Belgrad gezimize aile olarak karar vermiştik ilkin 5 kişiydik, sonra yakın dostlarımız da ikişer üçer katıldılar ve toplam 12 kişiden oluşan kapalı bir gruba dönüştük. Gezi programını da yapmak ben kıdemli gezginin işi olmalıydı. İlkin uçak biletleri önceden iskontolu fiyatlarla alındı sonra booking.com’dan rezervasyonlar yapıldı ve en önemlisi de Belgrad’dan yerel bir rehber ile anlaşıldı. Yerel rehber ile Facebook üzerinden tanıştım ve anlaştım ve sağ olsun çok da güzel bir program ve hizmet ile bizleri gezdirdi.
Gezdirdi diyorum ama ya ben çok yer gezdiğim gördüğüm için ya da gerçekten Belgrad’da gezecek fazla bir şey olmadığı için şehir bana biraz yavan geldi. Önce biraz Sırbistan’ın başkenti Belgrad’dan bahsedeyim.
Nüfusu 1,5 milyonun üzerinde olan Belgrad bölgedeki en büyük şehirlerden birisidir, Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği bir platoda yer almaktadır. Slav dilinde beyaz şehir anlamına gelmektedir. İlk yerleşim M.S. 878 yılında başlamış ve 1405 yılında Sırbistan’ın başkenti olmuştur.
Şehre şöyle bir göz atacak olursak Cumhuriyet Meydanı, Knez Mihaliova Caddesi ve Kosancic Meydanı geniş yaya bölgeleridir ve şehrin tam merkezinde bulunmaktadır. Bu bölgede Milli Opera Binası, kültür merkezleri, restoranlar, kafeler, oteller ve çok sayıda alışveriş dükkânları bulunmaktadır. Bu bölgeye birkaç gün önce yerleştirilen metalik robot heykellerin de pek sevimli olduğunu söyleyemem.
Şehrin görülecek önemli bir mekânı da yaya caddesi Knez Mihaliova Caddesi’nin sonunda bulunan Kalemegdan’dır. Kalemegdan Parkı adeta bir komplekstir. Bu kompleks içerisinde küçük iki adet müze, Ruzika Kilisesi, Azizi Petka Şapeli ve Belgrad’ın en popüler heykeli olan Pobednik (Zafer) Heykeli yer almaktadır. Ayrıca bu parkın içerisinde Belgrad Kalesi bulunur ve surlarından Tuna ve Sava nehirlerinin manzarasını seyredebilirsiniz. Parkın İstanbul kapısı çıkışına yakın bir yerde de şehrin hayvanat bahçesi bulunmaktadır. Kalemegdan Parkı’nda bulunan bizler için önemli bir mekân da 1716 senesinde Petrovaradin Muharebesi’nde şehit olan Damat Ali Paşa, Tepedelenli Selim ve Çeşmeli Hasan Paşaların bir arada bulunduğu türbedir.
Belgrad’da bu belirttiğim yerler dışında görülmesi gereken önemli bir yer Nikola Tesla Müzesi’dir. Nikola Tesla Sırp kökenli Amerikalı bir mucittir, elektrik ve fizik ile ilgili birçok icadı olmuştur ve maalesef ki birçok icadı çalınmış ve başka isimler üzerine tescil edilmiştir. Bu müzede müze görevlisi tarafından sunumlar ve deneyler yapılmakta ve isteyen ziyaretçiler de bu deneyleri kendileri yapabilmektedirler.
Bu seyahatimden bir ay kadar önce Budapeşte ziyaretim olmuştu ve çok beğenmiştim. Bu şehirden de Tuna Nehri’nin geçtiğini bildiğim ve yine de orta ve doğu Avrupa ve Balkan karışımı bir şehirdir, mutlaka yakın güzellikler bulabilirim şeklinde bir beklentim olmuştu. Budapeşte’deki gibi görkemli ve süslü köprüler, nehir turları ve nehir kenarında cıvıl cıvıl kafeler görebileceğimi umuyordum. Ama maalesef büyük bir hayal kırıklığı yaşadım, Sava ve Tuna kıyılarında kayda değer kafeler veya restoranlar göremedim. Nehir turu deseniz, basık ve suya yakın genişçe ve içerisi insan dolu nehir tekneleri ile yapılıyor. Bu tekneler Tuna ve Sava nehirlerinin birleşim yerine kadar gidiyor, sonra geriye doğru bir tur o kadar, zaten kıyılar da oldukça bakımsız ve döküntü olduğu için manzara da pek iç açıcı değildi.
Gezimizin bir günü de şehrin 10 km kadar yakınlarında bulunan Avala Dağı Bölgesine gittik, burası oldukça yeşil bir alan ve 204 metre yükseklikte Avala Kulesi bulunuyor. Bu kuleye çıkış asansörle ve belli bir ücret karşılığı yapılıyor, seyir terasının bir alt katında da bir restoran yer alıyor. Bu kuleden şehir ve orman manzarasını izleyebilirsiniz.
Belgrad ile ilgili genel bir değerlendirme yapacak olursam, Sırbistan yakın geçmişinde eski Yugoslavya’da yaşayan diğer etnik milletler ve mezheplerdeki topluluklara karşı yoğun katliamlar yaptığı için batı dünyası tarafından tamamen dışlanmış ve adeta izole edilmiş. Sırpları durdurabilmek için NATO tarafından yapılan bombardımanın izlerini de ortadan kaldırmamışlar, yıkıntı haldeki Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı binaları hala durmakta.
Bu durum da tabii ki ekonomilerine çok yansımış, şehrin bakımsız bir vaziyette olduğunu söyleyebilirim, geçen yıl iki şehrini gezdiğim Ukrayna Rusya ile kısmi bir savaş halinde olmasına ve ekonomisi oldukça sıkışık durumda olmasına rağmen başkent Belgrad’dan daha bakımlıydı diyebilirim.
Belirtmem gereken bir husus da şudur, ülkeye girişte her ülke vatandaşlarına yapıyorlar mı bilemiyorum ama Sırp Polisi Türk uçağından inenlere seyahat sigortaları, otel rezervasyon belgeleri, dönüş uçak biletleri olmalarına rağmen, ellerinde bir ekran veya doküman bile olmadan rastgele ayırarak sorgulamaya götürmekte. Bu da tabii girişte yolcularda tedirginliğe ve sıkıntıya yol açmaktadır. Bu hususu bazı gezi yazılarında okumuştum ve bu gezimde bizzat gözlerimle tanık oldum, hiç hoş olmayan bir manzaraydı.