Yaklaşık 100 yıl kadar Fransız kolonisi olan sonraki yıllarda bir dönem Japonya tarafından işgal edilen 1970’li yıllarda tüm aydınlarının, sanatçılarının, bilim adamlarının tarlalarda çalışmaya zorlandığı, karşı çıkanların işkence ile öldürüldüğü zorlu zamanlar geçirmiş bir ülkedir Kamboçya. Güneydoğu Asya gezimizin son durağında ünlü tapınakları görmek üzere günübirlik Siem Reap şehrine geldik.
Gezimizi planlarken yaptığımız ufak bir internet araştırması sonucunda Mr. Kriss'i bulduk. Mr. Kriss klimalı arabalarla isteyene şoför isteyene rehber isteyene ikisini birden sağlıyor. Herhalde ilk zamanlar kendisi bu işi yaparken zamanla işleri büyütüp artık organizasyonu ile ilgileniyor. Tabii bu bizim tahminimiz çünkü bizi şahsen karşılamadı. Kamboçya gezisi planlayanlar için işte adresi: http://www.aangkorwattour.com/
Günlük turun fiyatı gerçekten çok ama çok düşük, yanlış hatırlamıyorsak 50 dolar araba, rehber ve şoför, havaalanında karşılama ve havaalanına bırakma dâhil.
Sabah uçağıyla Siem Reap'a indik ve bizi rehberimiz alanda karşıladı. Klimalı gayet temiz konforlu bir araçla kahvaltımızı yaptığımız çay bahçesi kafe arası bir mekâna geldik. Ancak burada ilginç bir uygulama var, rehberlerin oturduğu masalar ayrı. Onlar turistlerle aynı bölümde oturmuyorlar. Biz her ne kadar ısrar etsek de bizim rehberimiz de kahvaltı boyunca bizden ayrı bir köşede oturdu.
Kahvaltı yaptığımız kafe
Kahvaltı sonrasında tapınaklara giriş için gerekli olan biletimizi aldık. Tüm gün geçerli olan bu biletle bütün tapınakları ziyaret edebildik.
İlk durağımız; Siem Reap denince akla gelen en büyük en bilinen tapınak Angkor Wat oldu. Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Angkor Wat bir dönem Hindu bir dönem de Budist tapınağı olmuş. Ülkenin bayrağında da bulunan tapınağın kubbeleri Meru Dağı'nı simgeliyormuş, Hinduizm'e göre tanrılar bu dağda yaşıyorlarmış.
Angkor Wat Tapınağı
Rehberimiz tapınağın içinde duvarlarda bulunan tüm motifleri tarihte yaşananlara bağlı olarak detaylı bir şekilde anlattı, ancak maalesef burada bunları yazamıyorum zira çoğu aklımdan silindi. Ancak bazı tuhaf hikâyeleri hala hatırlayabiliyorum; mesela dev bir kaplumbağanın şehri kurtardığından bahsetmişti yanlış anlamadıysam.
Tapınağın içinde yüksek merdivenlerle çıkılan kutsal sayılan bir bölüm bulunuyor, oraya çıkarken kıyafetlerin uygun olmasına dikkat ediliyor. Uzunca bir sırayı bekledikten sonra dizlere kuvvet tırmandık biz de bu bölüme.
Epey yüksek bir sürü merdiven yaşlı turistleri yıldırmıyor.
Biz turistler yukarı tırmanırken rehberler aşağıda bekliyor.
Angkow Wat Tapınağı'ndaki kalabalık sadece yabancı turistler ve rehberlerden oluşmuyor, aynı zamanda yerli halk da evlendiklerinde buraya gelmeyi adet edinmişler. Gezerken havuz kenarında fotoğraf çektiren bir sürü gelin damat gördük.
Gelin ve damatlardan bir örnek
Angkow Wat'tan sonra Ta Prohm ve Bayon tapınaklarını gezdik. Ta Prohm Tapınağı diğerlerinden farklı olarak duvarların ağaç kökleri tarafından sarıldığı ilginç bir yer. Burası ayrıca Tomb Raider filminin bir bölümünün çekildiği yer olarak da ünlenmiş.
Öğlen yemeğinde rehberimiz bizi yerel yemeklerin yapıldığı bir restorana götürdü tabi burası da turist kaynıyordu. Bilinen bir şeyler yemek yerine Kamboçya'ya özgü bir şeyler yiyelim dedik ama ben her zamanki gibi Engin kadar cesur olamadım ve tavuklu noodle tercih ettim. Engin ise hindistancevizi içinde servis edilen hindistancevizi sütünde pişmiş balık çorbası istedi.
Yemekler gayet lezzetli, bize göre çok farklı ve de çok tatlıydı, evet doğru okudunuz şekerli gibi bir yemek yedim, Engin'in pilavı da yasemin kokulu ilginç bir aromaya sahipti. Belki bize öyle geldi belki de ülkelere göre değişkenlik gösteriyor ama kola bile daha tatlıydı.
Yemek sonrası rehberimizi tercihi bize bırakarak tura tapınaklarla devam etmeyi veya "Floating Village" dedikleri yüzen köye gitmeyi önerdi. Siem Reap'ın tapınakları gez gez bitmez ama bize 4 tapınak yetti ve rehberimizin önerisini direkt kabul ettik. Tabii bu kısım tura dâhil olmadığından ek bir ödeme talep ettiler, hem benzin hem kayık biletleri hem de rehberlik ücreti için. Zaten her şeyin çok ucuz olduğu bir ülke olduğundan hiç tereddüt etmedik.
Yolda bu maymunu gördük, yanına yaklaşınca beni korkutmak için ağzını açtı durdu ama bu beni korkutmak yerine çok güldürdü. Hâlbuki hayvan belki de saldırmak üzereydi ama ben saf saf yanına yaklaşmaya devam edip onun taklidi yaptım. Neyse ki şanslı günümdeymişim hayvanı delirtmeden ısırılmadan kurtuldum.
Yüzen köy çok ilginç ve Siem Reap'a gidilmişken kesinlikle görülmesi gereken bir yer. İnsanlar nehrin üzerinde küçük teknelerde yaşıyorlar. Okulları, spor sahaları yine teknelerin üzerinde. Hayat teknenin üzerinde… Rehberimizden öğrendiğimize göre burada yaşayanlar çoğunlukla Vietnam'dan gelen mültecilermiş.
Spor sahası
Okuldan dönen çocuklar
Tapınak
Nehrin ortasında turistler için hediyelik eşyaların satıldığı bir mekân bulunuyor burada çok kötü koşullarda tutulan timsahlar da var. Tanzanya'da zebrayı yediği için kızdığım timsahlara burada çok üzüldüm.
Günübirlik ama çok dolu bir Kamboçya gezisi sonrası Güneydoğu Asya gezimizi tamamlamış olduk ve evimize döndük.