Selçuk Çoban: “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
İzmir doğumlu, Datçalıyım : ) Kendimi fiziken İzmirli, ruhen de Datçalı hissediyorum. Denizi, havası, dinginliği ruhen iyi geliyor ve beni huzurlu hissettiriyor; o yüzden ruhen Datçalıyım diyorum. Ailem de Datçalı belki de bunun da etkisi vardır. İzmir ise doğduğum yer ama Türkiye’de nerede yaşamak istersin deseler yaşayacağım yer İzmir olurdu. İzmir’de kendimi özgür ve evimde gibi hissediyorum. İ.T.Ü İnşaat Bölümü’nü bitirdim. İşimin gereği şehir şehir dolaşmak zorunda kaldım. Belki de gezginliğimin temeli buna dayanıyor : ) Halen bir şirketin inşaat işleri sorumlusu olarak mesleğimi devam ettiriyorum.

Selçuk Çoban: “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir”

Gezmek size ne ifade ediyor? Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
Araştırmak, heyecan, keşifler, hoşgörü, yeniden nefeslenmek, yeni tatlar, yeni insanlar, anılar, mutluluk; yani hayat… Hayat da böyle değil midir? Ben seyahate çıkmadan aylar önce hazırlıklara başlıyorum. Araştırıyor, nerede ne yenir, ne görülmesi gerekir, o yöreye özgü ne vardır öğreniyorum. Yeni yerler görecek olmanın heyecanını yaşıyorum. Her yeni yolculuk benim için yeniden nefeslenmek, vücudumu yeniden şarj etmek demek. Yolculuk dönüşü ise yeni birikimler ve yeni anılar demek… Bu yüzden çok önemsiyorum, değer veriyorum. Seyahatlerle kendimi daha birikimli hissediyorum. Hoşgörü ve yaratıcılığım her yeni yeri keşfettikten sonra daha da artıyor. Benim keşfim seyahat sonrası da devam ediyor. Gezemediğim göremediğim yerler hakkında araştırmaya devam ediyorum çünkü. Seyahat başlangıcından itibaren de günlük hayatımdan sıyrılıyor ve farklı nefes alıyorum. Başka bir dünya, seyahat sırasındaki yaşamım. O yüzden çok önemsediğim bir şey ve hakkını vererek yaşıyorum seyahat zamanını…
 
Şimdiye kadar kaç ülke gezdiniz?

Bu soru göreceli aslında… Gittiğinizde bir ülkenin tamamını gezemiyorsunuz ama evet gezebildiğiniz kadar dersek 6 ülke gezdim. Ben daha gezmeyi yeni öğreniyorum aslında : )

Selçuk Çoban: “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir”

Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında sizi en çok neresi etkiledi?
Beni etkileyen her yerden bir şeyler var. Hatta içimde ukde kalan yerler de var. Oralara tekrar gitmek istiyorum. Mesela Santorini’de o eşsiz manzarayı seyrederek gün batımını seyretmek ve şarabımı yudumlamak istiyorum. Fırat Nehri’nin gücüne hayran kalmıştım. Bu nehirden yeterince faydalanılmadığını düşünüyorum. Rize’de Ayder Yaylası’nda büyülenmemek elde değil. Ben ki denize hayran bir insan olarak, içimde dağ tutkusunu yeşertti Ayder. Yeşilin her tonunun birbirine karıştığı bir görsel zenginlik ve aldığınız her nefeste farkını gösteren bir oksijen vardı. Bolu Kartalkaya’da ve Maldivlerde hissettiğim huzuru hiçbir yerde hissetmedim. Doğanın sesini ve kendi iç sesinizi dinleyebileceğiniz ender yerlerden. Trabzon’da da Sümela Manastırı çok çarpıcı gerçekten. Benim listem böyle uzar gider : ) En sonunda Phuket diyorum. Gerçekten çok fantastik bir yer! Her şeyden bir şeylerin olduğu, herkesin zevkine uygun bir şey bulabileceği tam bir turizm şehri. Sadece deniz ürünleri ve thai masajı için bile gidilebilir.

