Muğla ilinin 13 ilçesinden biri olan Fethiye nüfusu Bodrum’dan az olmasına rağmen il olmak istemektedir. Tabi herkesin düşüncesi bu yönde olmayabilir. Ama gezim sırasında ben de ilçeye bağlı olan köyleri duydukça ve kat ettiğim mesafeleri ölçtükçe ilçenin büyüklüğünü anladım.
Turizm açısından zengin olan bu ilçeye bir yaz ayında Likya turum sırasında uğramıştım. Adadan adaya ve koydan koya koşmuş, bol bol da yüzmüştüm. 2016 şubat ayındaki ziyaretimi ise havanın da ılıklığından yararlanarak tarih üzerine yapmaya karar verdim. Hava 20 derece civarlarında olmasına rağmen yüzmek için erkendi. İlçede sadece yerli halk vardı. Kalabalık olmayan ilçede görülecek ise çok sayıda tarihi yer beni bekliyordu.
Fethiye’de tarih dolu bir gün
Sabah erken saatte kendimi şehrin merkezinde yer alan kaya mezarlarına attım. Müze kart ile giriş yapabilirsiniz. Bir yamaçta kayalar üzerine oyulmuş Likya kral mezarları bölge için tipiktir. Muğla’da bu mezarlara Telmessos (Fethiye), Tlos (Fethiye), Pınara (Fethiye) ve Kaunos (Dalyan) bölgesinde rastlarsınız. Muğla dışında Anadolu’nun çeşitli illerinde benzer örnekler bulunuyor. Bu tip mezarlar statüsü yüksek aileler için kayaya oyma işlemi yapılarak hazırlanmıştır. En eskisi MÖ 4.yy’a tarihlenen mezarlar ağırlıklı olarak MÖ ve MS 2.yy arası tarihlere denk gelmektedir. Fethiye merkezde yer alan örnekte bir mezar çok net ve devasa bir şekilde ayaktadır. Diğer mezarlar da bu ana yapının yanına sıralanmıştır. Yamacın en tepesine çıktığınızda Fethiye Stadı, yat limanı ve Şövalye Adası karşınızda poz verir. Maksimum 30 dakikanızı alacak bu geziden sonra Kayaköy’e doğru yol aldım. Acıktıysanız balıkçılar çarşısı yakınında yatık döner hazırlayan Cezayirli Usta’ya uğramanızı tavsiye derim. Bölgede çok tavsiye almış bu lezzeti tatmak için 16.00 civarı dükkana vardığımda çoktan kapandığını görmüştüm. Siz erken davranın derim.
Köye vardığımda yamaca sıralanmış 500 civarı terk edilmiş ev ile karşılaştım. Adeta korku filmlerinde gördüğüm setlere benziyordu. Diğer tarafımda ise yol hizasında gözüken günümüz köyü bulunmaktadır. Müze kartımla tarihi alana giriş yaptıktan sonra yamacı tırmandım. Tarihi Likya yolu üzerinde duran bu yamaç Ölüdeniz’e kadar uzanmaktadır. Sıcak havada gitmenizi önermem. Ayrıca bu şehri hakkıyla gezmeniz saatlerinizi alabilir. Bu nedenle spor kıyafetler giymeyi tercih edip yanınıza az yük ve bol su almanızı tavsiye ederim.
19.yy başında kurulmuş bu Osmanlı köyü devletin son yıllarında 3000 nüfuslu Rum kasabası halini almıştır. Alanda büyük ve küçük kilise ile 14 şapel yer alır. 1923 yılında mübadelenin gerçekleşmesiyle bölgede yaşayan Rum kökenli halk Yunanistan’a geçerken bölgeye Selanik civarından gelen muhacirler yerleşmiştir. Sonrasında 1957 Fetiye depreminde evler zarar görmüştür. Gezim sırasında birbirine benzeyen ve harika manzaraya sahip bu evler arasında dolaşmaktan keyif aldım. Evlerin hiç biri diğerinin manzarasını kapatmıyor. Şu anda harabe olan bu taş duvarla evler ve dar sokaklarda geçmişte neler yaşandığını hayal ederken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım.
Yeni köy kısmına vardığımda İngilizce konuşan yerlilere rastladım. Fethiye’nin her bölgesinde olduğu gibi buraya da İngiliz aileler zamanla yerleşmiştir. Taze otlardan doldurulmuş gözleme yiyip ayran içtikten sonra tabelalar beni Gemile koyuna attı. Kayaköy üzerinden Gemile’ye geçerken Fethiye’nin koyları, adaları ve Kelebekler Vadisi’ni gördüm. Koy ise haliyle deniz seviyesinde olduğu için tekrar yokuş aşağı bir yolculuk yaptım. Karşımda terk edilmiş ama üzerinde antik eserler barındıran Gemiler adası, küçük bir tesis ve ter temiz bir koy vardı. Yazın burada olmak ve kendimi sulara atmak isterdim. Ama üzülmedim. En azından kışın ortasında güneşli bir koya bakmak da beni mutlu etti. Böylece Fethiye’de dolu dolu bir tarih günü geçirirken Gemile de süpriz olmuştu. Arkeolog gözüyle gördüğüm en ilginç yerleşimlerin arasına Kayaköyü de ekledim.
