İtalyan Saraylarında Sanat

XV. yüzyıl İtalyasına 5 önemli güç egemendir: Milano, Venedik, Napoli, Floransa ve Papalık. Bu yapılanma kapsamında; Ferrara’da d’Esteler, Rimini’de Malatestalar, Mantua’da Gonzagalar ve Urbino’da Montefeltrolar gibi yönetici ailelerin önderliğinde bir dizi daha küçük devlet ortaya çıkmıştır.

Oldukça zor korunan güç dengeleri evliliklerle sağlanan akrabalık ilişkileriyle sürdürülebiliyordu. Etkinin ustalıkla manipülasyonu kaba güç kullanımının yerini almış, diplomasi savaştan daha fazla önem kazanmış ve devlet propagandasında kültür güçlü bir aracı olmaya başlamıştır. XV. yüzyılda antik çağlara duyulan ilgi, devletlerin sanatsal imgelerinin yaratılmasında önemli bir yere sahip olmuştur.

Aynı zamanda ekonomik ve siyasi rekabet, sanat korumacılığı ile ilgilenen değişik merkezlerin tek biçimli olmaması sonucunu doğurmuştur. Mutlaki yöneticiler, bir temsilciler hükümeti bulunan Floransa’ya pek de uygun düşmeyecek şekilde Antik Roma’nın imparatorluk imgelerini kullanabilirlerdi. Floransa’da ticaretle uğraşan sanat koruyucuları, sanatı tümüyle kişisel varlıklarının boyutlarına göre destekleyebilmiştir. Floransa’da olumsuz bir bakış açısıyla değerlendirilen gereksiz gösteriş, mutlak gücün gösterilmesi açısından önemli bir unsurdur ve bir yöneticinin sanat koruyuculuğunun hedefleri çok daha farklı boyutlar içerebilmektedir.

Vergiler; yol, köprü, kilise, kale, av evleri için kullanılmıştır. Özellikle saraylar için ödeme yapmışlardır. Saray sanatçıları bu sarayların iç dekorasyonunu yapmak aynı zamanda mobilyalarını, halılarını, altın kaplamalı madeni eşyalarını ve hatta giysileri tasarlamakla görevlendirilmişlerdir. Güce yönelik bu tür görsel anlatımlar her kentin görselliğine egemen olmuş ve yöneticilerinin ismine parıltı katmıştır.


Fotoğraf

Alberti ve Klasik Mimari Üslubun Canlanması

Klasik kültürün yayılmasındaki en önemli kişilerden biri Floransa’nın ünlü hümanist mimarı Leon Battista Alberti’dir (1404-1472). Alberti, antik Roma mimarisi üzerine yaptığı kurumsal çalışmasında (1452) ünlü Roma mimarı Vitruvius’un yazılarından yararlanmıştır.

Alberti’nin Latince yazılmış olan ve eğitimli seçkin sınıfla sanat koruyucularını hedefleyen kitabı, güç imgesinin yaratılmasında klasik mimarinin değerini vurgulamaktadır. Bu çalışmayla Alberti, konu üzerine önde gelen bir otorite olmuş ve Ferrara, Rimini ve Mantua’daki sarayların anıtlarının tasarımıyla görevlendirilmiştir. Bunlar, Alberti’nin Floransa’da ona atfedilen yapılardan bilinçli bir biçimde daha klasik olan görünümleriyle göze çarpmaktadır.

Sigismondo Malatesta, San Francesco Kilisesi’nin kendi mozolesi olarak yeni işlevini yansıtması amacıyla Alberti’ye yapı için yeni bir dış cephe siparişi vermiştir. Yan duvardaki nişler hümanistler için mezarlar olarak düşünülmüştür. Bu, ortaçağda görülen azizlerin kutsal kalıntılarının (rölik) toplanmasının değişik bir uygulamasıdır.

Alberti’nin; kompozit başlık, yazıt için Roma harfleri ve cephede zafer takı uyarlamasını kullanması, aynı şekilde kemerleri payelerle taşımak ve arşitravı sütunlarla desteklemek şeklindeki Roma geleneğini yinelemesi belirgin bir şekilde antiktir. Ancak pagan mimarisi Hristiyan ibadeti için uygun değildir ve her kompozit sütun başlığı, burasının bir Hristiyan yapısı olduğunu ziyaretçilere anımsatabilmek için Hıristiyanlığa özgü meleklerle süslenmiştir.


