Avusturya'ya gitmişken dünyanın en küçük ülkelerinden biri olan Lihtenştayn'ı da keşfetmek istedik. Vaduz'a ocak ayında gittiğimiz için hava biraz sisliydi. Dağların arasında, küçük sakin bir ülke.
İlk olarak prens ve ailesinin yaşadığı şatoya çıktık. Kralın şatosunun bulunduğu tepeden aşağı inerken, gece yağmış olan kar manzaramıza ayrı bir anlam katmıştı. Yolda ilerlerken prensin üzüm bağları dikkatimizi çekti. Şatodan şehir merkezine indik.
Vaduz'un ana caddesi; Stadle. Restoranlar, hediyelik eşya dükkanları, değerli pulların sergilendiği Posta Müzesi, Kunst Sanat Müzesi, Hükümet ve Parlamento Binası bu cadde üzerinde yer alıyor.
Cadde boyunca yürüdüğünüzde birçok heykel ve değişik sanat eseri sizi selamlıyor. Bu da sanata ne kadar önem verdiklerinin göstergesi diye düşünüyorum.
Caddenin sonunda ise St. Florin Katedrali bulunuyor. Katedral ziyaretinden sonra Vaduz'dan ayrıldık. İlginç bir seyahat deneyimiydi. Devasa boyutlu binalara, kalabalığa alışık olduğumuz için bu şehir bize çok sakin geldi.