Mini Likya Turu
Yaz aylarında yaptığım Mini Likya Turu sadece fotoğraflarda gördüğüm, üzerinde oynandığını düşündüğüm ve bu tip yerlerin sadece Maldivler’de olduğunu zannettiğim bölgelerin Türkiye’de de olduğunu ispatladı. Türkiye’nin ne kadar da güzel olduğunu gösterdi. Fethiye Çalışlar’da konakladım. Mavi turlara katıldım, tek kelimeyle harikaydı.
Tur boyunca Çalışlar’da kaldım. Çalışlar mevkiinde uygun fiyatlı oteller yer alıyor. Fethiye’ye mesafe olmasına rağmen Çalışların kendi sahili de çok güzel. Fakat turla gittiyseniz tek tur otobüsü olduğu için tüm otellere uğramak durumunda. Kafeler ve restoranlar çok çeşitli ve çok kalabalık. Sahilde caretta carettaların yumurtalarını koyduğu yerler ağ içine alınmış. Günün tüm yorgunluğundan sonra sahilde yapılan bir yürüyüş çok iyi geliyor.
Turumuzun ilk gününde Dalyan - Kaunos - İztuzu Plajı - Göcek – Katrancı Koyu - Fethiye‘yi ziyaret ettik. Fethiye Dalyan’da kanaldan tekne ile yola devam ettik. Sazlıkların arasından geçtikten sonra Kaya Mezarları bizleri yüksek kayalıkların üstünden karşıladı. Mezarlardaki mimari bir harika!
İztuzu Plajı'na giderken caretta carettalarla karşılaştık. Balıkçılar burada düşük ücret karşılığında mavi yengeç satıyorlar. Lüks restoranlarda çok daha pahalıya yenilen bu ürün burada çok ucuz, denenebilir. Buradan İztuzu Plajı'na varıyoruz. Hemen derinleşen deniz rengiyle insanı büyülüyor. Özellikle gökyüzünden çekilen İztuzu fotoğraflarına bakarsanız ne kadar harika bir yerde olduğunuzu daha iyi anlarsınız.
İkinci günde en güzel yamaç paraşütü parkurlarından birine sahip Fethiye Babadağ’ın eteklerindeki Ölüdeniz’e vardık. Ülkemizin ve dünyanın en güzel sahillerinden biridir. Sabah erken saatlerde gitmekte fayda var. Çünkü gün içerisinde kalabalıktan dolayı su bulanıklaşıyor. Sabah denize vardığımda bir kez daha büyülendim. Mükemmel bir koy. Ölüdeniz’den yola çıktıktan sonra 12 adalar mavi yolculuk turumuz için Fethiye merkeze vardık.
Teknemizle Fethiye körfezinin birbirinden güzel adalarını gezip, kısa kısa molalarla her koyda yüzme imkanımız oldu. Bu adalardan bazıları; Sedir Adası (Kleopatra Plajı), Yassıca Adası, Göbün Koyu, Tersane Adası, Kızıl Ada, Şövalye Adası, Zeytinli Ada, Cennet Koyu‘dur. Eğer şanlıysanız koyda az tekne varken varabilirsiniz. Çünkü sessizlik halinde doğaya aşık olursunuz.
Üçüncü günümüze Saklıkent’i görerek başlıyoruz. Turla geldiyseniz parkurun hepsini bitirmek mümkün değil. Buz gibi suda vadilerin arasından kısa bir tur atıyoruz. Mutlaka deniz ayakkabısı ile yola devam edin. Toplam mesafe 15 km’dir. Ayakkabısız veya terlikle yürümek mümkün değil. Su çok hızlı akıyor. Bazı yerlerden iplere tutunarak geçmeniz gerekir.
Yolumuzun üzerinde Kaputaş Plajı’na ulaşıyoruz. Fotoğraflardan da göreceğiniz gibi tamamen kartpostallık bir yer. Yamacın altında kısa bir kum ve hemen derinleşen deniz. Deniz 2-3 renk olarak gözüküyor. Tüm tur içerisinde Ölüdeniz ile beraber beni en çok etkileyen yer oldu. Tek kötü yanı çok sayıda merdiveni olması. Aslında bu diklik bu plajın temiz kalmasına sebep olmuş gibi gözüküyor.
