Tümüyle tarihî bir kent olan Lviv birçok yönüyle de hayli ilginç ve ünlenmiş. Bana göre kendisi küçücük ama barındırdığı eserler muhteşem olan bir kente “heykeller ve kiliseler, katedraller kenti” demek hiç yanlış olmaz. Ne yana baksanız, hangi meydanda, caddede ve sokakta yürüseniz, her köşe başında bir katedral ya da kilise çıkıyor karşınıza, hepsi de hoş ve zarif kubbeleri, kiremitli çatılarında yükselen kuleleri, muazzam ahşap kapıları ve iç mekânları ile tarih kokan mimarî harikası eserler. İç mekân süslemeleri, kabartmaları, altın işlemeli tavanları, duvarları ve kolonlarıyla büyüleyici. İçlerine mutlaka girin, bir de ayin saatine rast gelirseniz atmosfer daha da büyüleyici olacak.
Bu yapıların hemen hepsinin çatısında, cephesinde ya da önünde ise çeşitli heykeller göreceksiniz.
Meydanlar, sokaklar ise ünlü kişilikleri ölümsüzleştirmek ya da şehri güzelleştirmek için olsa gerek illa ki bir ya da daha fazla heykellerle süslenmiş. Birçok kafenin önündeki ilginç, komik heykelleri saymıyorum bile. Sokaklarda ise kendini boyayarak turistlere hoş görüntüler veren, tabii biraz da bahşiş bekleyen, kımıldamadan duran sahte heykellere kanmayın…
Kentteki en ünlü ve muazzam büyüklükteki kilise, katedral ve sinagogların birçoğu Rynok Meydanı’nda ya da yakınlarında.
Lviv Latin Katedrali
Dış cephesi barok, iç mekânı ise Gotik mimari tarzlarının karışımını sergileyen ve kentin en etkileyici katedrallerinden Lviv Latin Katedrali. İç mekânını mutlaka görün derim.
Ermeni Katedrali
Ermeni Caddesi (Virmenski Cad.) üzerindeki Ermeni Katedrali kentin en eski yapılarından.
Bernardine Manastırı
17. yüzyıl eseri, barok stildeki Rum, Katolik kilisesi Bernardine Manastırı,şimdiki Yunan Katolik Kilisesi St. Andrew’un gece aydınlatması ise çok etkileyici. Meydana yakın, iç mekânın güzelliği, kendine has mimarisiyle ve ikonlarıyla görmeye değer bir kilise.
St. George Katedrali
Ivan Franko Parkı yakınlarındaki şehrin koruyucu azizi St. George Katedrali 18. yüzyıl eseri ve Avrupa’nın önemli katedrallerinden.
Dominican Katedrali
Kentin en eski yapılarından biri, 12. yüzyıl eseri.
Gunpowder Tower
Yine şehir meydanında ilginç bir yapı Gunpowder Tower; Lviv’in 1556 yılından sağlam kalan tek kulesi. Dış duvar kalınlığı 3 metreyi bulan kule 2 asır boyunca depo olarak kullanılmış. İki uyuyan aslan heykeli, 1959 yılında restore edilerek “Mimarlar Evi” olan kulenin girişini süslemekte.
İlla ki her köşede karşınıza çıkacak olan ve görmeden geçemeyeceğiniz kentin en ünlü heykelleri ise Rynok Meydanı’ndaki Roma mitolojisine ait dört heykel (Diana, Neptun, Adonis ve Amphitrite).
Opera binasının cephesinin hemen her katında ve çatısı üzerindeki harika heykeller var.
Meydanın arkasındaki meydanda yer alan Taras Shevchenko (Şevçenko heykeli) ise aşağıdaki.
Hemen her parkta mutlaka heykeller göreceksiniz, Ivan Franko Devlet Üniversitesi’nin karşısındaki Ivan Franko Parkı’nda ise dev boyuttaki Ivan Franko heykelibulunuyor.
Kitap pazarının kurulduğu meydanda kilisesi önünde, elinde kitap tutan Nikifor Epifaniy Drovnyak heykeli var.
Atı üzerinde heybetle duran Kral Danylo Heykeli ise aşağıdaki. Bunlar sadece en ünlü olanlar…
Ayrıca her sokakta, kafe önlerinde bulunan ilginç, komik heykeller de hayli ilginç.
