Meleklerin şehri, City of Angels ya da bilindik adıyla Los Angeles büyülü dünyasıyla bu yazıda sizleri bambaşka bir dünyaya götürmeyi hazırlıyor. Her ne kadar Los Angeles'tan beklenti haliyle çok yüksek olduğundan benim beklentimin genel olarak altında kalan bir şehir olsa da Los Angeles her zaman Los Angelestır. Yazmaya, gitmeye, görmeye fazlasıyla değer. Hangi yönleri bu şehirde hoşuma gitmedi ya da hangi yönleri negatifliklere rağmen bu şehirde beni büyüledi hepsini bu yazıda paylaşacağım. O halde şu dörtlükle yazıma başlıyorum:
I'd be safe and warm,
If I was in LA
California Dreamin'
On such a winter's day
Kış gününde Kaliforniya rüyasını yaşayan biri için saatlerce bu şarkıyı dinlememek olmazdı. Öncelikle şehirde hoşuma gitmeyen şeyleri yazıyım diyorum, çünkü bu keyifli şehrin yazısını da kötü sonlandırmak istemiyorum.
- Los Angeles kelimesinin İspanyolca kökenli olduğu hiç İspanyolca kelime dahil bilmeyenler için yeterince aşikar diye düşünüyorum. Adından da anlaşılacağı üzere Los Angeles'da Amerikalıdan çok İspanyolca konuşan Meksikalı ve biraz da Güney Amerikalı dolup taşmış diyebiliriz. Yıllardır yazık ya adamlar kendi aralarında özel bir şey konuşmak için kendi dillerini kullansalar bile biz anlayabiliyoruz dediğimiz Amerika topraklarına burası kesinlikle dahil değil çünkü abartısız herkes İspanyolca konuşuyor. Tabi Santa Monica'cığım gibi istisna yerlerimiz de yok değil oraya olumlu yönlerinde değineceğim.
- Bir diğer rahatsız edici yönü şehirde sürekli bir kaos var. Tabi biz İstanbul'dan geldiğimiz için bir nebze alışığız bu duruma fakat bazen bize bile fazla geliyordu. Tepede sürekli dolaşan ve halka çizen polis helikopteri, susmayan itfaiye ve polis sirenleri ki kaldığımız bahsettiğim yerler şehir merkezinden uzak varoş diye tabir edilen yerler asla değil. Venice Beach'te de bu hareketlilik var, yeri geldiği zaman Hollywood'da da.
- Gelelim trafik mevzusuna. Aslında bu olumsuz diye saydığım her şey baya yaşadığım şehrin kalıplaşmış sorunları da olsa demek ki yurt dışında bir şehre bunları yakıştıramadığımdan yadırgadım. İş çıkış saatleri Los Angeles'da araba kullanmayın. Özellikle de Los Angeles'a gelen otobanları kesin kullanmayın. Bu kadar geniş ve alternatif çok sayıda yol olmasına rağmen hepsinde belirli saatlerde anlamsız trafik oluyor. Bunun bariz nedeni ise her arabada bir kişi olması. Adamlar bu sebeple çoğu otobanın sol şeridine içinde iki ya da daha fazla kişi olan arabalar için "Car Pool" denilen özel şerit yapmışlar. Böylece onlar trafikten etkilenmeden (genelde) hızlı geçiş sağlayabiliyorlar.
Bu kadar olumsuz yön yeterli bence ama genel olarak Los Angeles'ı bir türlü sevememenize neden olabilecek olumsuzluklar bunlar maalesef. Hele de San Francisco'dan çıkıp geldiyseniz Los Angeles'a hiç şans vermeyeceksinizdir eminim. Gelelim gezilecek yerlerine:
1-Venice Beach: Özellikle yazları adım atacak yer bulamayacağınız türden kalabalık olan oturup saatlerce keyif yapabileceğiniz harika bir yer. Los Angeles'daki diğer meşhur Santa Monica Beach'e göre burası biraz daha ilginç bir yer. Bu ilginçlikten kastım modern yapılar yerine eski, rengarenk boyanmış kulübe gibi evlerin arasından geçip bu plaja geliyoruz. Sahil boyu yürüyüş yapabilirsiniz. Bu yürüyüş yaptığınız yerde size eşlik edecek inanılmaz güzel evler de var. Orada yaşayıp evden adımınızı dışarı atar atmaz ayağınızın kuma basacağı evlerden bahsediyorum. Bunların dışında Marina Del Rey de hemen Venice Beach'in arkasında yer almaktadır. Venice Beach'teki kafe ve restoranlar da pek kaliteli yerler değil aksine keyif yapabileceğiniz salaş yerler. Mesela biz Hinano Cafe'de öğle yemeği yemiştik. İçinde bilardo masaları, barı olan yerlerde talaşlarla dekore ettiği salaş ama keyifli bir yer. Detaylar için tıklayınız.
2-Santa Monica Beach: Los Angeles'ı anlatmaya sahilerden başlamak daha keyifli olur diye düşündüm. Santa Monica sadece plaj olarak değil iskele olarak da muhit olarak da mekanların, otellerin kalitesi olarak da harika bir yer. Bunu ağzımdan hiç düşürmüyorum biliyorum ama gerçekten Los Angeles'da bir ömür yaşanacaksa Santa Monica'da yaşanır. Daha keyifli, kaostan uzak bir yer maalesef ben göremedim. Bir de 5th Street, yani 5. Cadde, var ki alışveriş sevmeyen adamı bile alışverişe zorlar.
