne gelirse bir tek kuş sütü eksik. Belki o da vardır ama ben görmedim.
Yemekten sonra birkaç otelin daha içini gezdik, hepsi birbirinden güzel.
Ertesi sabah San Diego’ya gitmek üzere yola çıkıyoruz. Giderken “Las Vegas Welcome” tabelasının önünde tüm turistler gibi resim çektirmeyi ihmal etmiyoruz. Tabelanın arka yüzü de ilginç. “Arabanızı dikkatli kullanın ve buraya tekrar gelebilin.”