Selçuk Çoban: “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir”

Bize biraz seyahat etme mantığınızı anlatır mısınız? Genelde tek mi yoksa grupla mı seyahat edersiniz?
Tek seyahat ettiğim de oldu ama genelde yanımda anlaşabildiğim ve sevdiğim birisinin olmasını tercih ederim. Gördüğüm güzel yerleri ve güzel anları sevdiklerimle gezi sonrası zaten paylaşıyorum. Ama gezerken “ah keşke yanımda olsaydın da sen de görseydin” dediğiniz insanlar olabilir. İyi anlaştığınız ve uyumlu birisi olması şart tabii ki. Hem gezerken benim göremediğim bir şeyi onun görmesi, bazı şeylerin kritiğini yapabilmemiz ve gezerken eğlenebilmek, gülebilmek bence güzel şeyler. Turla katıldığımız gezilerde uyumlu insanlar varsa zaten kaynaşıyorsunuz. Herkes birbirinin hareket alanını kısıtlamadığı sürece grup gezileri içinde olumlu düşünüyorum.

Selçuk Çoban: “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir”

Rotanızı nasıl belirliyorsunuz?
Uzak rotalar çiziyorum şimdi. Sağlığım yerindeyken uzak yerleri görmek ve bitirmek hedefim. Uzak rotalarımın gün geçtikçe şu anki dokusunu kaybedeceğine de inanıyorum. Bunda doğanın ve insanların rolü çok büyük elbette. Bir yer popüler olmaya başladığı zaman orada çok turist var demektir. Çok turist demek, çok para demektir. Paranın olduğu yerde kirlenme ve bozulma kaçınılmaz oluyor. Phuket gezimizde tekne ile gezerken denizin içinde içine giremediğimiz bir mağara gördük. Mağara kırlangıçların yaşam alanıymış. Kırlangıçların salyalarını çorbalarda afrodizyak amaçlı kullanmak için bu mağaralar insanlarca tahrip ediliyormuş. Ben bunu televizyonda izlemiştim. Gurme olduğunu söyleyen popüler bir şahıs, kırlangıç salyasını ballandıra ballandıra anlatıyordu ekranlarda. Sonra ne mi oluyor? Bu çorbayı içeyim de cinsel arzularım depreşsin diyen insanlar buralara akın ediyor ve bu çorbadan istiyor gittiği restoranda. İşletme sahipleri de bu mağaraları talan ediyor işte. Sonra 10 liralık çorba oluyor 50 lira. İçinde kırlangıcın salyası olduğu için… Bu verdiğim küçük bir örnek sadece. Bir gezgin arkadaşımızın söyleşisinde okumuştum. Şimdiki Hindistan ile yıllar önce gittiği Hindistan arasında çok fark varmış. O yüzden uzak rotalar daha çok ilgimi çekiyor ve mantığımda öyle söylüyor. Avrupa o kadar merak ettiğim bir yer değil en azından önceliklerim arasında yer almıyor. Merak ettiğim birkaç ülke ve şehir var onlara da uygun zamanlarda giderim. Zaten hafta sonları bile gidilebilecek yakınlıkta Avrupa

Selçuk Çoban: “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir”

En son nereye gittiniz? 
Yurt içinde Dikili, yurt dışında Dubai.

Sırada neresi var?
Yurt dışında Allah izin verirse Güney Amerika var. Aztek ve Maya uygarlıkları çok ilgimi çekiyor. Güney Amerika aslında bir gezgin için deyim yerindeyse bir maden : ) Bu kıtadaki ülkelerin her biri ayrı güzellikte ve daha kirlenmemiş yerler.
 
Ülkelerin yeme-içme alışkanlıkları çok farklı olabiliyor. Siz gezilerinizde bu durumu nasıl belirliyorsunuz, yemek yemek için nasıl yerler tercih ediyorsunuz?
Gezmek sadece yeni yerler görmek değil, yeni tatlar da tatmak demek. Gittiğiniz yerin kültürünü de öğrenmek bence… Evet bazı yerlerin damak tadı bize uygun değil. En azından peşin fikirli olmadan ben bunu yemem, ben bunu içmem yerine; şunu da yedim, şunu da içtim demek daha hoş bence. Şimdi Tiflis’te mantı yememek olmaz. Hani tencereye koyduğunuzda yüzlercesinin doldurduğu bizim mantımız gibi değil mantıları. 4 ve ya 5 tanesi tencereyi dolduracak büyüklükte. Hem de kendine has bir yeme usulü var. Çatalınızla delip içindeki suyunu akıtıyorsunuz, afiyetle yiyorsunuz. Gayet de lezzetliydi. Peynir ve ev yapımı şarapları güzeldi. Tereyağıyla çok aram yok ama kuymak (mıhlama)  tadılması gereken bir tat Trabzon’da. Uzakdoğu’da sabahları aç kalacağınız kesin. Çünkü kahvaltıda bana özgü bir şey yoktu. Ben zeytin ve peyniri masada görmek isterim : )Ama bazı şeyleri sorun etmeden tadını çıkartmak gerekiyor. Yiyebileceğiniz bir şeyler bulabilirsiniz. Yemek yiyeceğim yerlerin temizliği önemli elbette. Bir de genelde insan sirkülasyonu olan yerler, tercih edilen yerler oluyor. Buralarda taze ve temiz ürünler bulabiliyorsunuz. Bu kriterler benim için yeterli.

