Ukrayna’nın mimari yapılarının estetiği ve yeşilin her tonunun görülebildiği doğasıyla öne çıkan iki kenti Lviv ve Kiev’i, Türk Hava Yolları (THY) ve ile IATI'nin organize ettiği tanıtım gezisinde ziyaret ettik. TUYED (Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği) heyeti olarak ziyaret ettiğimiz iki şehrin ortak yanını farklı dönemlere ait mimari özelliklere sahip estetik binalar ve gözün alabildiği ölçüde yeşil alanlar oluşturuyordu.
Doğa ve yeşil konusunda acaba yanılıyor muyuz diye düşünürken, rehberimiz Kiev ve Lviv’i ziyaret eden De Gaulle’ün izlenimlerini aktardı. Böylesine yeşili bol kentleri gören De Gaulle gördükleri karşısında “Parkları olan çok şehir gördüm ama parkın içinde şehirleri ilk defa görüyorum” diye yorum yapmış.
İlk durağımız Lviv, mimari açıdan doğu-batı kültürlerinin eşsiz kombinasyonundan oluşuyor. Kent, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerine rağmen, tüm mimari eserlerini özgün halleriyle korumayı başarmış. Sokaklarını arşınlarken, yolun hangi yanına bakarsanız bakın sizi mutlaka etkileyecek birkaç bina göreceksiniz. Rehberimiz binaların pencerelerini gösterip, geçmişte evlerin hangisinin zenginlere ait olduğunun pencere sayısının fazlalığından anlaşıldığını söyledi.
‘Aslanların Kenti’ olarak bilinen Lviv’in Svobody Meydanı’nda bulunan tarihi Opera Binası 1897 yılında Neo-Rönesas tarzında inşa edilmiş bir bina. Mimar Zygmunt Gorgolewski tarafından tasarlanan bina, Avrupa'nın en güzel tiyatrolarından biri olarak kabul ediliyor. Binanın içinde çeşitli sanatçıların elinde çıkma heykeller bulunuyor. Binanın dekorunda birkaç kilo altın kullanılarak altın suyuna batırılmış objeler kullanılmış.
Türklere esirlik işe yaramış
Valova Sokakta Kahve Madeni Merkezi diye anılan binayı gezerken rehberimiz eskiden insanların kahvenin tıpkı kömür ve diğer madenler gibi yeraltından çıkarıldığına inanıldığını söyledi. Kahve Madeni Merkezi’ni tasarlayanlar insanların bu yöndeki hayal güçlerinden hareketle üst katta kahve tattırıp satıyor, alt katta ise madene giriliyormuş hissi yaratacak etkinliklere yer veriyor. Alt kata götürdükleri ziyaretçilere kısa süreli madende yaşıyormuş deneyimini yaşattıktan sonra gösteri eşliğinde kahveden üretilmiş farklı sıvıları tattırıyorlar. Bu mekânın fikri 1683 yılında tüccar ve çevirmen olan Yuri-Franz Kulçinski’den çıkmış. Kulçinski, Viyana Türkler tarafından kuşatma altındayken esir düşmüş ve bu esirliği sırasında Türk kahvesinin yapılışını öğrenmiş. Ülkesine dönünce de değirmenlerde kahve öğütüp fincanda ikram edilen ilginç bir mekânın ortaya çıkmasına yol açmış. Yolu bu mekâna düşenler kahvelerini yudumlayıp kahve alışverişini yapıp çıkıyor.
Alışveriş demişken Lviv’e gitmişken ev yapımı çikolata almayı unutmamanızı öneriyoruz. Rynok Meydanı şehrin görülmeye değer yerlerinin başında geliyor. Shevchenko Bulvarı’ndaki kafelerden birinde oturup etrafı gelip geçenleri izlemeye başlarsanız kendinizi mankenlerin yürüdüğü podyumda hissederseniz şaşırmayın…
Meydanın ortasındaki kuleye çıkarak şehri kuş bakışı izledik, karşı binaya şapkası elinde dikilmiş heykelin şapkasının içine attığınız para düşerse dileklerin kabul olacağına inanılan heykele biz de para attık. Eskiden şehrin merkezinde olan devlet adamları ve aydınların mezarlarının bulunduğu mezarlık 17. yüzyılın sonlarında Lychakiv Mezarlığı adıyla yeni bir yere taşınmış. Biz göremedik ancak rehberimiz oranın Avrupa’nın en iyi mezarlıklarından biri olduğunu söyledi.