Daha fazla ve ilginç heykeller görmek isterseniz Lychakiv Mezarlığı’na gitmelisiniz.“Gezmeye gittiğim bir ülkede mezarlık gezilir mi?” demeyin, ben bazı ülkelerde çok ilginç mezarlık gezileri yaptım (Nazım Hikmet’in uyuduğu Novodeviçi Mezarlığı, Buenos Aires’te Eva Peron’un yattığı Recolata Mezarlığı gibi.) Mezar taşı yerine çok ilginç heykeller, değişik objelerin ve asırlık ağaçların bulunduğu bir açık hava heykel parkı ya da müzesi adeta (Giriş ücretli, 20 grivna).
18. yüzyıla ait mezarlıkta bulunan 400 binden fazla mezarda ünlü sanatçı, bilim adamları da yatmakta. Gece aydınlatması da görülmeli dediler ama biz gitmedik. Ürkütücü geleceğinden değil, birkaç akşamımız olduğu için keyifli yemek yiyerek, meydandaki ve sokaklardaki ışıklı baloncularla cıvıl cıvıl kentin ışıl ışıl halini izlemeyi tercih ettik.
Bir sanat ve festivaller kenti ve Ukrayna’nın Lviv kentinde görülecek yerler oldukça fazla.
Ivan Franko Parkı
Otelimizden çıkıp şehrin kalbine doğru yürümeye başlıyoruz. Yolumuzun üzerindeki bir park ama parktan çok bir ormanı andıran yeşilliğin içinden geçmeden edemedik tabii, Ivan Franko DevletÜniversitesi’nin karşısındaki Ivan Franko Parkı.
Keyifli bir yürüyüş yaparken benim yine kıskançlık damarlarım kabarıyor. Zaten şehirde çok sevdiğim diğer bir özellik de, ki ben bunu yazılarımın çoğunda yazıyorum, bizim ülkemizde belki de en çok özlediğimiz yeşil, kentin ortasında, kenarında kısacası her yerinde yemyeşil parklar… Ama öyle sıradan parklar değil, asırlık ağaçları, yürüyüş yolları, kafesi ile o derece sessiz ki, içinde yürümeye başladığınızda huzur duyacağınız, kendinizi adeta şehir dışında gibi hissedeceğiniz bir cennet.
Stryisky Parkı
Stryisky Parkı da kentin ünlü parklarından, oldukça büyük ve etkileyici, huzur veren, içinde 20’ye yakın heykel, etrafta koşuşturan sincap gibi sevimli orman hayvanları, gölette kuğuların bulunduğu bir park.
Lviv Art Gallery
Empresyonist sanatçıların eserlerinin, 21. yüzyıl resim ve heykelleri ile 50.000’den fazla resim, heykel, mobilya gibi sanat eserlerinin bulunduğu bir müze.
Mikolasch Kafe
Müzeden şehir meydanına yürürken kaçırmamanız gereken bir tarihî kafe var; Mikolasch. Eski bir eczane olan kafenin müthiş bir atmosferi var, mobilyalar, eşyalar, eczacılıkla ilgili görseller… Ayrıca pasta ve çikolataları da enfes.
Rynok Meydanı
Her köşesini Roma mitolojisine ait heykellerin süslediği meydanda, Virmenski Caddesi köşelerindeki Diana ve Neptün heykel havuzları ile Adonis ve Amphitrite heykelleri hemen göze çarpıyor.
Meydanın tam ortasında yer alan büyük yapı “City Hall” yani Belediye Binası, etrafında 50’ye yakın 16. ve 17. yüzyıllara ait yapılarla çevrilmiş.
