Her iki adımda bir Ferrari, Audi, Porche görmek sadece bu şehirde mümkün olabilir herhalde…Otomobil şehri, Almanya’nın 3. büyük şehri Münih’teyiz.
Öncelikle Münih’ten Venedik için interrail biletlerimize rezervasyon yaptırmamız gerekiyordu. İnterrail biletleriniz olsa bile İtalya trenlerinin genelde hepsinde rezervasyon zorunluluğu var. Rezervasyon yaptırırken bilet otomatlarınında Tükçe dil seçeneği olması, tren garından çıkar çıkmaz Türkçe isimli birçok restaurant ile karşılaşmamız elbette şaşırtıcı değil. Bir an Türkiye’de miyim yoksa Almanya da mı diye düşünüyoruz. Bunu düşündüren de çok fazla Türk'e rastlamış olmamız.
Münih’te merkez tren istasyonu Hauptbahnhof’a yakın bir yerde kalmayı tercih ettik. Böylece merkeze ulaşım yine yürüme mesafesinde oldu. Kaldığımız yere Oktoberfest alanının da yakın olduğunu öğrendik. Festivaller ekimde yapıldığından maalesef görme şansımız olmadı.
Münih’in kalbi olan Marienplatz Meydanı ilk olarak gezeceğimiz yerler arasında yer alıyor. Meydandaki tarihi yapılar ve ihtişamlı binalar insanı etkisi altına alıyor. Gezilecek yerlerin büyük bir çoğunluğu bu meydan çevresinde bulunuyor.
Neues Rathaus yani Yeni Belediye Binası, meydanın hemen girişinde ve köşesinde yer alan en gösterişli yapılardan biri. Bina 1867 ile 1909 yılları arasında inşa edilmiş. Yapıda 85 metre uzunluğunda, Münih manzarasını da izleyebileceğiniz bir kule bulunuyor. Kule üzerinde yer alan bir bölümde her gün saat 11 ve yazın da 12’de, 43 çan ve 32 figürün olduğu bir şov gerçekleşiyor.
Binanın önünde meydanın tam ortasına dikilmiş heykel ise Mariensaule. 17. yüzyılda Katolik-Protestan mezhepleri arasında başlayan ve Avrupa geneline yayılan 30 Yıl Savaşları’nın bitimini kutlamak için dikilmiş.
Altes Rathaus ise, eski belediye binası olarak geçiyor. Bina II. Dünya Savaşı’nda bombalandığı için orijinal yapının aynısı değilmiş. Dış görünüşü ise dekoratif olarak oldukça ilginç duruyor. Meydanda ki diğer bir anıt ise Fischbrunnen. Bu anıtta bir havuz üzerine kurulmuştur.
Münih’te ki en eski kilise olan St. Peter Kilisesi (Alter Peter) de şehrin diğer önemli yapıları arasında yer alıyor. Yaşanan bir yangın sonrasında kule hariç tüm bina Gotik tarzda yeniden inşa edilmiş. 17. yüzyıla gelindiğinde ise kilise yeniden şekillendirilmiş.
Geziniz bittikten sonra yemek yiyip alışveriş yapabileceğiniz en hareketli meydanlardan biri Kaufingerstrasse. Burada alışveriş merkezleri, lüks ürünler ve tasarımları bulabilirsiniz.
Marienplatz Meydanı’ndaki gezimizi bitirdikten sonra yine meydana çok yakın olan Frauenkirche Kilisesi'ni görmeye gidiyoruz. Kilise içerisinde önemli isimlerin mezarları da bulunuyormuş. Çoğu Avrupa ülkesinde rastladığımız restarosyon çalışmalarına burada da rastlıyoruz. Yapının kulelerinde çalışmalar yapılıyor. Bu nedenle görsel olarak çok net biçimde dışarıdan görüntüsünü göremiyoruz.
Gezimizi 1918 yılına kadar Bavyera Krallığı’nın kullandığı Residenz ile sonlandırıyoruz. İlk olarak karşımıza Residenz Müzesi çıktığı için bir an sadece buradan ibaret olduğunu düşündük. Fakat sarayın çevresini dolaştığımızda esas bölümün müzenin arka tarafında kalan bahçeli avlu olduğunu gördük. Residenz Sarayı 1385 yılında kurulmuş.
Münih’te gezilecek yerler bunlarla sınırlı değil ama bizim şimdiki rotamız İtalya…