Maya Uygarlığının Kalbi Guatemala Tikal

Gelmiş geçmiş en büyük uygarlıklardan biri olan Maya uygarlığı,  en parlak dönemini 8. yüzyılda Yucatan yarımadasında yaşar. Yucatan adının Türkistan’ın Yok-tan bölgesinden gelme olduğu söylenenler arasında. Bir teoriye göre bu bölge Sümer Türklerinin Mezopotamya’ya göçmeden önceki yerleşim alanıymış.

Meksika’da Chipas eyaleti, Guatemala El Peten bölgesi, Honduras’ın doğusu ve El Salvador’un kuzeyi bu dönemde tamamen Mayaların elindedir. 8. Yüzyılda buralarda büyük yerleşimler kurarlar. Ancak bu yapıların sadece yüzde onluk bir kısmı gün yüzüne çıkartılmıştır. Çünkü 9. Yüzyıla kadar ihtişamını sürdüren bu kentler şiddetli savaşlar ve açlık nedeni ile terkedilir. Terkedilen kentler ise zaman içinde orman altında kalır. Bölgede tropikal iklim etkili olduğu için hızla büyüyen ağaçlar Maya yerleşimlerini Kamboçya’daki Angkor Tapınakları’nda olduğu gibi ahtapot gibi sarıp sarmalar. Tamamen orman altında kalmış olan tapınaklar ise 18. yüzyıl sonlarında bir grup gezgin tarafından tesadüfen keşfedilir.

Guatemala’nın bayrağı üzerinde bile Mayalardan izler vardır. Şöyle ki bayrağın üzerinde Mayaların efsane kuşu Quetzal yer alır. Aynı şekilde Guatemala’nın resmi para birimi de Quetzal’dir. Özgürlüğün simgesi olan Quetzal kuşunun Mayaların ruhunu temsil ettiğine inanılır.

Quetzal kuşunun zümrüt rengindeki uzun tüyleri eskiden Maya ve Aztek krallarının taçlarında ve kıyafetlerinde güç ve özgürlüğü temsilen kullanılırmış. Bu kuş Maya inanışında o kadar önemli ki, Meksika’nın Yucatan bölgesindeki Kukultan tapınağı bunun en orijinal kanıtlarından biri. Piramit biçimli bu tapınağın basamakları öyle bir mimari ile yapılmış ki, yankı yaptığında Quetzal kuşunun sesine benzeyen bir ses çıkartıyormuş. Ancak bu bilgiye şunu da eklemeliyim. Daha önce Meksika’da Kukultan tapınağı ziyaretimizde rehberimiz böyle bir bilgi vermemişti. Burada bize Tikal’i anlatan rehberin söylediği bu. Zamanında böyle bir bilgiye sahip olsaydık hali hazırda Kukultan’ı ziyaret etmişken doğruluğunu test etme şansımız olabilirdi. Şimdi akılda yeni bir soru işareti:)

En az 2000 metre yükseklikte ve %70 nem oranına sahip yerlerde yaşayabildiği söylenen bu kuş yerden su içemiyormuş. Çünkü toprağa karışan su bu kuşu zehirliyor. Sadece yapraklarının üzerinde biriken suyu içebiliyor. Çok güzel ve uzun kuyruklara sahip olan kuşun göğsü nar çiçeği renginde. Hatta Maya yerlileri İspanyol sömürgeciler son Maya Kralının kalbini söktüğünde buraya Quetzal kuşunun konduğuna ve göğsündeki nar çiçeği renginin de kralın kanından geldiğine inanırlarmış. Yani bu kuş Maya efsanesinde pek popüler.

Quetzal kuşunun adını verdiği bir de kent var Guatemala’da: Quetzaltenango. Adının anlamı "quetzal kuşunun yeri" ya da “quetzal kuşunun çok olduğu yer” demektir.

Guatemala içindeki en önemli ve bilindik tapınak kompleksi El Peten bölgesindeki Tikal.

Tikal’deki en önemli tapınak ise Jaguar tapınağı. Jaguar Mayalar’da güç simgesi. Bu nedenle en önemli tapınaklarının adı da Jaguar tapınağı. İsteyenler dik merdivenler ile tapınağın tepesine çıkabiliyorlar.

Mayalar döngüsel evrene inanırlar. Maya inancına göre gökyüzü ve yeryüzü ayrılıp ilk ışık dünyaya düştüğünde hayat başlamıştır. Bundan sonra da pek çok yaratıcı tanrı yeryüzünü insanlar ile doldurmuştur. Bu yaratılış hikayelerini de monolitlere kazılan Halkın Kitabı adını verdikleri Popol Vuh’ta toplamışlardır.

Yine Mayaların yaratılış inancına göre tanrılar ilk denemelerinde yeryüzündeki hayvanları yaratırlar. Ama hayvanların konuşma yeteneği olmadığı için tanrılarını övemezler. O nedenle Tanrılar hayvanları ormana sürerler. İkinci denemelerinde insanları çamurdan yaparlar. Ama çamur dayanıksız olduğundan insanların bedenleri kırılıp dökülür. Üçüncü denemelerinde tahtadan yaparlar. Ama bu kez de tahtadan yapılan insanların kalpleri, hafızaları ve mimikleri yoktur, yaratıcılarını unuturlar. Buna sinirlenen tanrılar tahtadan yarattıkları insanları imha etmek için çeşitli doğal afetler yaratmışlar. Sel, yangın, tufan gibi doğal afetler ile tahta insanların da sonunu getirmişler. Dördüncü denemelerinde Mayaların hayatın ana maddesi kabul ettikleri Mısırdan insanlar yaratmışlar. Hatta inanışlarına göre ilk olarak 4 tane mısır adam yaratılmış, bu 4 mısır adam uyurken 4 tane de mısır kadın yaratılmış. Bu mısır insanları yağmur suyu ile beslenip gün doğumu ile insanlaşmışlar. İşte bu hikaye de Maya mitolojisine Mısır insanlar olarak geçmiş.

