Urfa gezimin benim için belki de en önemli 2. yeri... İnsanlık tarihi hakkında tüm bildiklerimizi bize yeniden düşündürecek, tarih bilgilerimizi değiştirip, dinler tarihini yeniden sorgulatacak hatta tarihin yeniden yazılacağı müthiş bir yer. Heyecan duyuyorum giderken, çok uzun zamandır gitmek istediğim Göbeklitepe’yi göreceğim nihayet. 6 sene önceki Doğu gezimde tarih dolu bölgede gördüğüm her yere hayran kalmıştım ama Göbeklitepe’nin varlığından bile haberdar değildim henüz.
Şanlıurfa kent merkezinin 18 km kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarında yer alan dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğu. UNESCO tarafından 2011 tarihinde Dünya Mirasları'na aday gösterilen ören yerinde ana listeye girmek için epey çalışma olduğunu görmek sevindirici, hatta tesadüf bu ya Rahmi Koç’u kalabalık bir ekiple orada görmek de içimde umutlar yeşertti. Gezi yeri planlı ve ahşap patikalarla kolayca gezilebiliyor ve haritalar, açıklamalar da oldukça bilgilendirici.
Bu müthiş arkeolojik çalışma 1995 yılından beri Urfa Göbeklitepe'de devam ediyor. İnşası M.Ö. 10.000 yılına uzanan Göbeklitepe tarihteki en eski ve büyük ibadet merkezi. Cilalı Taş Devri’nden kalma Göbeklitepe bu zamana kadar bilinen en eski yapıt, dünyanın bilinen en eski dini yapılarından ve tapınaktan 7500 yıl daha eskiye ait. Şöyle düşünürseniz bu antik kentin değerini daha iyi anlayabiliriz. Göbeklitepe'nin keşfine kadar bilinen en eski tapınak Malta'da ve 5000 yaşında. İngiltere'de bulunan Stonehenge'den 7000, Mısır piramitlerinden ise 7500 yıl daha eski.
Bulunuşu da ilginç ve bana Çin’deki Terra Cotta askerlerinin hikayesini anımsattı, 1983 yılında tarlasını süren Mahmut Kılıç tarlada bulduğu oymalı taşı müzeye götürür fakat eser sıradan bir arkeolojik bulgu olarak değerlendirilir ve Urfa Müzesi'nde sergilenir. 1963 yılında ise İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi ortak bir çalışma yürütmüş, bölgeyi incelemiş fakat çalışmaların üzerinde durulmamış. Daha sonra Üniversitelerinin ortaklığıyla gerçekleştirilen bir yüzey araştırması sırasında keşfedilen alanın gerçek değeri, 1994 yılından sonra başlatılan kazı çalışmaları ile ortaya çıkmaya başlamış. Bu çalışmalar sonrasında Göbeklitepe’nin 12.000 yıl öncesine uzanan bir kültür merkezi olduğu anlaşılmış.
Göbeklitepe hakkında daha detaylı bilgi isteyenler için:
Arkeologların burada elde ettikleri bulgulardan, o devre ait insanların yaşamlarıyla ilgili birçok bilgi elde edilmiş, özellikle hayvan kabartmaları olan “T” şeklindeki taşlar görülmeye değer. Bu “T” şeklindeki 10-12 dikilitaş yuvarlak planda dizilmiş, araları taş duvarla örülmüş. Bu yapının merkezinde daha yüksek boyda iki dikilitaş karşılıklı olarak yerleştirilmiştir. Bu dikilitaşların çoğu üzerinde insan, el ve kol, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartma ya da oyularak betimlenmiş.
Neolitik döneme ait Göbeklitepe, ilk tapınağın dolayısıyla yeryüzündeki ilk inancın merkezi olabilmesi açısından önemli. Bu bölgede yaklaşık 20 tapınak tespit edilmiş ve şu ana kadar yalnızca 6 tapınak gün ışığına çıkartılmış. Hayvan motiflerinde boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, yaban ördekleri, akbaba en sık görülen tüm hayvan motifleri tek tek ve kabartma olarak işlenmiş ve sanatsal açıdan farklı bir anlayışı etkileyici biçimde yansıtmakta. Ayrıca yerleşik hayata geçişi temsil eden kültür bitkisi buğdayın atasına da Göbeklitepe eteklerinde rastlanmış. İnşa edildikten 1000 yıl sonra üstleri insanlar tarafından kapatılarak gömülen bu tapınaklar 12.000 yıl boyunca doğal çevresi içinde dokunulmadan kaldığından önemli arkeolojik buluntu veren bu müthiş yer yeniden gün ışığına çıkıyor.
Çapları 30 metreyi bulan yaklaşık 20 yuvarlak ve oval yapının ortasında 2 adet “T” biçimli, 5 metre yüksekliğinde, kireçtaşından bağımsız sütun yer almakta, yapıların iç duvarlarında da daha küçük sütunlar bulunuyor. Yörenin konumu, boyutları, tarihlendirilmesi ve yapılarının anıtsallığı ile Neolitik dönem için ünik bir kutsal alan olduğu anlaşılıyor.
Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü Orient bölümü uzmanı ve Erlangen Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Klaus Schmidt 1995 yılında Göbeklitepe kazı çalışmalarına başlar, 60 kişilik kazı ekibiyle yıllarca kazı yapar, Göbeklitepe'de kazı başkanlığını yürütür, buraya hayatını vakfeden Prof. Geçtiğimiz günlerde yaşadığı kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.
Bilirim ki güzel memleketimizin her yeri tarih, her taşın altında bir cevher olduğundan eminim, bir de kıymetini bilsek…
Göbeklitepe’den ayrılırken, arabanın camından çevreye bakarken düşündüm, etraftaki şu güzelim tepelerin altında acaba başka sürpriz yaşamlar olmuş mudur?