Uzunca bir aradan sonra, biraz çalışıp izni hak edince yine düştük yollara. Bu defa hedefimiz Asya'da daha önce görmediğimiz ülkelerden biri olan Filipinler'di. Uygun uçak biletini Güney Çin Havayolları'ndan bulunca o kadar yol gitmişken bir de Pekin'e uğrayalım dedik ve bir günümüzü buraya ayırdık.

Gece 01.00'de başlayan yolculuğumuz yaklaşık 13 saat sürdü. China Southern Havayolları’nın direkt uçuş olarak sattığı biletlere kanmamak gerektiğini tecrübe ederek öğrendik zira önce Urumçi'de durarak yolcu değiştiriyor sonra Pekin'e devam ediyorlar. Aynı uçakta aynı koltuklarda devam edecek olmamıza rağmen tüm eşyalarımızı alarak inip ülkeye giriş yapmamızı istediler, sonra 1 saat kadar bekledikten sonra yeniden havalandık. Yeni seyahat heyecanı ile bu durumdan başta çok rahatsız olmasak da Türkiye'ye dönerken Manila'dan Pekin aktarmalı İstanbul uçuşumuz Manila-Xiamen-Pekin-Urumçi-İstanbul şeklinde olunca evimize vardığımızda tükenmiştik. Üstüne valizimizin kaybolması da tuz biber oldu. Neyse ki 2 gün sonra kavuştuk eşyalarımıza.

Sıkıntılı yolculuk hikâyelerimizi bir yana bırakıp gelelim Pekin gezimize… Akşam 18.00 civarında uçağımız indi. Otelimize ulaşmak için metroyu tercih ettik. Airport Express treni ile metro hatlarına ulaşmak mümkün. Biletleri makineden veya gişeden alabiliyorsunuz. Makinelerde genellikle bozuk para sıkıntısı olduğu için para üstü veremediği durumlarda bilet almak mümkün olmuyor bu sebeple biz genelde gişeleri kullandık.

Airport Express'in metro durağına ulaşması yaklaşık yarım saat sürdü, sonra otelimizin yakınındaki durağa ulaşmak için metroya bindik ancak indikten sonra bu durağın yürümek için aslında o kadar da yakın olmadığını anladık ve taksi tutmaya karar verdik. Çin'de yaşanabilecek en büyük sıkıntılardan bir numaralı olanı: İngilizce! Bırakın konuşmayı Latin alfabesine bile o kadar yabancılar ki kesinlikle gideceğiniz yerin Çincesini yanınızda taşımalısınız. Bu kesinlikle hafife alınmayacak bir öneri! McDonalds'ı bile anlamadılar çünkü ona bile kendileri başka bir şey diyorlar, o derece.

Neyse otelimize ulaştıktan sonra daha önce bilgi edinmediğimiz bir şeyle karşılaştık ki o da sınırlı internet erişimi. Çin'de google, youtube, facebook erişimi yok. Baidu.com diye bir google benzeri arama motoru kullanıyorlar onun da çıkardığı sonuçlar Çin ile sınırlı denebilir, yani her şey kontrol altında tutuluyor. Haritada bile sadece Çin'i detaylı görüntüleyebiliyorsunuz. Bu kısıtlamalar bizi gerçekten çok şaşırttı. Gezilerimizi anlık olarak paylaşmaya özen gösterdiğimiz için facebook erişiminin olmaması bizi biraz hayal kırıklığına uğrattı.

Yol yorgunluğu ile yemekten vazgeçip hemen uyumayı tercih ettik ve sabah erkenden kalktık. Planlarımıza göre Çin Seddi'ni öğleden önce gezmeyi hedefliyorduk bu sebeple de 8.00 trenine yetişebilmek için 6.00'da düştük yollara. Ancak maalesef sabahın bu kadar erken saatinde bile Pekin'de çılgın bir trafik vardı. Tren saatine yetişmemize rağmen bilet kalmamıştı. Hemen planlarda değişiklik yaparak öğleden sonra trenine bilet aldık ve doğrudan “Yasak Şehri” gezmeye gittik. Ancak kısıtlı vaktimiz ve büyük kalabalık sebebiyle Yasak Şehre girmekten vazgeçip sakinliği ile bizi kendine çeken Zhongshan Parkı'nı gezmeye karar verdik, bir yandan da bir şeyler yemek için restoran bakınıyorduk. Genelde gezilerde yeni yerler görmenin heyecanı ile yemek yemeyi unutuyoruz. Şuna da bakalım, bu da ilginçmiş derken zaman akıp geçiyor. Aynı şekilde burada da Kung Fu dansı yapan yaşlı teyze ve amcaları görünce takılıp kaldık. Gösteri ayağımıza gelince nasıl yürüyüp gidebilirdik ki?