Mayalar’ın en önemli kollarından biri Quicheler. İnanışlarına göre tanrılarına karşı en vefakar grup Quicheler. Efsaneye göre günlerce tanrılarını hiç durup dinlenmeden sırtlarında taşımışlar. Bu grup için Güneş ve güneşin doğuşu çok önemli. Halen her sabah güneşin doğuşunu izlemek ve selamlamak için toplanan gruplar var. Tanıdık geldi değil mi? Aynı Hindistan’daki gibi…

Quicheler’in en yoğun bulundukları bölgeAtitlan gölü ve çevresi. Burayı ziyaret eden pek çok kişi bu gölü İtalya’daki Como gölüne benzetiyor.

Atitlan gölünün kıyılarında botlarla ulaşılabilen 12 tane Maya köyü var. Bunlar arasında en gelişmiş olanlardan biri zamanında hippilere mekan olan Panajachel. Panajachel’in bir özelliği de dünyanın tek su altı arkeoloji müzesine ev sahipliği yapmasıymış. Ancak müzede bakım çalışması olduğundan biz gezemedik.

Göl çevresindeki tüm köylerin kendine göre ayrı bir özelliği var. Mesela İspanyolca öğrenmek isteyen düşük bütçeli turistlerin gözdesi San Pedro köyü. Meditasyon yapmak ve kafa dinlemek isteyenlerin tercihi San Marcos köyü. İki bine yakın Maya kökenli Kaqchikel yerlisinin yerleşimi olan Santa Cruz köyü ve Maya kehanetlerine ve meşhur Mashimon’a ev sahipliği yapan Santiago Köyü en ilgi çekici köylerden.

Mayalara has bir diğer orijinal yer ise Chichicastenango kasabasında her Perşembe ve Pazar günleri kurulan 500 yıllık Maya Pazarı. Pagan kültüründen önemli izler taşıyan kasabada Pazar sabah saat 5’te kurulmaya başlanıyor. Bu pazar halk için çok önemli bir gelir kaynağı. Çünkü burada ve çevre köylerde oturan Maya kadınlarının tek gelirleri burada turistlere sattıkları elişi ürünler, Maya bebekleri, özellikle Quetzal kuşu ve güneş desenli dokumalar.

Mayalar kendi dillerine Mayanca derler. Hatta “ma” kelimesi “siz” eki olarak kullanılıyormuş. “Ya” kelimesi ise “acı” anlamına geliyormuş. Yani “Maya” sözcüğünün “acısız” “acı hissedilmeyen” anlamına geldiği tahmin ediliyormuş.

Kakao, çikolata ve ciklet kelimelerinin Maya dilinden türediği söylenmektedir. 600 lehçeden oluşan Kuzey ve Güney Amerika yerli lehçeleri içinde en yaygın olanı Atabaşkan Kızılderililerin dilidir. Bu dilin Altay dillerinden geldiği söylenir. 1935 senesinde bu dili araştırmak için Atatürk, Tahsin Mayatepek’i görevlendirmiş ve Meksika’ya göndermiş.

Bazı Maya kelimeleri Türkçe ile benzerlik gösterir. Mesela “ak” beyaz, “tete” dede, “kun” gün, “tepek” tepe, “türe” töre anlamına gelir.

İnanış anlamında da bazı benzerlikler bulunmaktadır. Mesela kartal figürü hem maya ve şaman inançlarda güçlü bir semboldür. Çift başlı kartal figürü orta Asya kökenlidir, Hitit ve Selçuklularda görülmesinin yanı sıra Mayalarda da sıkça rastlanır.

Yine kuş tüyü (mayalarda özellikle quetzal kuşu) Mısır’dan Mayalar’a, Asya şamanları’ndan İnkalar’a kadar pek çok uygarlıkta önemli yere sahiptir.

Mayalar soylarını devam ettirirken bölgeye 1502 senesinde İspanyollar gelir. İspanyol sömürgeciler Orta Amerika’da Aztek ve Maya uygarlıklarını, Güney Amerika’da ise İnka uygarlıklarını yağmalarlar. Buradaki halkı kendilerine köle haline getirirler. İspanyol sömürgeciler özgürlük masalları anlatarak buradaki halkı uyuttular. Halkı kendi inanışlarından kopartarak katolikleştirdiler. Hatta 1562 senesinde Yucatan’da İspanyolların merkezlerinden biri olan Mani kasabasında rahip Diego de Landa, Mayalara ait büyük el yazmalarının yakılmasını emreder. Bunun neticesinde 800 yıllık Maya edebiyatı küle döner.

HÜSEYİN YILMAZ

Yazar Hakkında

HÜSEYİN YILMAZ

 1942 Sinop Ayancık doğumluyum. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezunuyum. Mecburi hizmet nedeni ile Hakkari, Yüksekova, Siirt’te görev yaptım.