Açelya Görgü: “Blog, benim annelik tarafımı ve amacımı en güzel anlattığım yer”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba, Ben Açelya Görgü. 1984 yılında Edremit Akçay’da doğdum. Yaz ve deniz insanıyım. Üniversiteden mezun olduktan hemen sonra 2006 senesinde aşık olduğum İzmir’e yerleştim. Uzun yıllar bankada ve finans sektöründe çalıştım. 2009 yılında aşık olduğum şehir İzmir, ben ondan tam ayrılmaya karar vermişken eşim Cem’e aşık etti beni. 2011 yılında evlendik. Hamile kaldıktan sonra eşimin kurduğu firmada çalışmaya devam ettim. 2013 Nisan ayında kızım Ecem dünyaya geldi. Onun doğmasıyla tayinim eve çıktı. Sonrasında 2013 Temmuz ayında İlkim Naz’ın sütannesi oldum. İkisinin hayatıma girmesiyle yaşadığım yoğun duyguları blogumda yazmaya başladım. Kızım 18 aylıkken “mucize” bir bebeğe sahip olacağımı öğrendim. 2015 Temmuz ayında oğlum Burak’ın doğmasıyla ikinci kez anne oldum. Hemen ardından ikinci kez sütanne olma heyecanı yaşadım. Bu kez hayatıma Okyanus adında sütoğlum katıldı. Şimdi onlarla güzel bir hayat yaşamaya çalışıyorum.

Açelya Görgü: “Blog, benim annelik tarafımı ve amacımı en güzel anlattığım yer”

Çocuklarınız karakter olarak nasıl çocuklar?
Kızım Ecem 2,5 yaşında, oğlum Burak 5 aylık. Ecem kalıbına sığmayan, erkenci ve uykusuz bir çocuk. Şu anki sabrımın yegâne temeli. O büyüdükçe sorduğu “Neden?” sorusuna benim verdiğim cevaplarda büyüyor, öğreniyorum. Doğduğundan beri özgürlüğüne ve hayrandım. Şimdi ise  Burak’ı “Ablamm” diye sevmesine bayılıyorum. Oğlum Burak 5 aylık ve mümkün olduğunca sakin. Ecem’in tamamıyla zıt kutbu. İlk doğduğu günden beri şaşkınız karı koca. İnsanların “5 tane çocuk doğururum” demesinin sebebini Burak’ın doğmasıyla anladık. Ecem benim neşeli, meraklı yanımsa o da benim dingin yanım.

Açelya Görgü: “Blog, benim annelik tarafımı ve amacımı en güzel anlattığım yer”

Çocuklarınızla hayat nasıl geçiyor?
Bu sorunun cevabı çok uzun. Tek kelimeyle anlatmam gerekirse “karmakarışık”. Evdeki herkes uyuduğunda o gün yaşadıklarımı düşünmeye çalışıyorum. Bir günde 4 mevsimi yaşamış olduğumu anlıyorum. Hayatım boyunca bir yere geç kalmayı hiç sevmemiş biriyimdir. Şimdi hazırlanıp evden çıkıyorum desem en az 2 saat ve her yere geç kalıyorum. Bu kadar hazırlanmaya sadece 2 saat dışarıda kalabiliyorum o da ayrı mevzu. İkinci çocuk fikri ilk başta beni çok korkutmuştu. Ama şimdi baktığımda iki çocuklu bir annenin klasik bir cevabı olacak biliyorum ama ikinci çocuk gerekli. Hiç kimse yalnız olmamalı ve bu yalnızlık ancak kardeşle giderilebilir. Kendimden biliyorum.

Açelya Görgü: “Blog, benim annelik tarafımı ve amacımı en güzel anlattığım yer”

Blogunuz http://sutanne.blogspot.com.tr nasıl ortaya çıktı? Hikâyesi ve içeriği nedir?
Dediğim gibi blog kızım ve sütkızımın eseri. Onlara karşı hissettiğim şeyleri anlatma aracı oldu benim için. Küçüklüğümden beri yazan biriyim. Makale, deneme, şiir yarışmalarımla birincilik var. Ama hiç öyle herkesin okuyacağı şekilde yazmaya cesaret edememiştim (üniversite ve lise de gazetelerinde yazdıklarımı saymazsak). Onlar benim içimde kendi kendime taktığım zinciri kırdılar. İlk önce Nasıl Süt Anne Olduğumu anlattım ve sonrası geldi. Benim gibi süt fazlalığı olan çevremdeki taze anneler bana ulaştı. Onların sütlerini anne sütüne ihtiyacı olan bebek-annelere verdik. Sonra sosyal medya ve blogdan anneler ulaşmaya başladı. Şu ana kadar 53 çift anneyi tanıştırdım. Yani 53 tane anne benim aracılığımla “Modern Çağın Süt Annesi” oldu. 1 sene önce çocukluk arkadaşım Hilal ikizlerini, onlara tüp bebek yöntemiyle nasıl kavuştuğunu, anneliğini ve şimdi de tüp sonrası normal yolla kaldığı hamileliği blogumda yazıyorum. Başka bir çocuklu arkadaşımız Nur, Hilal’in yazması ona cesaret vererek down sendromlu oğlu Ege’yle yaşadıklarını yazarak eşlik ediyor bize. 3 kadın, 3 anne, 3 çocukluk arkadaşı birbirimize destek olarak benim kurduğum blogun sac ayaklarını oluşturuyoruz.

