Kaybolan Uygarlığın İzinde: Siem Reap

Kamboçya’daki bir sonraki durağım Siem Reap. İlk durağım olan başkent Phnom Penh ve Kamboçya hakkında yazıma buradan ulaşabilirsiniz.

Başkent Phnom Penh’de geçirdiğim 2 günden sonra Siem Reap’a geçmek için otobüsü seçiyorum. Yolculuk 6 saat kadar sürüyor. Aslında iki şehir arası fazla uzak değil, 300 km ama yolun durumu pek iyi değil. Bazen asfalt, bazen toprak bazen de çamur. Yol üzerinden bir de mola veriyoruz. Biraz da etrafı görebilmek için ben gündüz yolculuğunu seçtim. Otobüste uyumak kolay olmasa da bir gece yatak ücretinizden tasarruf etmek için gece otobüslerini tercih edebilirsiniz.

Otobüsümüz

Otobüsler oldukça eski ama klimaları gayet iyi çalışıyor. Yolda kahvaltı ikramı bile var. Yol boyunca evler ve köyler sizi takip ediyor. Neredeyse aradaki prinç tarlalarını saymazsak sürekli insanlar ve evlerle iç içe seyahat ediyorsunuz. Yolun geçtiği yerlere evler mi yapılmış yoksa yol, evleri, köyleri mi takip etmiş bilemiyorum. Bulunduğum dönem yağışlı mevsimin sonu, evlerin önünde, içlerinde nilüferlerin olduğu küçük göletler oluşmuş. Çocuklar ve küçük baş hayvanlar göletlerin içinde, ebeveynlerin pek sağlık yönünden sıkıntısı yok gibi. Bu manzara beni yıllar öncesine, köyüme görütürüyor. Köy evleri suların basması halinde eve birşey olmaması için yerden 1-2 metre yüksek kazıklar üzerine yerleştirilmiş. Altlarında, bunca yeşilliğe rağmen nasıl zayıf kalabildiklerine şaşırdığım inekler ve domuzlar yatıyor. Otobüste neredeyse yerli yok, pek çoğu Avustralya turistle beraber seyahat ediyorum.


Yoldan manzaralar

Öğleden sonra Siem Reap’a vardığım gibi nehre ve şehir merkezine yakın bir konumda olan hostelime geçiyorum. Tüm gün sallanan otobüsten sonra pek bir haliniz kalmıyor. Siem Reap’a gelince, ilk izlenimim Phnom Penh’den daha olumlu. Daha fazla kişiyle konuşabiliyorsunuz, turisti bol bol gören bir şehir olduğu belli. Ulaşım, alışveriş, restorantlar pek çoğu turistlere göre düzenlenmiş.


Siem Reap Nehri

Siem Reap ülkenin kuzeyinde bulunan aynı isimle anılan eyaletin başkenti. Şehir 12. yüzyılda hüküm sürmüş Angkor Uygarlığının günümüze kadar gelen tapınakları ile ünlü. 1992 yılında bölgenin Dünya Kültür Mirası’na eklenmesiyle turist sayısında da artış görülmeye başlanmış. Aslında bu bölge sonradan keşfedilen bir bölge değil. Yerel halk tarafından ilk günlerinden itibaren biliniyor ancak terk edilmiş biz vaziyette. Siem Reap henüz bir köy halindeyken yüz yıl kadar önce Fransız bir kaşif burayı yeniden keşfediyor ve gezginlere açılmış oluyor.

Şehirdeki turistik etkinliğin tamamını neredeyse tek başına Angkor Wat Tapınakları alıyor. Uzun uzun tapınakları anlatmayacağım ama temel olarak neler yapabileceğinizden bahsetmek istiyorum. Öncelikle tapınaklar şehre 5 km uzaklıkta, o yüzden nerede konakladığınızın pek bir önemi yok. Tapınakların yayıldığı alan devasa, 35-40 km’yi buluyor. O yüzden planlamanızı iyi yapmalısınız. 1 günlük tur fiyatı 2015 yılında 20.-USD’ydi. 3 günlük tur ise 40.-USD. Eğer Kamboçya ana destinasyonunuz değilse bir günlük bileti iyi değerlendirmelisiniz. Eğer bileti akşam saatlerinde gün batmadan alırsanız, sabah gün doğumunu da izleme şansı elde etmiş oluyorsunuz. O yüzden yalnız bir günlük seyahatlerde biletler akşam üzeri alınmalı. Eğer benim gibi 3 günlük alacaksanız bu kadar da dert edecek bir durum yok. Giriş biletinizi alırken fotoğrafınızı çekip biletin üzerine basıyorlar. Pek çok yerde ihtiyacınız olacak, kaybetmemeye çalışın.


