Çocuklar ile Uçak Yolculuğu

Kopenhag uçağındayım… Hummalı bir kalkış çalışması var ama hostesin “iniş sırasında pasaportlarını ellerinde hazır bulundurmayan kişilerin, uçaktan aircraft tarafından indirilmeyeceği” anonsu beni benden alıyor. Hele bir de bunun İngilizceye çevrilmiş versiyonu daha da beter…
 
Oldum olası, hosteslerin ve pilotların neden bu kadar kötü İngilizce konuştuklarını düşünmüşümdür… BKM oyuncularının “uçak” adlı bir parodisi var; internette arar izlerseniz, eminim siz de beğeneceksiniz. Hislerime resmen tercüman olmuştu ilk seyrettiğimde…

Uçak kalkışa doğru ilerliyor, bu kaçıncı uçak yolculuğum diye düşünmeden edemiyorum. Aklıma çocuklar küçükken yaptığım yolculuklar geliyor. Çocuklar bebekken, kalkışta ve inişte kulakları tıkanmasın diye yanıma biberon ya da kap içinde sevdikleri sıvılardan alırdım. Sıvı diyorum, çünkü biri işe yaramazsa diğerini içirirdim. Yanımda mutlaka sevdikleri bisküvilerden olurdu ki eğer içmek istemez iseler mutlaka bir şey çiğnesinler diye… Hiçbir zaman da ne onlar ne de ben problem çekmedik. Bugün kalkışta ve inişte ağlayan çocukları gördükçe içim katılıyor ama bu kadar basit bir şeyi anne-babalar niye göz ardı ediyor bir türlü anlayamıyorum. En son New York’tan çocuklar ile dönerken Berk, arkamızdaki sırada iki küçük çocuk görünce “eyvah anne” demişti; bense “yavrum bunlar bebek değil ki merak etme” deyip aradan bir saat geçmeden bütün söylediklerimi geri almak zorunda kalmıştım. 4-5 yaşındaki bir çocuğun bebekler gibi saatlerce ağlamasını maalesef dinlemek zorunda kaldık. Annenin -ki Türk ve evde belli ki Türkçe konuşuluyor- olmasına rağmen çocukla ısrarla İngilizce konuşmaya çalışması, çocuğu sakinleştireceğine daha da sinirlendirdiği için; sanırım 5. saatin sonlarında yan sırada oturan babanın, hışımla ayağa kalkıp uçaktakilere dönerek “yanında sakızı olan var mı?” diye bağırması çok üzücüydü. Zavallı kızım, belki bu bizi kurtarır mı diye, tüm zorlukları aşarak çantasından sakızı verdi ama maalesef o da bir işe yaramadı… Çocuğunuzu tanıyıp onun ihtiyacı olan her şeyi yanınıza almayı lütfen uçak yolculuklarında ihmal etmeyin. Böylece hem çocuğunuzu boşuna ağlatmamış hem de diğer insanlardan ürkerek daha çok strese girmekten kurtulmuş olursunuz.

Kalkış ve iniş haricinde 1-2 saatlik bir uçuşta bile olsanız yanınızda mutlaka çocukları oyalayacak oyuncaklar olmalı… Çocuklar küçükken her ikisinin sevdikleri oyuncakları, mutlaka çantalarına koyardım. Her ikisinin de ayrı çantası ve oyuncakları olurdu. Bunların yanı sıra benim yanımda ayrıca puzzlelar, hayatımı çoğu zaman kurtaran oyun hamurları ve onların ekipmanları olurdu. Böylece sırayla uzun uçuşlarda da döndüre döndüre oyuncakları çıkararak onlarla değişik oyunlar oynardım. Hiç unutmuyorum eşim Karayipler’e gitmeyi çok istemesine rağmen uçuş uzun olduğu için vazgeçip Almanya’da yaşarken Sharm el-Sheikh’e gitmeye karar vermiştik, ama dönüş yolculuğu bir sürü aksilik yüzünden neredeyse Karayipler’e gitmek kadar uzun sürmüştü. Ama donanımlı bir anne, her zaman her türlü yolculuğunu planlar ki biz de kazasız belasız geri dönmeyi başarmıştık.
 
Çocuklarla iyi planlanan bir yolculuk her zaman başarıya ulaşır. En önemlisi de stressiz olur…

BANU DEMİR

Yazar Hakkında

BANU DEMİR

İstanbul Üniversitesi Radyo-TV bölümü ve Marmara Üniversitesi Contemporary Business Management’tan (gece bölümü) mezun olduktan sonra İngiltere Nescot College’da okudum.