Selçuk Çoban: “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir”

Kalacak yer olarak tercihiniz genelde nedir? Otel, hostel, kamp vs. 
Mesleğimden dolayı çok sık tatilim olmuyor. Kısıtlı zamanlarda yaptığım tatillerimi de doya doya ve deyim yerindeyse “hakkını vererek” yapmak isterim. Bu yüzden gezi programlarımda her şey planlanmıştır “zaman”dan dolayı. Gündüz gezerken kendimi zinde ve sağlıklı hissetmek isterim. İyi bir uyku ve güzel bir duş ,temiz bir yatak önemli benim için.Uzun süreli bir gezi planım olsaydı belki maddi düşünerek tercihlerim arasında temiz hosteller olabilirdi. Ama yine de benim gezilerimde genelde otel tercihi ağır basardı. Otelin temiz olması benim için yeterli. Temiz çarşaflar, güzel bir duş olanağı benim için önemli. Aynı zamanda odamda rahat hareket etmek isterim. Sanırım belli bir yaş dilimini de geçince aynı odayı tanımadığın birkaç kişiyle paylaşmak en azından benim için zor artık.

Selçuk Çoban: “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir”

Bugüne kadar gittikleriniz arasında sizi hayal kırıklığına uğratan bir yer oldu mu?
Bu sizin beklentilerinizle ilgili bir şeydir. Gideceğiniz yerle ilgili beklentilerinizi ne kadar yüksek tutarsanız hayal kırıklığına uğrama şansınız o kadar artacaktır. Gitmeden önce az çok gideceğim yerle ilgili bilgi sahibi olduğum için beni hayal kırıklığına uğratan bir yer olmadı. Ama şöyle bir şeyle karşılaşmanız mümkün; daha önce gidenlerin anlattıkları sizde heyecanı  yükseltebiliyor. Herkesin çok beğendiği bir yer sizde aynı duyguyu yaratmayabilir. Bu anlamda Kos Adası için böyle hissetmiştim.

Selçuk Çoban: “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir”

Farklı bir ülkeye yerleşmeyi düşündünüz mü? Düşündüyseniz neresi ve neden?
Beni başka bir ülkeye yerleşmeyi düşündürecek ne öyle bir yer ne de öyle birisi şimdiye kadar karşıma çıkmadı : )

Selçuk Çoban: “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir”

Eğer imkânınız olsa 1 sene izin ve limitsiz para verseler, haydi gez deseler, neler yapar nerelere giderdiniz?
Şu anda öyle bir fırsat elime geçse hiç düşünmeden gideceğim yerler aklımda mevcut. Güney Amerika’daki bütün ülkeleri gezerdim. Peru’da dünyanın yedi harikasından birisi olarak kabul edilen  Machu Picchu’daki  İnkaların uygarlıkları, Bolivya’daki uçsuz bucaksız Salar De Uyuni tuz gölü, Arjantin-Brezilya sınırındaki İguazu Şelalesi, Meksika’da Yucatan Yarımadası’ndaki Maya tapınakları, Meksika’daki kumu-denizi-mercan kayalıkları ile cennetten bir köşe  olan Cancun, kapitalizmin uğramadığı Küba, Patagonya’daki buzullarıyla Arjantin, soyu tükenen hayvanlarının varlığıyla Ekvador hiç düşünmeden gideceğim yerler arasında. Ekvador’da hayali de olsa Ekvator çizgisinde durup Kuzey ve Güney yarımküreyi hissetmek istiyorum. Sonra Afrika kıtası geliyor. Güney Afrika Cumhuriyeti, Fas, Mısır, Kenya ilk aklıma gelenler… Sonra okyanusa kıyısı olan ve görsel olarak beni etkileyen yerler var sırada; Barbados, Mauritius, Filipinler, Bali’yi sayabilirim. Hindistan, Çin, Japonya diye bir sonraki sıralamayı da yapabilirim. Kuzeyde İzlanda muhakkak gideceğim yerlerdendir. Ateşin ve buzun ülkesi diyorlar. Şelaleleri, buzulları, gökyüzündeki ışıkların dansı tam fotoğraf tutkunları için...