Fotoğraf

LEON BATTİSTA ALBERTİ, SAN FRANCESCO KİLİSESİ (TEMPİO MALATESTİANO). RİMİNİ. 1450’DE BAŞLANMIŞTIR. CEPHENİN BİR KÖŞESİNDE YAZAN KİTABEYE GÖRE, SİGİSMONDO MALATESTA KENDİ MOZOLESİNİ TANRI’YA VE RİMİNİ KENTİNE ADAMIŞTIR. ONUN KİŞİSEL İŞARETLERİNİN BELİRGİNLİĞİ FARKLI AMAÇLARI DÜŞÜNDÜRMEKTEDİR.

Mantua’da Lodovico Gonzaga ve Alberti

Alberti’nin en görkemli yapıları, ikinci Mantua markisi Lodovico Gonzaga (1422-1478) için tasarlanmış olanlardır. Mantua fiilen, üç tarafı sivrisinek dolu bataklıklarla çevrilmiş bir adadır. Milano ve Venedik’in gibi büyüyen iki gücün arasındaki sınırda yer alması bağımsızlığını güvence altına almıştır. Stratejik evlilik bağları ve İtalya ile Kuzey Avrupa’daki yöneticilere verdiği akıllıca siyasal destek yoluyla Lodovico ve ardılları Mantua için gerçekte olması gerektiğinden çok daha fazla düzeyde bir saygınlık sağlamayı başarmışlardır.

Başarıları kısmen Mantua sarayının öne sürdüğü varsıllık ve güç imajından kaynaklanmaktadır ve böylelikle Mantua önemsiz ve silik bir kentken Rönesans döneminde en önemli kültürel merkezlerinden biri olmuştur. Lodovico’nun, Papa’yı kongre için Mantua’ya gelmeye ikna etmesi (1459-60), büyük bir restorasyon ve kentsel yenilenme programına yol açmıştır. Lodovico’nun hümanist Vittorino da Feltre’den aldığı eğitim, onun Alberti’nin mimari konudaki düşüncelerini algılayabilmesine zemin hazırlamış ve bilinçli olarak Mantua sarayına en uygun imge olarak klasik kültürü öne sürmüştür.

Mantua ayrıca ünlü Romalı şair Virgilius’un doğduğu kenttir. Alberti’nin Mantua’da, Aziz Sebastian ve Aziz Andrea’ya adanan iki kilisesi, Antik Roma’nın anıtsallığını anımsatacak ölçülerde tasarlanmıştır ve Hıristiyanlıkla ilgili bir yapıda klasik biçim ve motiflerden yararlanmıştır. San Andrea Kilisesi’nin cephesi zafer takından türetilmiştir ve binanın alınlığı bir tapınağın cephesini anımsatmaktadır.

Alberti bu yapı için ilk Hristiyan İmparator Konstantin döneminde yapılmış Roma’daki Maxentius Bazilikası’nın üç apsisli iç mekânını model almıştır. Orta nefin mafsallandırılışında dekorasyon ve ölçek açısından ön yüzün yinelendiği görülmektedir. Bu durum Alberti’nin, tasarım birliği üzerine kuramını yansıtmaktadır ve ortaçağda cepheyi ayrı bir bölüm olarak tasarlama uygulamasından kesin biçimde bir kopuşu ortaya koymaktadır.


Fotoğraf

ANDREA MANTEGNA, GONZAGA AİLESİ. PALAZZO DUCALE, CAMERA DEGLI SPOSI, MANTUA. FRESK. 1465-1474. AİLE BİREYLERİ, SARAY ÇALIŞANLARI VE BİR CÜCEYLE ÇEVRİLİ OLAN LODOVICO GONZAGA VE KARISI BRANDENBURGLU BARBARA, MANTEGNA TARAFINDAN TAMAMIYLA ESKİ TARZ BİR MİMARİNİN İÇİNDE TİTİZLİKLE BETİMLENMİŞLERDİR.

Mantegna Gonzaga Sarayı’nda

Lodovico’nun Mantegna’yı saray ressamı olarak görevlendirmesi (1460) klasik imgenin yaşama geçirilmesi açısından bir diğer bilinçli adım olmuştur. Mantegna’nın antikite tutkusu Padova’daki hümanist çevrelerde tanınmasını sağlamış bulunuyordu. Lodovico için yaptığı en görkemli yapıt Camera degli Sposi denilen salonun dekorasyonudur. Camera degli Sposi’nin tonozlu tavanı göz yanıltıcı yöntem (trompe l’oeil) kullanılarak süslenmiştir. Bu süslemede Roma imparatorlarının portreleri alçı süslemeyle yapılmış daireler içinde görülmektedir.

