Belize 22.966 kilometrekarelik alana sahip küçücük bir ülke. Ancak ülke küçük olmasına karşın gerek tarihi gerekse doğal pek çok güzelliğe sahip. Ufak ülkede kısa bir mesafede bile yeryüzü şekilleri hemen değişebiliyor. Bu konuyu detaylı olarak “Belize ve Altun Ha” yazımda da yazmıştım.
Küçücük alanda arkeologların iştahını kabartacak kadar Maya medeniyetine ait yapı var. Ülkenin kuzeyi ayrı doğa harikası, güneyi ayrı. Ama bugün biz bir başka doğa harikasına Ambergris Caye’deki San Pedro’ya gidiyoruz.
Belize City’deki küçük uçakların uçtuğu havaalanına geliyoruz.
Tropic Air ile uçacağız. Biniş kartlarımız oldukça ilginçti. Mika gibi kalın bir plastik verildi. Bizim biniş kartlarımızın altında “Pink” yazıyor. Bir başka ufak uçakta ise “Orange” yazıyordu. Yolcuları uçaklara renkler ile tanımlıyorlar.
Yaklaşık 15 dakika gecikme sonrası 13 kişilik bu uçağa biniyoruz. Yer numarası yok. Gözünüze kestirdiğiniz yere oturuyorsunuz.
Yavaş yavaş havalanıyor ve Belize City’den ayrılıyoruz.
Bu tarz uçuşlarda yedek pilotun olmaması ister istemez insanı biraz huzursuz edebiliyor. Ben bu uçuşlarda genelde pilota yakın oturup yaptıklarını izlemeyi tercih ediyorum. Kalkarken ne yapıyor, inerken nelere dikkat ediyor bu noktaları kendi çapımda gözlemliyorum. Tabii bunu yapmamın asıl nedeni biz uçarken pilot kalp krizi falan geçirirse uçağı nasıl kullandığını teorikte öğrenebilmek. Tabii umarım bu gözlemlerimi hiçbir zaman pratikte uygulamam gerekmez : )
Uçak oldukça alçaktan uçuyor ve yaklaşık 20-25 dakikalık yolculuk sonrasında alçalmaya başlıyoruz.
Tüm ekip artık San Pedro’dayız…
Havaalanı oldukça ufak. Hiç beklemeden dışarı çıkıyoruz. Havaalanının dışında ise bizi Ramon’s Village tesisinin gönderdiği golf arabası benzeri bir araç bekliyor. Bu araçları San Pedro’da ulaşım için oldukça yoğun kullanıyorlar.
Ramon’s Village San Pedro’daki en gözde tesislerden biri. San Pedro, Belize City’nin merkezine kıyasla çok daha turistik ve renkli.
Bizim bugün için planımız; köpekbalıkları, vatozlar ve deniz kaplumbağaları ile yüzmek ve de sualtını keşfetmek. Bu nedenle hemen tekne turunu gerçekleştirmek üzere daha önceden anlaştığımız Ramon’s Village’e gidiyoruz.
Burası oldukça etkileyici bir yer. Upuzun devam eden kumsal, kumsala uzanan palmiye ağaçları, med cezirden etkilenmemek için oluşturulmuş ahşap bacaklar üzerindeki yöresel kulübeler…
Biz de tekneye binmeden gün boyu bize gerekecek olan şnorkel takımları ve paletleri buradaki kulübelerden kiralıyoruz.
Artık hareket vakti… Teknede bizimle birlikte Avusturalya’dan bir aile, Kanada’dan bir grup, İngiltere’den yeni evli bir çift, kaptan ve sualtında bize rehberlik edecek olan görevli var.
İlk durak köpekbalıkları… Buraya geldiğimde o kadar üzüldüm ki su altı kamerasını unuttum diye. Muhteşemdi!
Buradaki köpekbalıkları insana çok alışkın değiller. Siz yanlarına doğru yüzünce biraz uzaklaşıyorlar. Ama kısa bir süre de olsa bu köpekbalıkları ile aynı sularda yan yana yüzmek keyif vericiydi.
Burada denizin tabanı karides ve salyangozlarla dolu. Tekneye binip 10 dakika kadar yol aldıktan sonra vatozların yoğun olduğu bölgeye gidiyoruz. Vatozlar insana çok alışkın. Sanki siz değil de onlar sizinle yüzmek istiyormuş gibi yanı başınıza geliyorlar.
Bir sonraki durağımız ise deniz kaplumbağaları… Burada bazı balıkçı tekneleri doğal yaşamın devamını sağlamak için deniz kaplumbağalarını istiridyelerle besliyor. Siz de gelen turistik tekneler olarak bu balıkçı teknelerine bahşiş veriyorsunuz. Böylelikle düzen korunuyor. Denizin tabanı deniz canlıları ile dolu. Denizden tek bir şey bile alamıyorsunuz. Çünkü bu bölgenin tamamı UNESCO tarafından koruma altında.
Buradaki dev deniz kaplumbağaları ile yüzmek de değişik bir deneyimdi. Bazen kaplumbağalar size doğru yüzüyor. O zaman bile hiçbir şekilde kaplumbağaya müdahale etmiyor yolundan çekiliyorsunuz. Asla saldırgan değiller.
Bir sonraki durağımız ise mercanlar arasındaki kanalda yüzmek. San Pedro’nun çevresi de mercan resifleri ile çevrili. Tam bu bölgede açık denize açılan bir koridor var. Burası aynı zamanda açık denizden gelen balıkların beslenme alanı. Kanalda akıntı ile yüzmek çok kolay ama akıntı o kadar güçlü ki, aynı zamanda da ürkütücü.
Bu kanalları deniz canlılarının göçleri sırasında büyük önem taşıyor. Kanal içinde dev mercan resiflerini görmek, sürü halinde akıntıyla yüzen balıkları izlemek çok keyifliydi.
Muhteşem sualtı seyahatimiz sonunda karaya geri dönüyoruz. O kadar uzun süre suyun içinde kalınca haliyle acıkıyoruz. Karaya çıktığımız gibi Belize’ye özgü atıştırmalıklar ve bira sipariş ediyoruz. Belikin ve Carib biralarını tavsiye ederim.
Yemek sonrası bu keyifli sahilin tadını çıkartmak için biraz yürüyüş yapıyoruz. Bembeyaz uzanan sahil boyunca oteller, barlar, hediyelik eşya satan tezgâhları görüyoruz. Evet, San Pedro gerçekten renkli bir yer.
Burada çeşitli su sporlarını yapmak da mümkün. Çok sayıda tesis size kano, sörf, jet-ski ya da deniz bisikleti kiralayabiliyor.
Bizim San Pedro’dan sonraki durağımız Dangriga. San Pedro’dan Dangriga’ya Belize City aktarmalı olarak ufak uçaklar ile gidebiliyorsunuz. San Pedro Havaalanı sizi biraz şaşırtabilir. Bu havaalanının içinde dev bir akvaryum yer alıyor ve havaalanında uçak beklerken etrafta köpek falan dolaşabiliyor.
San Pedro’da 1 gün kaldık ama biraz deniz, biraz güneş, biraz da huzur istiyorsanız buraya en az 3 gün ayırmalısınız.