Sütannelik Sistemi nasıl işliyor?
Aslında yaptığım şey çok basit. Sütü çok olan ya da sütü az olan anneler bana sosyal medyadaki hesaplarımdan ulaşıyorlar. Ben onlara bazı sorular soruyorum. Bebeğin tam doğum tarihi, cinsiyeti, yaşadıkları yer gibi. Annelerden aldığım cevaba göre onları kendilerine en uygun aile ile tanıştırıyorum. Burada dikkat ettiğim şey öncelikle annelerin oturdukları yerlerin birbirlerine yakınlıkları, bebeklerin aylarının uyumları ve cinsiyetleri. Eğer uygunsalar annelere birbirlerinin telefonlarını verip aradan çekiliyorum. Sütannelerde aradığım bazı kriterler var. Herhangi bir alışkanlığının bulunmaması, ilaç kullanmaması ve bağışıklık testi yaptırmasını rica ediyorum. Bu test çok önemli. Annenin kendisinin dahi bilmediği bir hastalığı varsa bu test sayesinde tespit edilebiliyor. Çünkü anne, sütüyle bebeğe kendi taşıdığı hastalığı ve genetik kodları aktarıyor. Şunu özellikle belirtmek isterim ki anne sütü ne olursa olsun herhangi bir mamadan daha güvenlidir.

Kendinizi bir anne blogger olarak nasıl tanımlarsınız?
Aslında kendimi tam blogger olarak tarif etmektense yazan kişi olarak tanımlamak daha uygun olur. Günlük, deneme, şiir, masal, hikâye aklımdaki her şeyi yazıyorum. Blog benim annelik tarafımı ve amacımı en güzel anlattığım yer. Sesimin nasıl yankılandığını görmemi sağlıyor. Daha çok insan tanımama, anneliğin başka yüzüyle tanışmama yardımcı oluyor. Daha çok yazmam için beni cesaretlendiriyor.

Açelya Görgü: “Blog, benim annelik tarafımı ve amacımı en güzel anlattığım yer”

Bir blogger olarak sosyal medya sizin için ne ifade ediyor?
Sosyal medya benim elim ayağım diyebilirim. Çünkü anne sütüne ihtiyaç duyan veya bağışlamak isteyen anneler bana oradan ulaşıyor. Ben de onların sesini duyurmak için sosyal medyayı kullanıyorum. Acil bir ihtiyacın en hızlı cevabını oradan çabuk alabiliyorum. Sosyal medya kullanan her anne bana ulaşıp, kendi seslerini kendi kendilerine paylaştığım bir postun altında paylaşıp duyurabiliyorlar. Benim için bir araçtan çok amaç.

Blogunuzdan sonra sosyal medyaya nasıl yöneldiniz? Yöneltilen tüm yorumlara cevap veriyor musunuz?
Blogumda paylaştığım anne sütü ihtiyacı yazısını Facebook, Twitter, Instagram, Google Plus’ta paylaşarak düşündüğümden de çok anneye ulaşmaya başladım. Hiç ummadığım yerlerden dönüşler alıp, destekler görmemi sağlıyor. Blog okuyan kitle az. Her geçen gün hızlı ve pratik şeyler okumaya ihtiyaç duyuyor insanlar. Anlatılacak şeyi net ve süslü kelimeler olmadan okumak istiyoruz. Ben de sosyal medyayı net bir şekilde kullanmaya çalıyorum. Takipçilerim sayesinde sütü fazla olan annelere ulaşıyorum. Sosyal medyada üzerinden verdiğim cevaplar ve anlattıklarımla onların güvenini kazanıp, yardımcı olmalarını sağlıyorum. Hemen hemen her yoruma cevap vermeye çalışıyorum.  Tahmin edersiniz ki ya emziriyorum ya da çocuklarımla oyun oynuyorum. Gözden kaçırdıklarım oluyor. Geç olsa da dönüyorum. Yetişemediklerim olduğunda Hilal ve Nur beni destekliyor.

Blog yazmaya yeni başlayanlara tavsiyeleriniz nelerdir? Nelere dikkat etmeliler?
Kendileri olsunlar yeter. Başkalarının hayatlarına özenip benliklerini kaybetmesinler. Blog yazmak, yazı üretmenin güzel bir amacı. Bugün ne yazsam diye uyandığında kendini motive etmenizi sağlar blog. Baştan savılarak yazılan, yazım hatalarıyla dolu yazılarla boğmasınlar okuyucularını. Ama resmi bir dille de soğutmasınlar kendilerinden. Samimi, gündelik, bazen edebi yazılarla sevindirsin benim gibi blog okuyucularını. Özenli, düzenli olmak gerekli. Bana ve bloguma söyleşiler bölümünde yer verdikleri için Gezimanya ekibine teşekkür ediyorum : )