Perspektifin potansiyelinden yararlanma konusunda Mantegna’nın yeteneğinin en parlak örneği, tavanın ortasında bulunan ve gökyüzüne açıldığı izlenimi veren merkezi okulustur. Duvarlar, Gonzaga ailesine ait portrelerin, saray adamları, köpekler, cüceler ve sarayı ziyaret eden önemli kişilerin resimleri gibi saray yaşamı ile ilgili sahnelerle süslenmiştir. Hanedanlık ve imparatorluk çağrışımı yapan salon, Gonzaga ve sarayının propagandasının en güçlü silahıdır.

Dördüncü marki Francesco, klasik temaları sürdürmüş ancak onun askeri uğraşıları Roma kültürünün diğer yönlerinin de canlanmasına neden olmuştur. Onu, zırhı içinde betimleyen büst portrenin kıvrımlı bir kaidesi vardır, bu özellik Floransa’da yaygın olan yatay çizgiden belirgin bir biçimde farklıdır ve doğrudan Antik Roma’nın imparatorluk büstlerini anımsatmaktadır.

Mantegna, Lodovico’nun varisleri için de çalışmaya devam etmiştir ve onun Madonna della Vittoria’sı, Francesco’nun 1495’de Fransa’ya karşı elde ettiği zaferi betimlemektedir. Olağandan iri betimlenmiş iki savaşçı aziz George ve Michael ile birlikte Francesco figürü askeri temayı vurgulamaktadır.


Fotoğraf

ANDREA MANTEGNA, PARNASSUZ. LOUVRE, PARİS. TUVAL. 1496-1497. RESMİ FRANCESCA GONZAGA’NIN EŞİ ISABELLA D’ESTE YAPTIRMIŞTIR. ROMA TANRILARININ İŞLENDİĞİ BU RESİM, KLASİK KÜLTÜRÜ YANSITIR VE D’ESTE’NİN ANTİK YAPIT KOLEKSİYONUNA UYGUN BİR İÇERİKTEDİR.

Francesco’nun eşi Isabella d’Este çok farklı bir görsel anlatımı benimsemiştir. Antika taşlar, paralar ve heykelcilerden oluşan etkileyici bir koleksiyonu barındıran stüdyosunu süslemek için Mantegna’ya Parnassus’u sipariş etmiştir. Isabella ve onun hümanist danışmanları resmin ikonografik programını bizzat planlamışlardır. Rönesans’ın mitolojik içerikli birçok resminde görüldüğü gibi söz konusu yapıtın aktardığı anlam açık ve net değil, Venüs’ün sevgilisi olarak gösterilmiştir. Onların arasında yer alan sanatsal yaratıcılığın tanrıçaları Müzler, Mantua Sarayı’nda filizlenen kültürel ortama uygun bir görsel anlatımdır.

Federico da Montefeltro ve Urbino

Urbino, yöneticisinin kişisel güç ifadesi olarak önemli bir kültürel merkez yaratma esininden faydalanan bir diğer küçük devlettir. Paralı asker olan Federico da Montefeltro (1422 – 1482), papalığa verdiği hizmetler nedeniyle Dük unvanına uygun görülmüştür (1474). Aynı zamanda ordudaki zaferleri zenginliğe boğulmasına neden olmuştur. Napoli Kralının ordusundayken savaş sırasında 8.000, barış döneminde 6.000 düka altını maaş almaktadır. Bir keresinde Venedikliler ona savaşmaması için 80.000 düka teklif etmiştir.

Karşılaştırma yapmak gerekirse Medici Bankası'nın yıllık kârı hiçbir zaman 20.000 düka’yı geçmemiştir. Bu durumda Federico, servetini Rönesans’ın en parlak saraylarından birini oluşturmak üzere kullanmıştır. Lodovico Gonzaga gibi Vittorino da Fltre tarafından eğitilmiştir, fakat ilgisi ağırlıklı olarak bilimsel disiplinlere yöneliktir. Geometri ve perspektif ile ilgili kuramsal araştırmaları; Alberti’nin mimariyle ilgili çalışmaları, klasik metinler ve askeri stratejilerle ilgili kitaplarla birlikte saraydaki kütüphane raflarında yerini almış olan Piero della Francesca’nın matematik alanındaki yeteneğini desteklemiştir. Federico’nun kütüphane oluşturma düşüncesi onun imajının yaratımında önemli bir etmen olmuştur. Floransa’nın ünlü kitap satıcısı Vespasiano’dan 1000 kitap almıştır.