Lviv kendi kendine işkence etmekten zevk alan ve günümüzde Mazoşizm olarak bilinen akımın öncüsünün yaşadığı kent. Mazoşizm akımının öncüsü Leopold Ritter von Sacher (Masoch) anısına Mazo adlı bir kafe bulunuyor. Gerek burada gerekse de kale içinde kalan restoranlardan bazıları ziyaretçilerine sürekli sürprizler sunuyor. Bu sürprizlerin tadı kaçmasın diye biz fazla ayrıntıya girmek istemiyoruz. Kente özgü biraları da denemenizi öneriyoruz. Kent çikolata, peynir, şarap, caz gibi 50’i aşkın festivallere ev sahipliği yapıyor. 60 müze ve 120 farklı mimariye sahip kiliseye sahip kente yapacağınız geziyi bu festivallerden birine denk getirebilirseniz eğlence ve deneyimleriniz ikiye katlanacaktır. THY, bedensel engelli çocuklar ve özellikle kekemelik tedavisi olarak bilinen Loped alanında öne çıkan Lviv’e Salı, Perşembe ve Pazar günleri olmak üzere haftada 3 kez uçuyor. Lviv bayi ve iş toplantıları için yeni ve ucuz bir destinasyon olarak öne çıkıyor.
Büyük parklarıyla Avrupa birincisi
İkinci durağımız Kiev, doğa dostu ve yeşili seven gezginler için biçilmiş kaftan. Nerede başlayıp nerede bittiği pek belli olmayan Mariyinsky ve Khreshchatyj parklarından her zaman yürüyüş yapan, doğanın keyfini çıkaran insanlar görebilirsiniz. Kiev parkalarıyla olduğu kadar ünlü caddeleriyle de öne çıkıyor. Bu caddelerden biri olan Khreshchatyk Caddesi 1100 metre uzunluğunda. Caddenin bitiş noktası günümüzde Özgürlük Meydanı olarak bilenen alana çıkıyor. Meydanın etrafında birbirinden güzel butik oteller bulunuyor. Bunlardan biri olan Senator Apartment’i gezdik, burayı uzun dönemli kalmak isteyenlerin tercih ettiğini öğrendik.
Kiev Prensliği’nin kurucusu ve Kiev’i şehir devlet haline getiren Yaroslav Mudri 1017-1024 yılları arasında Bizans’la o dönemde olan sıcak ilişkilerden etkilenilerek ve Bizans’taki mimariden esinlenerek şehre giriş kapısı ve şehrin çevresine surların inşa edilmesine karar verildi. Altın Kapı (zoloti vorota) adı verilen giriş kapısı inşa edildi. Şehrin bu büyük ana giriş kapısı içine ayrıca kilise de inşa edildi. Kiev’in tarihi, mimarisi ve geçmiş dokusunu anlamak istiyorsanız burayı ziyaret etmelisiniz. Ukrayna’ya gitmişken ünlü yöresel çorbası Borsh’u denemelisiniz. İçkiyle aranız iyiyse gorilka’yı deneyebilirsiniz. Bu içecek aslında meyve, baharat ve doğal üründen yapılmış, ballı hatta acı biberlisi de bulunan bir çeşit votkadan ibaret.
Toplu iğne ucundaki kitap
Kiev’e yolunuz düşerse, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Pechersk Lavra Manastırı’nın içindeki mikro minyatür müzesini mutlaka geziniz. Burada mikro minyatür ustası Mykola Syadristy’nin elinde çıkan ve başka yerde eşi benzeri olmayan eserleri göreceksiniz. 1937 yılında Ukrayna’da doğan sanatçı Syadristy, ciddi bir el emeği ve büyük bir sabır gerektiren işler başarmış, Neler mi başarmış? Örneğin toplu iğnenin ucuna dünyanın en küçük kitabını yapmış. 0,6 milimetre karelik 12 sayfalık dünyanın en küçük kitabı insan saçından kıl tanelerine işlenmiş. Kitabın bir sayfasına ‘Yaşasın Barış’ kelimesi işlenmiş. Diğer eserler arasında Ernest Hemingway’den Yuri Gagarin’in mini portreleri bulunuyor. Büyük zahmetle yapılan bu mini eserleri ise sadece mikroskop aracılığıyla görülebilirsiniz. İşi iyice ‘abartan’ sanatçı Syadristy, toplu iğne başına insan saçının kılından bir satranç seti bile işlemeyi ihmal etmemiş.