Rüya Tatil: Los Angeles – San Francısco Roadtrip Deneyimi

Herkese merhaba,

Çok uzun zamandır yazmayı planladığım Kaliforniya roadtrip deneyimimi sonunda sizinle paylaşabiliyorum :) Bu seyahat sırasında blog yazıp deneyimlerimi paylaşmaya karar vermiştim ancak yoğunluk sebebiyle blogumu açmam epey vakit aldı. Gezi meraklısı bir insan olarak sanırım hayatımda beni en çok etkileyen seyahatlerden birini paylaşmak ayrıca heyecanlı, onu da belirtmek isterim :)

Los Angeles ve San Francisco deneyimlerimi ayrı bir başlığa saklıyorum. Burada Los Angeles - San Francisco arasındaki efsanevi yerleri paylaşacağım.2014 yılında Los Angeles ve San Francisco'ya gitmeye karar verdik. İki şehir arasını da uçak yerine araba kiralayarak geçelim dedik, iyi ki de öyle yapmışız. Seyahat öncesi onlarca yabancı kaynağı okuyarak bu yolun hakkını nasıl iyi veririz diye araştırmalar yaptım, yazılıya çalışır gibi çalıştım. Araştırmalarım sonucunda o kadar güzel yerlerin varlığından haberim oldu ki bu istikamet üzerinde 2 gece konaklamaya karar verdik.
Gitmeden önce kiralayacağımız arabayla ilgili epey araştırma yaptık. Özellikle bazı yerlerde internetin çekmeyeceğini okuduğumuz için interneti olan bir araba kiralamak istedik, bu sebeple de Silver Car isimli firmayı tercih ettik. Sadece Audi A4 kiralayan bir şirket, biz çok memnun kaldık. Navigasyonu ve interneti sayesinde kaybolmadan dilediğimizce gezebildik.
Genel Bilgiler 
Los Angeles'la San Francisco arası yaklaşık 800 km ve 3 farklı yoldan ulaşım sağlayabilirsiniz.
Biz ikonikleşmiş Pacific Highway'i tercih ettik. Eğer yolda hiç durmazsanız 8-10 saatte bir şehirden diğerine varabilirsiniz ancak bu yolun doğasına aykırı bence durmamak :)

Rotamız

Pacific Highway'de ilk durağımız Santa Monica oldu. Buraya sonradan da uğrayacağımız için çok fazla vakit kaybetmeden eşsiz Pasifik manzarası eşliğinde yolumuza devam ettik.

Santa Monica'dan sonra meşhur Malibu'ya ulaştık ve Paradise Club Malibu isimli mekanı gözümüze kestirdik. Burada hem plaj hem de güzel bir restoran bulunuyor. Yemek yediğinizde otopark ücretinde indirim yapıyorlar. Malibu'da okyanus epey dalgalı olduğu için okyanusa girmeyip manzaranın tadını çıkarmayı tercih ettik.

Malibu'dan çıktıktan sonra rotamızı Santa Barbara'ya çevirdik. Santa Barbara okyanus kenarında güzel bir kasaba. Epey büyük bir balık marketi ve marinası var. Balık marketinde denizkestanesi tadabilirsiniz, çok lezzetli.

Santa Barbara'dan ayrılıp yolumuza güzel manzara eşliğinde devam ediyoruz. Hayatımda en keyif aldığım yol diyebilirim. Burada zaman dursun istiyor insan.

Sıradaki hedefimiz Danimarka kasabası olarak bilinen Solvang. Buraya ulaşmak için yolumuzu biraz uzatıp okyanus kenarından ayrılıyoruz. Dağ taş aşarken karşımıza farklı güzellikler çıkıyor.

Hava kararmadan Solvang'e ulaşmayı başarmanın mutluluğunu yaşadık. Çünkü bu kasabayı aydınlıkta görmek ayrı bir keyif. Amerika'nın içinde Avrupa'yı bulduk adeta :) Hollanda'yı hatırlatan çok sevimli bir yer. Etrafta olabildiğince dolaşıp görebildiğimiz kadar çok sokak görmeye çalıştık.

Burada akşam yemeği de yedik ve o gece konaklayacağımız Pismo Beach'e doğru yol aldık. Pismo Beach hemen hemen Los Angeles'la San Francisco'nun tam ortasında yer alıyor. Burada konaklamayı tercih etmemizin de en önemli sebebi buydu. Saat geç olduğu için otele yerleşip direkt uyuduk ve gezinin kalan kısmını ertesi güne bıraktık. Burada tercihimiz Hilton Garden Inn Pismo Beach oldu, çok bayılmadık ama işimizi gördü diyebilirim.

Sabah erkenden kalkıp günü Pismo Beach'i turlayıp sahilde fotoğraf çektik. Manzaranın güzelliğine hayret etmeye devam ediyoruz tabii bu arada :) Rotamız üzerinde gördüğümüz ilk hediyelik eşya satan dükkan bu bölgedeydi. Hatıra amaçlı bir şey almak isterseniz siz de bakabilirsiniz.

Pismo Beach'ten ayrılarak efsanevi Pacific Highway'de ilerliyoruz. Artık yolu yarılamış durumdayız ancak ileride göreceğimiz yerler daha da efsanevi duruyor fotoğraflarda. O yüzden ayrıca heyecanlıyız. San Louis Obispo'da fotoğraf çekmek için durduk. Bu bölgede deniz ürünleri yemek için ufak bir mola da verdik dayanamayıp :)

Buradan ayrıldıktan sonra yolumuza devam ediyoruz ve Cambria isimli popüler kasabadan geçiyoruz. Cambria sempatik bir kasaba ancak yolumuz uzun olduğu için çok fazla vakit kaybetmek istemedik. Dikkatimizi antika dükkanları çekti, onlara bakıp buradan ayrıldık.