Bununla birlikte parasının büyük bir bölümünü mimarlığa yatıran Federico, büyük bir tutkuyla aralarında Sienalı mimari kuramcısı Francesco di Giorgio tarafından tasarlanan kalelerin de bulunduğu binaların yapımına girişmiştir.

Bu mimari programın merkezinde yer alan yapı Urbino’daki saraydır. Dıştan sağlamlaştırılmış saray, içte çok farklı bir görsel anlatım sunmaktadır. Kompozit sütunlar, avlu yazıtı ile mermer kapı çerçeveleri ve şöminelerdeki oyma antik motifler klasik üsluplu mimarinin karakteristik çizgilerini taşımaktadır. Federico’nun özel çalışma odası Studiolo’nun duvarları klasik ve modern dönemlere ait ünlü kişilerin bugün kayıp olmuş portreleriyle süslenmiştir. Ancak dekorasyona egemen olan pahalı ve özenle yapılmış kakma işleridir. Panolar, Urbino sarayının entelektüel atmosferinin bir ifadesi olarak, bilimsel aletler ve klasik metinlerle dolu açık büfelerin yanılsamasını yaratan perspektifin potansiyelinden yararlanmaktadır.


Fotoğraf

PIERO DELLA FRANCESCA, BATTISTA SFORZA VE FEDERICO DA MONTEFELTRO. UFFIZI, FLORANSA. PANO. 1474 SONRASI. PIERO DELLA FRANCESCA’NIN (YAKLAŞIK 1415 – 1492) YAPTIĞI BU İKİLİ PORTRE, EŞİNİN MÜCEVHERLERİ VE GÖRKEMLİ SAÇ BİÇİMİ ÜZERİNDEN FEDERİCO’NUN ZENGİNLİĞİNİ YANSITMAKTADIR.

Milano’daki Sforza Sarayı


Fotoğraf

Milano, XV. yüzyıl İtalyasının en büyük kentidir. Roma İmparatorluğu döneminden beri önemli bir kentsel merkez olarak XIV. yüzyılın sonlarında, Visconti düklerinin yönetimi altında büyük bir başarı ve zenginlik yakalamıştır. Ailenin düklük kolunun son temsilcisi olan Flippo Maria’nın ardından tahta geçme savaşını ücretli komutan Francesco Sforza (1401-1466) tarafından kazanılmıştır. Sforza Sarayı, İtalya’nın dört yanından gelen sanatçılara büyük olanaklar sağlamış ve İtalya’nın dört bir yanından yetenekleri çekmiştir.

Leonardo Da Vinci ve Bramante

Lodovico Sforza döneminde (1451-1508) Sforza Sarayı’nda çalışmış sanatçılar arasında iki ünlü ressam dikkat çekmektedir: Bramante ve Leonardo Da Vinci. Bramante, Urbino’dan gelmiştir. Milano’ya geldikten sonra yaptığı ilk çalışmalarından biri olan Santa Maria presso San Satiro’da perspektifin olanaklarından yararlanmıştır. Binanın yapısı, koro için bir yer ayrılmasına izin vermemektedir. Ancak Bramante, kusursuz bir yanılsama izlenimi yaratmıştır.

Leonardo Da Vinci ise 1482’de Lodovico’ya mektup gönderip Floransa’dan Milano’ya gelmek ve Milano Sarayı’nda çalışmak istediğini yazmıştır. Ayrıca orduda mühendis olduğunu, mimarlık, heykeltıraşlık ve resim eğitimi aldığını belirtmiştir. Bunlar alçakgönüllülük gerektirmeyen gerçeklerdir.

Leonardo’nun teknik alandaki yaratıcı yeteneği, Lodovico için sanatsal yeteneklerinden daha değerlidir. Sanatçıları her zaman koruyan Lodovico, Milano’da ve Pavia’daki Certosa gibi diğer önemli merkezlerde olan geniş ölçekli mimari projelere yoğunlaşmıştır. Ölçekleri, karmaşıklıkları ve kullanılan malzemeleriyle projeleri Milano Sarayı’nın güç ve zenginliğini yansıtmaktadır.

