Amerika, anadili İngilizce olsa da Latin kökenli yaşayan nüfus oranının çok olmasından dolayı pek çok şehrine, köyüne, caddesine İspanyolca isim vermiş olan bir ülke. Sosyal yaşamda her şey İspanyolca ve İngilizce olmak üzere iki dilli zaten. Ama özellikle Los Angeles, Meksikalıların keşfettiği, petrol ve altın yataklarından dolayı da oldukça göç alan bir şehir olunca, ingilizce aslında şehrin ikinci dili haline gelmiş. Los Angeles şehri de İspanyolca “melekler şehri” “City of Angels” anlamına geliyor ki; gençlik döneminde izlediğim bu filmin harika müzikleri hala kulağımdadır. Şimdi izlesem filmi sever miyim pek emin değilim ama müzikleri hala büyüler ona eminim. Bir sahne var ki filmden aklımda kalan; o da Meg Ryan’ın Jimi Hendrix dinleyerek ameliyat yapmasıydı.
Los Angeles şehrinin en önemli yerlerine, ziyaret edilecek noktalarına birer birer gitmeye çalıştık. Kaliforniya’nın normalde sıcaktan kavuran sıcağının aksine 2015 Nisan’ında pek dengesiz bir havaya denk gelip üstümüzde montlar, altımızda şıpıdık şıpıdık parmak arası terlikler, bir terleyip bir üşüyerek Los Angeles merkezi gezdik.
Los Angeles Downtown – Şehir Merkezi
İş merkezleriyle kaplı olan şehir merkezi, İstanbul’un gerisinde kalmış gökdelenler ve binalarla çevrili. Öyle çok iştah kabartan; ballandıra ballandıra insanlara anlatacağınız “ay dün Los Angeles merkezde şunu yaptım” diye ağız tadıyla hava atacağınız bir şehir merkezi olmadığını söyleyim. Ama insan zaten Los Angeles’a merkezi için gitmiyor. Los Angeles’ı Los Angeles yapan, sahilleri, eğlence merkezleri, Hollywood gibi ünlü caddeleri. O yüzden de inanın merkezinde umduğunuzu bulmasanız da Los Angeles insanı asla hayal kırıklığına uğratan bir şehir değil.
City Hall (Şehir Binası) Amerika’daki pek çok şehir binalarının Barok yapılı (kubbeli) olmasından dolayı diğerlerinden farklı bir yapıya sahip. 1920’lerin sonundan beri depremlere rağmen dimdik ayakta kalabilmiş bu küçük gökdeleni “gözüm bir yerden ısırıyor” demeniz kadar normal bir şey yok çünkü pek çok filmde kullanılmış ama en bilindik olanı sanırım Superman filmi. Gözlüklü Klark Kent karakterinin çalıştığı Daily planet Gazetesi Binası olarak filme konu olmuş olan bu binadan superman peleriniyle uçuverir:)
Bizim Küçük Gezgin daha superman izlemediği için bina ona pek cazip gelmese de anlattık tabii durumu. Ne kadar anladı bilemem gerçi:)) Biz gitmeen önce yaptığımız araştırmalardan dolayı, ğzımız bir karış açık “aaa evet gerçekten o bina” diye birbirimizin omuzunu ürtüp dürtüp gösterdik:) Yurt dışında ooohhh rahat rahat görgüsüzlüğüyle alay edebiliyor insan. Evet tanıdık çevrede olmamanın insanı gevşettiği gerçektir:) Ama internette okumayıp gitseydik fark eder miydik o da tartışılır hani yani:))
Sabahtan akşama kadar çok rahatlıkla bitirebileceğiniz şehir merkezinde biz en çok El Pueblo de Los Angeles parkı ve bu parkın içindeki Olvera Street (Olvera caddesini) sevdik. Los Angeles 1700’lerin sonunda Meksikalılar tarafından keşfedildiğinde yapılan ilk ev bu caddede bulunuyor. Bu cadde şehrin en eski caddesi ”the birth place of Los Angeles” “Los Angeles’ın doğduğu yer” olarak tarihe geçmiş ve koruma altına alınmış bir yer. Meksikalılar için çok büyük önem taşıyan bu cadde, ufak müzesi, kilisesi, Meksika Restoranları, turistik eşya satan dükkanlarıyla Los Angeles’ın göbeğinde ufak bir Meksika sanki. Bir taraftan yerel müzik grupları şov yaparken, bir taraftan Meksika kültürüne dair pek çok şey öğreniyor insan. Zaten turistler dışında caddede ingilizce konuşanı bulmak da mümkün değil. Biz oraya gittiğimizde caddenin kuruluşunun yıldönümü olduğu için kutlamalar, mini konserler vardı ve cadde cıvıl cıvıldı.