Kahvaltı için geç, öğle yemeği için erken bir saatte bir Çin restoranında yemek molası verdik. Porsiyonların küçük olacağını düşünüp ortaya Çin mantısı, bir porsiyon kızarmış sebzeli pilav, bir porsiyon da Çin makarnası "noodle" söyledik. Ancak her bir porsiyon 3 kişiyi doyuracak şekilde gelince hepsi kaldı. Bir de maalesef beklediğimiz kadar lezzetli değillerdi, sanıyoruz ki iyi bir restoran seçmemiştik çünkü bu yediklerimizi Kore'de denediğimizde silip süpürdük.

Yemek sonrası Çin Seddi için tekrar yola koyulduk. Çin Seddi'nin farklı farklı bölümleri bulunuyor, bunlardan turistler tarafından en çok tercih edileni ise Badaling. Badaling'e ulaşmak için öncelikle kuzey tren istasyonundan trene binmek gerekiyor. Yolculuk yaklaşık 1,5 saat sürüyor ve biletler kişi başı 6 Yuan. Biletleri biraz erken almakta fayda var yoksa hemen tükeniyor.

Yol boyunca tren görevlileri çeşit çeşit kitap, yiyecek, hediyelik eşya satıyorlar. Manzara ise birkaç istasyon geçtikten sonra başlıyor. Sol tarafta oturursanız tepelerin yamaçlarında Çin Seddi'nin bazı kısımlarını görebilirsiniz.

Badaling istasyonuna geldiğinizde dönüş biletinizi hemen almanızda fayda var zira çok çabuk tükenebilir. Sonra ücretsiz otobüslere binerek girişe kadar gidebilirsiniz.

Çin Seddi'ne dilerseniz duvarı yürüyerek dilerseniz de teleferikle çıkabilirsiniz. Duvarı yürümek için biraz kondisyon gerekiyor, epey uzun bir yol. Biz kısıtlı vaktimiz sebebiyle teleferiği tercih ettik. Gidiş dönüş teleferik bileti ile beraber giriş ücreti kişi başı toplam 140 Yuan tutuyor. Tepeye çıktığınızda manzara göz kamaştırıcı!

Çin Seddi gezimizden sonra şehre döndüğümüzde artık saat akşam 18.00’e yaklaşıyordu, video çekimlerimiz için mikrofon bakmak üzere elektronik markete gitmeye karar verdik ancak maalesef kapanmak üzereyken ulaşabildiğimiz için elimiz boş döndük. İnternete girmek üzere mola verdiğimiz Starbucks'ta kasada görevli çocuktan bize güzel bir restoran önermesini istedik ve onun sayesinde Pekin'e güzel bir veda akşamı yaşadık.

Qinghai Gölü etrafında onlarca restoran ve canlı müzik mekânı bulunuyor. Aynı zamanda gölde sandal turları da yapılabiliyor. Starbucks’taki arkadaşın bize önerdiği ördek restoranı "Quan Ju De Roast" da buradaydı ancak maalesef akşam 21.00’de kapanıyormuş ve biz 10 dakika ile kaçırdık. Yine gezmenin heyecanına kapılıp yemek seçemeyerek bu akşam da aç kaldık. Gölün etrafını gezip otelimize döndük.

Sabah erkenden kalkıp Güney Kore'ye uçmak üzere havaalanına giderek Pekin'den ayrıldık.

Çin ve Çinlilerle ilgili edindiğimiz genel bilgiler ise şöyle; genel olarak çok bireysel bir halk öncelikle kendilerini düşünerek hareket ediyorlar. Etrafı rahatsız etme kaygıları yok bu sebeple hep bağırarak konuşuyorlar ve devamlı sokaklara tükürüyorlar. Metrolar çok kalabalık ve mesafe bırakmadan dip dibe durmaya alışkınlar. Bu, bize metrobüs deneyimli olmamıza rağmen çok tuhaf geliyor çünkü yer varken bile dibinizde dikiliyorlar. Çoğu İngilizce bilmiyor, el kol hareketlerinden anlamıyorlar. Taksilerde en kısa mesafe 13 Yuan tutuyor. Gideceğiniz yerlerin Çince yazılışlarını yanınızda bulundurmanız gerekiyor aksi durumda nasıl gideceğiniz konusunda yardım almanız çok zor.

İlkay Engin Yuvaktaş

Yazar Hakkında

İlkay Engin Yuvaktaş

Uzun mesailerle dolu günler geceler sonunda Engin birden gidelim dedi.. Basta şaşkın şaşkın baktım, devreler yandı herhalde diye düşündüm..