Lodovico, Leonardo’dan babası Francesco’nun at üzerinde dev boyutlu bir heykelini tasarlamasını istemiştir. Leonardo, heykelin pişmiş topraktan bir modelini yapmış ancak bronz dökümü asla yapılamamıştır. Saray sanatçısı olarak Leonardo, askeri araçların tasarımından başka, saray oyunlarında kullanılan kostüm ve sahneleri, sunak resimleri ve saray çalışanlarının portrelerini yapmıştır.


Fotoğraf

LEONARDO DA VINCI, KİLİSE PLANLARI. INSTITUT DE FRANCE, PARİS. 1488-1489. LEONARDO’NUN DEFTERLERİ, ARALARINDA BU KİLİSE TASARIMLARININ KUŞBAKIŞI GÖRÜNÜMLERİNİN DE BULUNDUĞU PEK ÇOK ETKİLEYİCİ BULUŞU İÇERMEKTEDİR.

Lodovico’nun en görkemli projesi Santa Maria della Grazie manastırının genişletilmesidir. Bu, Leonardo ve Bramante’nin yeteneklerini de içine alan bir çalışmadır. Yapıyı yeni Sforza mozolesi olarak düşünen Lodovico, Bramante’ye manastırın doğu ucunu ve revaklı avlunun tasarımını, Leonardo’ya ise manastır yemekhanesine Son Akşam Yemeği freskini sipariş etmiştir. Son Akşam Yemeği freski yemekhane için alışılmış bir görüntüdür. Ancak böylesi bir yorum oldukça yenidir. Geleneksel olarak bu sahne Komünyon ayinini vurgulamaktadır ve İsa’yı ihbar eden Yahuda’yı işaret etmektedir. Leonardo’nun çalışması ise öykünün önceki anlarına gönderme yapar, burada yalnızca İsa’nın birinin kendisini ihbar ettiğini bildirmesi betimlenmektedir. Daha dramatik bir sahnenin seçilmesindeki amaç, kilise ve kurumlarının tehdit altında olduğu bir zamanda Hristiyanlık iletisinin aktarımını güçlendirmektir.

Bu resim ayrıca XVI. yüzyıl figüratif resminin özelliklerini aktaran yeni bir üslubun ortaya çıkışını göstermektedir. Fransızların Milano saldırısı (1499) Lodovico yönetiminin son bulmasına ve sarayının yok olmasına neden olmuştur. Bramante, Roma’ya gitmiş ve orada papalık sarayına kabul edilmiştir. Leonardo, Floransa’ya ve ardından 1519’da öleceği Fransa’ya gitmiştir.
 
SON AKŞAM YEMEĞİ – DA VINCI


Fotoğraf

LEONARDO DA VINCI, SON AKŞAM YEMEĞİ (LAST SUPPER). SANTA MARIA DELLE GRAZIE. YEMEKHANE DUVARI. FRESKO. 1498.

Lodovico Sforza tarafından Milano’daki Santa Maria della Grazie’nin yemekhanesi için ısmarlanan Leonardo’nun Son Akşam Yemeği uzun zamandır bir başyapıt olarak nitelenmektedir. Sanatçının fresk tekniğini yeterince başarıyla uygulayamamış olması resmin hızlı bir biçimde bozulmasına neden olmuştur. Öte yandan da bu durum resmin gizemli havasını zenginleştirmiştir. Leonardo’nun, kompozisyon ve sunumdaki yenilikleri Yüksek Rönesans olarak bilinen ve yaklaşık 1500’lü yıllarda gelişen sanattaki geniş çaplı değişiklilerinin bir parçasıdır. Leonardo’nun derinlik kullanarak yemekhanede geniş alan yanılsaması yaratması XV. yüzyıldaki başarıların bir sonucudur.

Son Akşam Yemeği sahnelerinin daha önceki örnekleri düzlemsel bir kuğuyla yataylığı vurgulamıştır. Ama Leonardo’nun derinliği kullanması, İsa’nın merkezi konumunu güçlendirmiştir. İsa’nın, birisinin ona ihanet edeceğini belirttiği etkileyici anı betimlemesi daha önceki yorumlardan farklılaşmaktadır. Önceki yorumlarda İsa’nın şarap ve ekmeği kutsaması betimlenmektedir. Resim, havarilerin, İsa’nın endişe verici haberi karşısında gösterdikleri tepkileri aktarmaktadır. Leonardo, havarileri yaptıkları hareketlere göre üçe ayırmıştır. Yapıtın kötü adamı Yahuda, dirseği masada arkaya yaslanırken, tartışmanın dışında kalmış biçimde gösterilmektedir.