Bu bir hayal yolculuğu... eşimin yapmak istediği Kaliforniya sahil şeridi ile benim yapmak istediğim Navajo Land’in birleşimi ama araya da serpiştirilmiş birkaç yer ile birlikte.
Çocukların Los Angeles’ta New York Film Academy’de yapacakları üç haftalık yaz okulu bu hayalimizi yapabilmemizi biraz daha kolaylaştırıyor. Çünkü çocuklar ile bu kadar uzun yola çıkmak bazen her iki taraf için de tırlatıcı olabilir. Onları zaten böyle bir yolculuğa sürüklemeyi çok ta tercih etmiyoruz, küçüklüklerinden beri hep çocuk odaklı tatilller yapmaya, hepimizi mümkün mertebe mutlu edecek yerlere gitmeye çalıştık. Bu seferki plan daha çok bizim sevdiklerimize odaklıydı.
Bu yazı dizisindeki asıl amacım büyük şehirleri yazmak değil. Bu yüzden Los Angeles, Las Vegas ve San Francisco’yu pas geçeceğim. Belki sadece küçük anekdotlar ama amacım daha çok yeni yerler, daha küçük kasabalar ve özellikle de ABD'nin doğal güzelliklerini, vadilerini, ulusal parklarını yazmak. Ülke büyük olunca her şey de aynı oranda büyük. Dolayısıyla ulusal bir parka gittiğiniz zaman genelde 7 günlük giriş ücreti ödüyorsunuz, gerisini sizin hayal gücünüze bırakıyorum. Genelde araba başı 30 Dolarlık bir ücret talep ediyorlar.
Gittiğimiz yolu takip edersek ilk önce Kaliforniya sahil şeridindeki beni etkileyen kasaba ya da küçük şehirlerden başlamak istiyorum.
Santa Barbara bunlardan ilki: arkasını Ynez Dağları'na dayayıp yüzünü Pasifik Okyanusu'na dönmüş olağanüstü şirinlikte bir kasaba/şehir. İspanyol ismi Saint Barbara, yani aslında Azize Barbara şehri. ABD’nin Rivierası olarak anılan bu şehirde birçok üniversite olması çok etkileyici. Akdeniz iklimine benzer bir iklime sahip olması nedeniyle tüm yıl boyunca turistlerin ilgisini çeken bir şehir olunca haliyle de turistlere yönelik aktiviteler çoğunlukta.
Özellikle Santa Barbara Limanı, kumsalları ve inanılmaz şirinlikteki sokaklarındaki dükkanları ile hakikaten yaşanılır bir şehir. El Paseo Alışveriş Merkezi'nin Kaliforniya’daki ilk alışveriş merkezi olduğunu öğrenince çok şaşırıyorum. Çünkü oradaki dükkanlardan çıkmak istemiyor insan. Genelde alışveriş odaklı tatilleri sevmeyen ben kendimi zor alıyorum oradan.
Görülmesi gereken yerlerin başında Mission Santa Barbara geliyor: İspanyollar döneminden kalma bir kilise ama zaman içinde Ulusal Tarihi Anıt Listesi'nde olduğu için kayda değebilir, gerçi bizim ilgimizi daha çok liman ve limandaki atraksiyonlar çekiyor.
Whale Watch en ilginç aktivitelerden biri, teknelerle balinaları izleme turlara götürüyorlar. Ben şu ana kadar gitmeyi hiç tercih etmedim, nedense bu işi yapan teknelerin sıra sıra insanları oturtması ve 3-4 saatlik tur boyunca da aynı yerde kalıyor olmak beni biraz geriyor galiba.
İskelenin üzeri balık tutanlar ve gezinenler ile dolu. Restoranların hepsi hoş görünüyor. İlk başta Eatlotsalobster çok salaş ve güzel gözüküyor ama önündeki kuyruk bir türlü azalmayınca Santa Barbara Shellfish’te yiyoruz yemeğimizi. Kumsal ve deniz de aktivitelerle dolu, sanırım dört kişilik bisikletler en çok hoşuma gidenler. Kumsal, sarı beyaz incecik kumları ile gözlerimize bayram yapıyor.
Santa Barbara’da birkaç gün kalmayı planlarsanız County Courthouse (Mahkeme binası) ve Presidio of Santa Barbara (1782 de İspanyollar tarafından yapılmış bir askeri kilise) görülmeye değer yapıtlar arasında.
Bir de ne olur Channel Islands National Park’a gidin. Bizim aklımızda Navajo Land’e ayrılmış daha fazla bir zaman parçası olduğu için buna vakit ayıramadık ama resimlerinden gördüğüm kadarıyla nefes kesici bir yermiş.
Bir sonraki yazımdaMonterey şehrini bulabilirsiniz.