Selçuk Çoban: “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir”

Gezmeye yeni başlayanlara tavsiyeleriniz nelerdir? Nereden başlamalı, nelere dikkat etmeliler?
Benim tavsiyem enerjiniz ve sağlığınız yerindeyken uzak rotalara gitmeniz yönünde. Hayatımızı tercihlerimiz yönlendiriyor. Önümüze daima iki yol ayrımlı tercihler çıkmış ve birini tercih etmişizdir, doğru ve ya yanlış. Birçok arkadaşım aile yaşantısından veya farklı tercihlerinden dolayı yatırımlarını eve, yazlığa, arabaya veya daha iyi eve, arabaya yapabilirler. Bu kendi tercihleridir bu konuda kendilerine saygı duyuyorum. Benim gibi düşünen arkadaşlarımın maddi yatırımları genelde gezdiklere yerlere oluyor bu da saygı duyulacak bir düşünce. O yüzden önceliklerimiz de hayatımızda önemli… Gezi rotasını belirleyen arkadaşlarımın gidilecek yerle ilgili küçük bir araştırma yapmaları iyi olur. Sizi yönlendirecek bir rehber de yoksa o yöre hakkında bilgi sahibi olmanın çok faydasını görürsünüz. Kısa zaman dilimli gezilerde, planlama çok önemli. Mümkünse zamandan tasarruf etmek için maddi olarak da uygunsa araba kiralamak son derece mantıklı. Arabayla istediğiniz yerde durup istediğiniz yerde bol vakit geçirme şansınız oluyor. Bir yere veya taşıta yetişme derdiniz olmayınca stres de olmuyor. Valizinizde gideceğiniz yerin özelliklerini de dikkate alarak önemli şeyleri bulundurmakta fayda var. Hiç unutmam bir gezimizde yol arkadaşımın ihtiyacı olan ve “ah şu da keşke olsaydı”, ”ah bu da olsaydı” dediği şeyleri ben art arda çıkarıp vermiştim çantamdan. Bunların benim valizimde olması benim detaycılığımdan kaynaklansa da o an çok işimize yaramıştı. Ama aslında gezi genelini planlayınca bir şekilde lazım olabilecek şeyler olduğu görülüyordu. Gezi planlaması önemlidir ve günler öncesinden hazırlıklı olmanın hiç zararı yoktur aksine faydası vardır. Son dakikaya, son güne bırakılan her şey risk taşır. Küçük de olsa bir fotoğraf makinesi ve yedek hafıza kartı bir gezginin demirbaşı olmalı. Valizinizde bir spor ayakkabı, bir sandalet, bol bol tişört, şort ve 2 tane uzun kollu gömlek ya da tişört olması yeterlidir. Giyemeyeceğiniz fuzuli şeylerle valizinizi şişirmeye gerek yok. Gideceğiniz yer sizin kişisel tercihiniz olsun. Bazıları deniz, kum, güneş derken bazıları tarihi yapılardan, bazıları da eğlenceden hoşlanır. Yani zevkler, beğeniler, tercihler gezi planlamasında önemli. Böylelikle geziniz daha anlamlı, mutlu ve bol anılarla dolu olacaktır. İyi bir gezi arkadaşınız olsun. Uyumlu, anlaşabileceğiniz, eğlenebileceğiniz ve gülebileceğiniz bir yol arkadaşı o geziyi unutulmaz kılıp güzel anılarla dolduracaktır ve ne olursa olsun geziye başladığınızda her şeyi ardınızda bırakın. İşinizi, okulunuzu, günlük yaşantınızı, sorunlarınızı ve hatta cep telefonunuzu… Gideceğiniz yerde onlara ihtiyacınız olmayacak : ) Son olarak sevdiğim bir Çin atasözünü söylemek istiyorum: “Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir”.