Üçüncü gün Üçağız’dan tekne ile yola çıktık. Bir özel yer daha olan Batık Şehir‘i gördük. Mimari öğeleri hala ayırt edilebilen bu yerleşim şu anda sular altında. Arkeolojik alan olması sebebiyle denize girmek yasak. Tekneyle geçerken önce kıyıdaki kırık dökük yapılar sizi karşılar. Suya doğru bakarsınız bu yapıların suyun altında da devam ettiği görülür. Sonrasında yolu olmayan bir köy olan Kale Köy önünden geçtik. Eski mezarlar hala görülür. Burada Koç ailesi ve Demirören ailesine ait evler var. Sonrasında Tersane Koyu, Esmeralda Koyu, Hamidiye Koyu‘na uğradık.
Son günümüzde Akyaka beldesinden Gökova tekne turuna katıldık. Türkiye’nin en ünlü plajı olan Kleopatra'ya uğradık. Sedir adasındaki bu plajın kumlarına yaklaşmak şu anda yasak. Mısır’dan gelen özel kumlar çitlerle çevrilmiş. Sedir adasında bir açık hava müzesi var. Kentte deniz manzaralı antik tiyatro yer alır. Yeşil Deniz, Zeytinli Koy, İncekum, Lacivert Koy yüzme molası verdiğimiz diğer koylar. Koyların hepsi birbirinden güzel. Yiyecek, içecek fiyatları biraz yüksek. Ama en azından müze kart ile ekstra ücret ödemeden tarihi yerleri geziyoruz. Bir de Avrupa’dan gelen göçmen kuşların dinlenme yeri olan Azmak Çayı’na uğradık. Sazların içerinde berrak suda uzun motorla yol aldık.
Programımıza ek olarak Xanthos Antik Kenti’ni de ziyaret etme fırsatı bulduk. Mimari öğelerini iyi korumuş antik kent Doğu Likya’nın önemli kentlerindendir. Pers istilasına uğramış kentin en önemli özelliği özgürlüklerine bağlı olmalarıdır. Pers istilası sırasında kenti kaybedeceklerini anlayan savaşçılar tüm kadın ve çocuklarını öldürmüşler, sonrada da kenti ateşe vererek kendileri de intihar etmişlerdir. Bu azimle vatanını savunan topluluğa tarihte sık rastlanmaz. Şehre ait kalıntıların bir kısmı British Museum’da sergilenmektedir.
Likya turu dönüşünde yemek için Şirince kasabasına uğradık. Şaraplarıyla ünlü köy taş döşeli dar yollarıyla fotoğrafçıların gözdesidir. Burada şarap tatma imkanımız oldu. Alkolle aram çok iyi olmamasına rağmen meyveli şaraplara bayıldım. Fiyatları 15-20 TL olan bu şaraplar tatlının yanında tüketilir. İçerken alkol tadı o kadar azdır ki özellikle karadut ve çilek gibi meyvelerde aroma her şeyden ağır basar. Yerin bir özelliği de kehanetlere ve fantastik güçlere ev sahipliği yapmasıdır. Gerçeküstü şeylere inanmayan biri olarak ilgimi çekmedi. Fakat Hz. İsa’nın 22 Aralık 2012′de İzmir, Selçuk’un en güzel köylerinden biri olan Şirince’ye geleceğine inananlar otelleri doldurdu. Burada yemek ve fotoğraf arasından sonra İstanbul’a devam ettik.
Yurtdışı meraklısı biri olarak bu turdan sonra Fethiye ve Akdeniz’i bugüne kadar geri plana attığım için çok pişman oldum. Dergi kapaklarında gördüğümüz resimlerin gerçekte de var olduğuna şahit oldum. Tekneler ve kalabalık bölgeyi daha fazla kirletmeden mutlaka görmeniz gereken yerlerin başında olmalı. Turda her yere kısa süreli uğrayabildik. Keşfettiğim yerlerde ayrıca uzun süreli tatil yapmak isterim. Ölüdeniz ve Kaputaş Plajı tekrar tekrar gidilecek güzellikte. Deniz, tarih, güzel hava…
- Çalışlar
- Ölüdeniz
- Dalyan
- Kaunos
- İztuzu Plajı
- Göcek
- Katrancı Koyu
- Sedir Adası (Kleopatra Plajı)
- Yassıca Adası
- Göbün Koyu
- Tersane Adası
- Kızıl Ada
- Şovalye Adası
- Zeytinli Ada
- Cennet Koyu
- Saklıkent
- Kaputaş Plajı
- Gökova
- Xanthos Antik Kenti
- Bonus olarak: Şirince (araç ile gidiyorsanız yol üzerinde uğrayabilirsiniz)