3-Universal Stüdyoları: Burası kimi için zaman kaybı kimi için de harika bir yer. O yüzden ben kendi fikrimi çok belli etmeden genel bilgileri veriyim. Bilet fiyatları günden güne değişiklik gösterebiliyor, fakat minimum bilet fiyatı 80$. Neler var burada derseniz; Fast and Furious, Transformers, Minions, King Kong, Jurassic Park, Shrek, The Simpsons gibi dünyaca ünlü ve çok sayıda hayranı olan filmleri size yaşatan görsel şovlar mevcut bu parkta. Minimum 6 saat civarında burada harcamanız gerekiyor. Bir tam günü de gözden çıkartabilirsiniz direk. Detaylı bilgi için tıklayınız
4-Hollywood & Walk of Fame: And the Oscaar goeess toooo denildiği sırada herkesin nefeslerini tuttuğu cadde de diyebiliriz buraya. Kırmızı halının serildiği, Chinese Theatre'ın da yer aldığı, kaldırımlarında ünlülerin adlarının yıldızlar içine kazındığı şov dünyasının bir numaralı örneğidir herhalde burası. Yoktan var edilen, dünyada birçok insanın buraya gelebilmek için çıldırdığı yaklaşık 250 metre uzunluğundaki caddeden bahsediyorum. Öyle bir abartılmış ki biz de gidip görmeden olmaz diyor ve 15 dakikamızı ayırıp John Woo ismini görünce çıldırıp yüzlerce kişinin yürüdüğü kaldırıma yatıp fotoğraf çektirmeye çalışan Asyalı kardeşlerimizin yanından ayrılıyorduk.
5-Beverly Hills & Rodeo Dr: Los Angeles'taki kaosa bir süreliğine ara verip işte benim ait olduğum yer burası diyeceğiniz ama asla oralarda bir hayat yaşamak için gerekli olan şan şöhrete sahip olamayacağınız yerden bahsediyorum. E tabi bir de para gerekiyor. Meksikalı kardeşlerimizin hayatlarını masumca fakat bir o kadar da zor sürdürdüğü mahalleden çıkıp 5 dakika sonra milyonlarca dolara ev alan garajında iki üç tane minimum arka mahallesinde yaşayan Meksikalı kardeşinin ömrü boyunca alacağı tüm maaşlardan daha fazla eden arabaları bulunan bir yerden bahsediyorum. Hatta iş o kadar turistik bir hal almış ki insanların evlerini dışarıdan 'burası şunun evi' diye turist gezdiren bir tur arabasına da rastlayacaksınız. Yanlışlık yok, insanların evlerinden turizme uzanan bir geçiş. Rodeo Dr. ise tam da buraya yakışacak dünyanın en pahalı caddesi olarak inşa edilmiş ve Amerikan Rüyası yaşatan bir yer. Caddede yürürken etrafınızdaki mağazalara bakıp sadece alt dudağınızı aşağı kıvırıp vay vay vay diyebileceğiniz, bir iki de anı fotoğrafı çektirebileceğiniz bir yer. Alışveriş de yapabiliyorsanız saygı duyarım.
6-Griffith Gözlem Evi: GTA oynayanlarınızın çok iyi bileceği bir yer. Buradan tüm Los Angeles ayaklarınızın altında kalıyor. Hatta o çok meşhur kartondan Hollywood yazısı da buradan güzel fotoğraflanabiliyor. Los Angeles genel olarak dümdüz bir şehir olduğu için bu tepeden güzel fotoğraflar çıkartılıyor. Özellikle gece manzara harika oluyor ve fotoğrafçılar için çok keyifli kareler çıkabiliyor tabi eğer hava bulutsuzsa. Yalnız özellikle hafta sonları ve akşamları çok kalabalık oluyor, arabanızı çok uzaklara park edip yokuş yukarı çıkmanız gerekebilir.
7-Staples Center & Microsoft Meydanı: NBA maçına gitmeye karar verdiyseniz ki bence vermelisiniz, hayatınızda bir kerelik bir tecrübe olacaktır, buranın ışıl ışıl dünyasına hoşgeldiniz. NBA maç biletlerini daha ucuza ticketmaster.com adresinden bulabilirsiniz. Burada bilet sahibi kişiler sattığı için fiyatlar daha uygun oluyor. Online bileti maça girebilmek için bastırmanız şart.
8-LACMA & The Grove: Amerika'da sanat müzeleri bulmak güç olabiliyor. LACMA bunlar arasında en iyisi olabilir. Bence kesinlikle ziyaret edilmeli ayrıca çıkışında da hemen karşısındaki The Grove alışveriş merkezinde keyifli vakit geçirip Farmers Market'da güzel bir ortamda yemek yiyebilirsiniz. LACMA ile ilgili detaylı bilgi için tıklayınız
9-Six Flags Magic Mountain: Adrenalin tutkunları için önerim Six Flags olacaktır. Yükseklerden aşağıya hızla inen Rollercoasterlardan oluşan ve vücudunuzun adrenalin pompalamak için canla başla efor sarf edeceği yer burası. Los Angeles merkezinden yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuk sonunda ulaşabilirsiniz. Giriş ücreti 75$ fakat güncel ve detaylı bilgiler için tıklayınız
10-Citadel Outlet: Amerika dendiğinde herkesin aklına oradan valiz alıp içini yaptığı alışverişlerle doldurup Türkiye'ye geri dönen komşularınız gelecektir. Nereden yapıyorlar bu alışverişi derseniz bunun Los Angeles'a en yakın olan ayağı Citadel Outlet'tir. Mağaza bilgileri için tıklayınız
Böylece Los Angeles'ta nelerin hoşuma gitmediğini, fakat yapılacak 10 şey ile yine de bu şehrin ayrı bir büyüsü olduğunu size anlatmaya çalıştım. Umarım faydası olmuştur. Bana ait tüm yazılar için kişisel blogum batukeles.com 'u ziyaret edebilirsiniz.
Instagram: batukelescom