En üst katındaki pencereden borazan çalarak halkı selamlayan askerlerin bulunduğu Belediye Binası’nın çatısında bulunan Ratusha Kulesi’nde şehrin tamamını görebileceğiniz müthiş panoramik bir manzara bizi bekliyor, tabii aşağı yukarı 400 basamak tırmanmayı göze alırsanız. (20 Grivna)
Bence bu manzara için tırmanmaya değer, ayrıca birazdan çikolata fabrikasında bolca çikolata yiyeceğimiz için biraz kalori yakmalıyız :)
Kuleye tırmandık tabii, çok hoş panoramik fotoğraflar çektik, meydanın arka sokaklarında kurulan antika ve bitpazarlarına gittik, meydana açılan, yan sokakları, arka sokakları yürüyerek dolaştık. Yorulduk, artık mola ve kahve zamanı. Meydanın hemen her köşesinde, yan sokaklarında göreceğiniz çok hoş, ilginç ve şirin kafeler var, hepsine giresi geliyor insanın. Hepsine olmasa da bir çoğuna girip keşfedeceğiz, en beğendiklerimi de sizlerle diğer yazımda paylaştım zaten aşağı da diğer yazımın linkini bırakıyorum. Mutlaka göz atın.
Rynok Meydanı’nda çok sayıda sanat galerileri ve tam anlamıyla müze olmasalar da küçük odacıklardan oluşan müzeleri (Cam Müzesi, Kayıp Oyuncak Müzesi, farklı ülkelerin kılıç, mızrak, silah ve toplarının sergilendiği Arsenal Müzesi,Eczane Müzesi, Fikirler Müzesi gibi) kaçırmayın.
Meydandaki renk renk evlerin arasında göreceğiniz tek simsiyah bina “Black House” 19. yüzyıla ait bir Rönesans binası. Lviv’in ilk eczanesi burada açılmış, şimdi ise giriş katı Lviv Tarih Müzesi.
Rynok Meydanı’ndan yürüyerek hemen yakınında bulunan şehrin en işlek ve ünlü caddesine çıkıyoruz.
Shevchenka Avenue
Shevchenka Avenue oldukça geniş bir cadde, yine sağlı sollu kafe ve restoranlar, şık mağazalar, marketler bulacaksınız. Cadde üzerindeki küçük bir meydanda, Lviv Ölümsüzler Anıtı ve hemen yanında da Ukraynalı hümanist şair ve ressam Taras Shevchenko anısına yapılmış ünlü heykeli göreceksiniz, etkileyici bir anıt. Shevchenko’nun bu ülkenin birçok şehrinde anıtı bulunmakta.
Geniş caddenin tam ortasında ise oldukça geniş bir yeşil alan bırakılmış. Yürüyüş yapan, bisiklete binen, çimenlerde uzanmış güneşlenen yerli halk arasına karışın ya da banklarda oturup dinlenin.
Lviv Akademi ve Opera Binası
Bu caddenin en önemli yapısı ise dünyaca ünlü, Avrupa’nın en güzel opera binalarından biri olan Lviv Akademi ve Opera Binası.
Bina üzerindeki müthiş heykeller, sütun ve sütun başlıkları süslemeler, oymalar, farklı mimari tarzları gerçekten görülmeye değer, fotoğraf çekmeye doyamadım doğrusu.
Bu arada mutlaka bir kez de gece ışıklandırılmış halini görmelisiniz, fotoğraf severlere özellikle harika kareler verecek. Özellikle de hemen önünde yer alan havuz ve rengârenk fıskiyeler…
Bilet bulabilirseniz, 18. yüzyıldan beri düzenlenen bir bale ya da opera izleyin, olmazsa da içine mutlaka girerek mermer ve mozaiklerle süslü iç mekânını ve resimlerle rölyeflerle süslemelerini mutlaka görün.
20 grivna ödeyerek gezebilirsiniz. Şansınız varsa belki de bizim gibi bir opera provasına rast gelirsiniz, müthiş bir keyifti.
Opera binasının hemen yan sokaklarından birinde pazar alanı Vernissage’a da mutlaka uğrayın. Antika, yağlı boya, sulu boya, karakalem resimlerin, magnet, kıyafet, hediyelik eşyaların da satıldığı bir nevi bitpazarı. Dükkânlara göre daha ucuz tabii.
İkinci el eşya ve kitap pazarı
Bu pazar Dormition Kilisesi’nin hemen önünde kuruluyor. Eski kitap, dergi, Sovyet döneminden kalma rozet, arma gibi ikinci el eşyaların satıldığı bir pazar. Pazarın ortasında elinde bir elinde kitap tutan heykel ise, ilk Rus matbaacısı Ivan Fyodorov’a ait.