Başka her hangi bir yerde Meksika restoranına gideceğinize, burada gitmenizi şiddetle tavsiye ederim. Canlı müzik eşliğinde kocaman bir bardak margaritanı içip, tacoları yiyip ortamın keyfine bakın. Bu güzel ortamdan Küçük Gezgin inanılmaz keyif aldı. İnsanların renkliliği, hareketliliği onu resmen büyüledi. İştahı yerindedir bizimkinin, o yüzden göbeği kendisinden baya ileride gider. Meksika yemeklerine de bayıldı. Kendi tabağındakiler yetmedi, bizimkilere sulandı:) Çocuklarla gitmek için güzel bir alternatif olan bu küçük caddedeki müzeye giriş serbest. Meksikalıların geleneksel yaşantılarından ve tarihlerinden kesitler sunan bu müzeyi Çakıl çok sevdi. Ufacık tefeik içi dolu kutucuk olan bu müze bence görlmeye kesinlikle değer. Bu cadde, Los Angeles şehir merkezinin en görülmesi gereken yeri bence. Mutlaka gidin.
Bu caddenin hemen karşısında tren istasyonu (Union station) 1939’dan beri günde neredeyse 60.000 kişiye hizmet verdiği için dünyanın en önemli tren istasyonlarından biri. Şöyle bir göz atmadan dönmeyin.
Los Angeles şehir merkezini bölgelere ayırmışlar. Jewelery District (Kuyumcular Caddesi), Little Tokyo District, Chinese District gibi pek çok bölgesi var. Japon caddesine gittiğinde o kültürün tam da ortasında buluyorsun kendini. Çalışan, yaşayan, herkes Japon. Sıra sıra Japon restoranları ve mağazaları her yeri kaplamış. Bizim oldukça şaşırdığımız bir yer oldu. Küçük bir Japonya yaratmışlar. Hele ki sushi seviyorsanız, Japon kültürüne de biraz ilginiz varsa bu şansı kaçırmayın ve mutlaka bu bölgeye uğrayın. Japonya’yı ayağınıza kadar getirmişler:)
Küçük Gezgin bu caddede tur atmaktan çok keyif aldı. Los Angeles’a kadar gelmişken eğer daha önce bir Çin Mahallesi görmediyseniz mutlaka uğrayın. Biz San Fransisco’daki Amerika’nın en büyük Çin Mahallesini gördükten sonra, artık hepsi gözümüze küçük görünüyor. Ama olsun. Bu uzakdoğu kültürünün farklılıklarına, rengrarenk dokusuna insan hayran olmadan edemiyor. Siz uğramadan etmeyin. Bizimkini hala “aaa anne bak Çinli” deme alışkanlığından kurtarabilmiş değiliz:)) Olsun; biz onun bu tepkilerine 1,5 yaşında havaalanında gördüğü siyahi bir adama “anne bak chocolate man” dediğinden beri pek bir alışığız:)
Los Angeles şehir merkezinde tabii ki daha yapılacak pek çok şey var. Wells Fargo History Museum (Biz Sacramento’dakine gitmiştik), Grammy Museum, LA Convention Center görülmeye değer ama bizim uğrayamadığımız yerler oldu. Biz Olvera Caddesi’nde baya bir vakit geçirip, oradaki müzeyi gezip, retoranda da düşen şekerimizi yükseltmekle meşguldük ki; bazı şeyleri atlamak zorunda kaldık. Valla bizim gibi hafif tombul bir gezgin aile için değerdi doğrusu:)) Küçük Gezgin ile gece hayatına dalamadığımız için Los Angeles’ın ünlü gece hayatını da sizler için değerlendiremedik:( İçimize koymadı değil:( ama artık siz eğlenir, bize anlatırsınız:) Biz de gitmiş kadar olur, kendimizi avuturuz:))
Biz Küçük Gezgin ile Los Angeles'ta çok keyif aldık. Sizin de yolunuz düşerse tadını çıkarın:)