Yeni Zellanda ve Güney Adasındaki Christchurch

Christchurch, Yeni Zellanda’nın güney adasının en büyük kenti ve aynı zamanda Yeni Zellanda’nın da 3. büyük şehri. Nüfusu 320.000 kişi civarında ve nüfusun %70’i genç.

Auckland’dan 1 saat 20 dakikalık bir uçuş sonrası Christchurch’e ulaşıyoruz. Yeni Zellanda’da İngiliz etkisinin en yoğunlukla görüldüğü yer. Buraya 19.yy’da İngiltere’den 700 - 750 kişi civarında misyonerlik amacı ile hacı gelmiş. Şehrin tam ortasına da Christchurch katedralini inşaa etmişler. Bu görkemli katedrali yaptıktan sonra da burayı Londra’ya benzetmek için kolları sıvıyorlar.

Kentte yemyeşil bahçeler ve parklar yer alıyor. Bu nedenle kente bahçeler şehri anlamına gelen “Garden City” deniliyor.

Yeni Zellanda 9 eyaletten oluşuyor. Bu eyaletler iç işlerinde bağımsız. Christchurch, Canterbury eyaleti içinde yer alıyor.

Avon nehri, şehri boydan boya dolaşıyor. Nehrin üzerinde aynı Venedik’teki gibi gondollar var. Şehirde Victoria ve Edward tarzı evler göze çarpıyor.

35 hektarlık bir alana kurulmuş olan Botanik bahçesi çok güzel ve bakımlı.İçinde türlü çiçekler yer alıyor ve Bu park içinde her türlü spor yapma imkanı da mevcut.

Golf ve rugby kentin gözde sporlarından.

Sabah kahvaltı sonrası Kutup Merkezi turuna gidiyoruz. Burada bize sanal Antartika yaşattılar. Burada 1950’den beri Amerikan hükümetinin güney kutbunda yaz yaşandığı sırada yürüttüğü çalışmaların sergilendiği müzeyi görüyoruz.

Antartika Avusturalya’nın 2 katı büyüklüğünde. Amerika, İtalya ve Yeni Zellanda, Antartika’da ortak çalışmalar yapıyorlar. Daha sonra üzerimize termal giysiler ve ayaklarımıza çizmeler giydirilip, Antartika koşullarında yapılmış bir alana alıyorlar. Kuvvetli rüzgar estirip, kar yağdırıyorlar. Laponya gezisinde biz bunun gerçek ve çok daha güzelini yaşadığımızdan bize çok cazip gelmedi.

Daha sonra 6 paletli jiplere bindirip, çöl safarisi gibi ama çamur tepelerden indik çıktık. Bir yerde araba yarısına kadar sular içine girdi. Beli rahatsız olanlar denememeli. Daha önce 1-2 safari turu yaptığımızdan bu da çok cazip gelmedi. Ama yine de hoş bir deneyim.

Daha sonra dünyanın en küçük penguenlerini görmeye gittik. Bu penguenlerin tam beslenme saatine denk geldiğimiz için de çok şanslıydık.

Daha sonra gondola denilen teleferik ile dağın tepesindeki bir restauranta çıkıp, kahvelerimizi içtik. Şehrin manzarası nefis. Yalnız dönüş saatinde rüzgar ile birlikte dolu yağmaya başladığından bir süre beklemek zorunda kaldık. Sonra gondolalarla aşağı indik. Bunlara da rüzgardan çok sallanmasınlar diye, bizle beraber gondolaların içine ağırlık yapmak amacıyla kum bidonları koymuşlardı. Tabi hal böyle olunca inişte biraz ürktük.

Şehrin merkezinde Avon nehri üzerinde savaşlardaki şehitlerin anısına bir hatırlama köprüsü yapılmış. Bu köprüye katıldıkları tüm savaş ve çatışmaları yazmışlar.

Şehirde tramvay ile dolaşmak çok keyifli. Gece de yemekli tramvay turları oluyor. İster gece, ister gündüz, ama mutlaka denenmeli. Vatmanlar çok cana yakındı. Duraklarda inip isteyen turistlerle resim çektiriyor. Sonra tekrar tramvayına atlayıp, yoluna devam ediyor. Daha sonra Lyttleton tünelinden geçtik ve Canterbury müzesini gördük.

Güney Ada’nın unutulmayacakları:Çok geniş, temiz parklar, botanik bahçeleri, tramvay gezisi, İngiliz Victoria ve Edward tarzı evler, sanal Antartika

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.