Freiburg, Almanya’nın en güneyinde bulunan yeşille özdeşleşen şirin bir kent. Fransa, İsviçre ve Avusturya’ya yakın konumdaki kent, ‘kara ormanların başkenti’ olarak da biliniyor.
Günümüzde çevrecilik konusunda rol model üstlenen kent, doğa meraklısı gezginlerin yanı sıra, çevreci şehircilik konusunda bilgi ve deneyimlerini artırmak isteyen uzmanların da akınına uğruyor.
Alman Ulusal Turizm Kurulu (GNTB) tarafından davet edildiğim kültür ağırlıklı dört günlük gezinin ilk durağı Freiburg’un ‘yeşil’ ile olan ilişkisi 2008 yılında başlamış. O yıl, kentin yeşil şehir haline getirilmesine karar verilmiş. 2010 yılından beri de şehrin yeşil etiketle işaretlenen bölgesine sadece düşük karbon salımınına sahip çevreci araçların girmesine izin veriliyor. Yeşilin her şeye imzasını vurduğunu gören Mc Donald’s bile, tarihi binalardan birinin altında açtığı restoranının üstüne resmi rengi olan kırmızı logosunu yeşil renkli olarak değiştirip koymuş.
220 bin nüfuslu kentte bulunan 35 bin öğrenci Freiburg’u üniversite-gençlik şehri haline getiriyor. Kentte ulaşım tramvay ve bisikletlerle yapılıyor. Bisiklet deyip de geçmemek lazım. Çünkü şehirde nüfustan daha fazla bisiklet var. Şehirdeki bisiklet sayısı neredeyse nüfusun iki katına çıkmış durumda.
En tepedeki yerel yöneticiden sıradan halka, öğrenciden politikacısına kadar herkes işine-okuluna bisikletlerle gidip geliyor. Kent, çevrecilik ve sürdürülebilirlikte sahip olduğu özelliklerden dolayı geçen yıl Tripadvisor’un Mükemmellik Sertifikası Yarışması’nda birinci oldu. Çevre dostu yaşam biçimi kentte bir ölçüt haline gelmiş. Şehri yönetenlerin önümüzdeki yıllara ilişkin karbon ayak izlerini azaltıp yok etmeye yönelik hedeflerine bakınca çevre konusuna ciddiyetle eğildiklerini anlıyoruz. Hedeflerini şöyle belirlemişler: 2030 yılında karbon ayak izini yüzde 50, 2050 yılında ise yüzde 100 azaltacaklar…
Freiburg’un üniversite ve gençlik kenti haline geldiklerini gören belediye başkanı, gençlerin hafta sonlarında eğlenmek için tercih ettiği Augustinerplatz Meydanı’na, ‘Hoşgörü Sütunu-Säule der Toleranz’ı dikmiş. Sütun gece boyunca yeşil renkte yanıyor. Saat gece yarısı 12’ye geldiğinde bu kez kırmızı renkte yanıyor. Yani bir anlamda öğrencilerei ‘Artık yeter evlerinize-yurtlarınıza gidin’ mesajı veriliyor.
Fransa’ya 25, İsviçre’ye 60 Avusturya’ya ise 200 km uzaklıktaki Freiburg, düz bir şehir. En yüksek noktası 116 metrelik kuleye sahip olan Tarihi Münster Kilisesi (Kutsanmış Bakireler Kilisesi olarak da biliniyor). Bundan 700 yıl önce Gotik tarzda inşa edilen kilise, sadece dini bir merkez olarak hizmet vermemiş. Kilisenin önündeki Münsterplatz alanı ticaretin merkezi haline gelmiş, günümüzde de halk pazarı olarak işlev görüyor. Kilisenin girişindeki duvarlara halkın ekmeğin standartlara uygun üretilip üretilmediğini kontrol edebilmesi için ölçü göstergeleri çizilmiş.
Münsterplatz (Tacirler Meydanı) günümüzde de başta Kara Ormanlar bölgesinde yetişen mevye-sebzeler olmak üzere yerel ürünlerin satıldığı hareketli bir halk pazarı olarak hizmet veriyor.
Kentin bisiklet tutkunları için oluşturduğu yolun uzunluğu toplam 500 km’ye ulaşıyor. Freiburg Turizm Pazarlama Merkezi (FWTM) kenti gezmeye gelecek bisikleti tercih eden çevreci turistler için ‘Yeşil Kent Haritası’ hazırlamış. Dünyanın çeşitli yerlerinde gelen bisikletli gezginlere yönelik haritada kentin gezilebilecek 29 Yeşil Noktası hakkında ayrıntılı bilgilere yer veriliyor.
Freiburg ‘Kara Ormanların Başkenti’ olarak tanımlanıyor. Çocukluğumuzda duyduğumuz bütün masallara ev sahipliği yapan Kara Ormanlar, kültürel ve doğal çeşitliliğiyle göz dolduruyor. Burası tarihte guguklu saatlerin ilk kez üretildiği yer olarak anlatılıyor. Münsterplatz’da (Tacirler Meydanı) kurulan halk pazarı veya kafelerinde dünyaca ünlü kara orman meyveli pastaları tadabilirsiniz. 1317’de inşa edildiği için Almanya’nın en eski hanı olarak kabul edilen, günümüzde de otel ve restoran olarak hizmet veren Zum Roten Bären, Baden bölgesinin lezzetlerini sunuyor.
Turizm söz konusu olduğunda efsane ve öyküler ‘olmazsa olmazlar’ olarak işin içine giriveriyor. Yılda Almanya’dan 800 bin yerli, 500 bini aşkın da yabancı turist çeken kent, ziyaretçilerini güldürecek bir efsaneye sahip. Efsane kenti çevreleyen dar su kanallarıyla (Bächle) ilgili olarak anlatılıyor. Bu kanallar aslında yüzyıllar önce kente çıkacak bir yangına anında müdahale edilebilsin diye oluşturulmuş. Ama bunu böyle anlatsanız fazla ilgi çekmeyebilir.
Rehberler de ilgi çeksin diye gezdirdikleri turistlere ‘kazayla ayağınız kanala düşer ayağınız ıslanırsa ya burada evleneceksiniz ya da şehre bir daha geleceksiniz’ diye anlatıyor. Bu efsane yakın tarihimizde kenti ziyaret eden Fransa eski cumhurbaşkanlarından Jacques Chirac’la ilgili hoş bir anıya dönüşmüş. Bazılarının 'Fransa tarihinin en büyük Kazanovası” olarak tanımladığı Chirac, burayı ziyaretinde dengesini kaybedince ayağı kanaldaki suya değmiş. Gülmek için fırsat arayan Freiburg halkı boş durur mu? Hemen aralarında ‘Tamam yeni evliliğini burada yapacak” şakasını yapmaya başlamışlar. Bu benim Freiburg’u ikinci ziyaretimdi. İkinci ziyaretim artık efsanenin doğru çıkmasından mı, yoksa sunduğu doğal güzelliklerden mi kaynaklandı bunun yorumunu size bırakıyorum.