Arada karşımıza çıkan güzelliklere seyirci kalamayıp arabayı durdurduk fotoğraf çekimi için. Bu bölgeye yakın San Simeon kasabasına da uğradık dinlenmek için. Meşhur Hearst Castle isimli şato burada bulunuyor. Dışarıdan binayı gördük ancak içeriye girmedik birkaç saatimizi alacağı için.

Yolumuzun üstünde İngilizcesi Elephant Seal olan ayıbalıkları için durduk. Ayıbalıkları Amerika'nın batı tarafında bulunabiliyor ancak soyu epey tükenmiş durumda. O yüzden burada gördüğümüz için şanslıyız.

Ve adım adım araştırmalarım sırasında gördüğüm fotoğraflarıyla beni en çok etkileyen yerlere yaklaşmaya başlıyoruz. Manzara daha da güzel bir hal almaya başlıyor. Denizin rengi ve dağ tepenin vahşi duruşu birleşince insan gerçekten çok etkileniyor. Bu kadar keyifli bir yolda zaman akmamalı :)

Bu aşmış manzarayı geçtikten sonra Mcway Falls isimli yere ulaştık. Mcway Falls Julia Pfeiffer Burns State Park'ın içinde kalan bir şelale. Parktan girdikten sonra 5-10 dakika kadar yürüyerek dünyanın en güzel manzaralarından birine ulaşabilirsiniz. Bizim nefesimizi kesti diyebilirim. Beni en çok etkileyen manzaralardan biri kesinlikle! Kelimelerin tarif edemeyeceği bir etki bıraktı üzerimde.

Sonraki durağımız Pfeiffer Big Sur State Park oluyor. Burada dünyanın en uzun ağaçları olan "The Redwood Trees" bulunuyor. Ağaçlar o kadar uzun ki gökyüzüyle buluşuyorlar adeta.

Ve beni yine en çok etkileyen noktalardan birine varıyoruz: Bixby Creek Bridge. Köprünün duruşu ve haşmeti gerçekten de çok etkileyici. Burada fotoğraf molası vermek kaçınılmaz :)

Bu bölgeden hava kararmadan ayrılmamız gerektiğini okumuştuk birçok yazıda. İnternet çekmiyor ve yollar çok virajlı, dikkat etmenizde fayda var.
 
Big Sur'u geçtikten biraz sonra hava karardığı için rotamızda olan 17 Mile Drive ve Carmel-By-The-Sea'yi bir sonraki güne bırakıp o gece konaklayacağımız Monterey'e yol alıyoruz. Eğer zamanınız olursa Monterey'e geçmeden önce bu 2 bölgeyi gezmenizi öneriyorum.
Monterey diğer gördüğümüz yerlere göre biraz daha büyük bir sahil kasabası. Bu gezide okyanus manzaralı bir yerde de kalalım istiyorduk, bu sebeple Monterey Tides, a Joie de Vivre Hotel'i tercih ettik ve dalga sesleri eşliğinde uyuduk.

Bir sonraki durağımız Monterey Fisherman's Wharf. Burada liman, dükkan ve restoranlar var. Yunusları görmek için tekne turlarına katılabilirsiniz.

Konaklamamız sonrasındaki gün Carmel-By-The-Sea isimli kasabaya yol alıyoruz. Geçtiğimiz diğer kasabalara göre daha zengin olduğunu evlerin mimarisinden anlamak mümkün :)

Carmel'den ayrılıp 17 Mile Drive isimli çılgın yola vuruyoruz kendimizi. Yol 17 milden oluşuyor, girişi ücretli. Golf oynamak için alanlar var ve yol Pebble Beach ile Pacific Grove (Monterey) bölgelerini birbirine bağlıyor. Bu güzergahın en popüler noktalarından biri. Hemen hemen her yerde bahsi geçiyordu. Yolda ara ara durarak fotoğraf çekip manzaranın tadını çıkarıyoruz.

17 Mile Drive'a veda etmek zor olsa da artık San Francisco için yola koyulma vakti geldi ve Pacific Highway üzerinden San Francisco'ya ulaştık. Gittiğim 30'dan fazla ülke, 150'den fazla şehir arasında beni en çok etkileyen gezilerden biriydi ve iyi ki uçak yerine bu yolu tercih etmişiz diyorum. İnsanın ölmeden önce görmesi gereken bölgelerden biri kesinlikle.

Bu yolculukla ilgili paylaşmak istediğim ilave notlar var:
1) Big Sur civarında telefon çekmiyor ve bazı noktalarda duracak yer yok. Her zaman yeteri kadar benzininiz olduğundan emin olun.
2) Big Sur & Bixby Bridge'i hava kararmadan geçmenizi öneririm.
3) Konaklamanızı günler öncesinden yapmamanız daha iyi olur. Onlarca yerde duracağınız için nereye ne kadar vakit ayıracağınız belli olmuyor. Aynı gün öğlene kadar booking.com üzerinden ayarlamalarınızı yapabilirsiniz.
4) Roadtrip'lerin vazgeçilmez yiyeceği Beef Jerky, benzincilerde bulabilirsiniz :)
Güzel bir seyahat dilerim.

Sevgiler,Zeynep

bolvoyage

Yazar Hakkında

bolvoyage

Merhaba,Ben Zeynep. Kendimi tam zamanlı kurumsal hayat insanı, yarı zamanlı gezgin olarak tanımlıyorum.