Hostelimdeki işinizi kolaylaştıran tahta

Gezilecek alanın büyüklüğünü belirtmiştim. Günlük 15 USD’ye tuktuk ile anlaşıp gün doğumundan akşam üstüne kadar gezebilirsiniz. Ben hostelden 2 Avustralya'lı arkadaşla paylaştım tuktuku, kişi başı 5 USD'ye gelmiş oldu. Genellikle takip edilen iki rota var. Küçük ve büyük tur. Tamamen tuktukla kat edilecek mesafeye göre ayarlanmış. Tapınakları gezeceğiniz süreyi de dikkate alırsak hepsini gezip görmek günlerinizi alabilir.Tek gün gezmek zorunda olanlara tavsiyem, küçük turu bitirdiklerinde tuk tuk şöförlerine birkaç dolar teklif edip Neak Pean’i de tura eklemeleri, gerçekten görülmeye değer bir yer.

Tapınaklara gelirsek, beni etkileyen bir kaç tanesinden bahsetmek istiyorum;


Angkor Wat

Bu tapınak belki de en çok bilineni. Güneşin doğuşunu izlemek için her gün yüzlerce kişi akın ediyor. Ama maalesef benim yaşadığım gibi her zaman görmek mümkün olmuyor. 5 yüksek minare tarzı kulelerden hatırlayacağınız bu yapı Hindu geleneğinde de önemli bir yeri olan Meru Zirvesini simgeliyormuş. Güneşin doğuşunu izleyebilirsiniz ancak üst katlarına çıkmak için saatin 8’i geçmesini beklemeniz gerekiyor. Angkor Wat’in çevresi sonradan yapılmış yapay göllerle çevrili, yapay olsa da yine de oldukça etkileyici olduğunu söylemeliyim.


Tapınağın Çevresi


Angkor Tom

Oturan Buda heykeliyle ikonlaşmış tapınak. Bayon’un içerisinde bulunuyor.

East Mebon

Dört bir köşesinde bulunan dört fil heykeliyle bilinen tapınak.


Preah Khan

Krallık Kılıcı anlamına geliyor. Diğer tapınaklarda olduğu gibi, burasını da farklı yapan bir tarzı var.


Ta Prohm

Duvarları sarmalamış devasa ağaç kökleri ve Tomb Raider’in çekildiği mekanlarla hafızalarda kalan tapınak.

Neak Pean

Girişini içerisinde ağaçlar bulunan bir göl üzerinden yaptığınız etkileyici bir tapınak. Gölün içerisinde ağaçlar içerisinde, yine bir gölle çevrilmiş. Bunlar beni etkileyenler. Daha ismini hatırlamadığım onlarcası var. Medeniyetlerin her şeyi geride bırakıp ortadan kaybolamaları gerçekten etkileyici.

Tapınakların dışında zamanınızı değerlendirmek için çok fazla seçeneğiniz yok. Khmer masajı yaptırabilirsiniz. Merkezde bulunan yerel pazarlarda ilginç el işleri ve yiyecekler alabilirsiniz. Bölgenin en büyük tatlı su gölü, mekong’un can damarı, muson yağmurlarıyla dolup taşan Tonle Sap üzerinde tekne turu yapabilir, su üzerinde yaşayan insanların hayatlarına tanık olabilirsiniz.

Diğer Asya ülkeleriyle karşılaştırıldığında aynı iklim, benzer insanlar var bu ülkede ama sonuçları farklı olmuş. Parlak bir tarihi mirasın ardından yakın geçmişteki acı deneyimler ve tekrar ayakları üzerinde durmaya çalışan bir ülke. Genel olarak Kamboçya garip bir tad bıraktı bende.

Yazar Hakkında

mesuttoker

Hayatın anlamını bulur muyum bilmiyorum ama gezmek bana hayat katıyor, orası kesin.