Kiliselerdeki Bölümlerin Anlamları

Bazilikalar ve diğer benzer plan özelliklerine sahip kiliseler farklı bölümlerden oluşur. Ancak bu bölümlerin her yapıda bulunması kuralı yoktur. Önemli olan bölümleri -bölgesel/yerel özellikler üzerinde durmadan- burada kısaca anlatmaya çalışacağım.

Peribolos: Kutsal alanı dünyevi çevreden ayırmak için yapılan çevre duvarıdır. İyi korunmuş bir çevre duvarı Admirabilis Dağı’ndaki (Samandağ) Genç Aziz Simeon Manastırı’nda görülebilir.

Propylon: Avlu, nartheks ya da kiliseye giden yol üzerinde; bu yapıların varlığını vurgulayan anıtsal portal, giriş.

Atrium (Avlu): Genellikle kareye yakın dikdörtgen içinde sütunları da olabilen ön mekandır. Çoğunlukla kiliselerin batısında yer alır ancak kiliselerin doğusunda ya da güneyinde avlusu olan örnekler de vardır. Assos Gymnasiumu’ndaki bazilikanın avlusu, batıda yer alan ancak güneye doğru da devam eden ilginç bir örnektir. Meryemlik “Zenon Kilisesi”nde ise avlu, köşeli değil yuvarlatılmış görünümüyle dikkat çeker.

Krene – Phiale – Kantharos: Bunlar avluda, inananların kiliseye girmeden önce temizlenmeleri için yer alan çeşmeler olup İslam mimarisinde şadırvan adıyla yer alır.

Portikos: Kiliseye girişte yer alan ön mekan. Genelde kilisenin kısa kenarlarından birinde yer alabileceği gibi, bazen da uzun kenarlardan birinde bulunur.

Nartheks: Kiliseye girişteki kapalı ön mekandır. Daha çok Balkanlar ve Anadolu’da bulunur. Erken Hristiyanlık Dönemi’nde henüz vaftiz olmayanlar, liturjinin en önemli bölümü olan “inananların liturjisi” için narthekste beklemek zorunda kalmışlardır.

Trivelon: Nartheksten naosa girişi sağlayan iki sütun ve üç kemerden oluşan anıtsal giriştir. Liturji sırasında bu bölüm perdelerle (vela) kapatılmıştır.

Naos: Bir bazilikada orta ve yan neflerden meydana gelen, cemaatin toplandığı mekan.

Galeri: Erken dönemlerde İmparatorluğun doğusundaki kiliselerde, Kuzeybatı Afrika’da yan nefler ve nartheks üzerinde galeri yer alır. Bunlar orta nefi "U" formunda dolaşır. Galeri, kilisede kadınların yeri (gynaikonitis) olarak gösterilir, ancak farklı kullanımları da vardır. Küçük boyutlu, sade kiliselerde galeriye yer verilmez.

Sütün ve Payeler: Orta ve yan nefler, pencereli ışık katını taşımak için destekler aracılığıyla birbirinden ayrılır. Bu ayrımda kullanılanlar daha çok sütunlardır; ancak uygun malzeme bulunamadığı durumlarda bazen payeler de kullanılmıştır. Üst örtüde tonoz varsa ayakların kullanımı da söz konusudur. Haç ya da "T" formunda payeler, dikdörtgen payeler ya da sütun ve payelerin bir arada kullanımı da bazı bölgelerde görülür (Kuzey Afrika).

Arkadlar – Arşitravlar: Desteklerin üzerinde genelde kemerler, seyrek de olsa taştan profilli ve bezemeli kirişler yer alır.

Duvar Bezemesi: Arkadaların üst kısmındaki duvarlar bazı örneklerde olduğu gibi mozaikle (opus sectile) kaplanmış, bazılarında ise üzerine resim yapılmıştır.

Bema (Yun. Bema, “basamak”): Sadece rahiplerin ve diakonların girebildiği, naostan parapetler aracılığıyla ayrılmış, naos seviyesinden biraz daha yüksek döşemeli olan altar odasıdır.

Apsis: Altar odasının doğusunda, içten yarım daire planlı, üzeri yarım kubbeli mimari unsurdur. Dıştan bazen yuvarlatılmış ya da köşeli olarak şekillendirilmiştir. Bölgelere göre özel apsis formları da geliştirilmiştir. Anadolu’nun bazı bölgelerinde, örneğin Dağlık Kilikia’da, apsisin de içinde yer aldığı doğu cephe düz bir duvarla sınırlandırılmıştır. Apsis kilisenin en kutsal bölümü olarak kabul edilir. İslam mimarisinde mihrap, apsisin küçültülmüş şeklidir. Osmanlı mimarisinde kullanılan büyük mihraplar Hıristiyan kilise geleneğinin uzantısıdır. Erken dönemde batıya bakan apsisler mevcut olsa da günümüzde tüm kiliselerde apsis doğu yönünde yer alır.

Ambon: Genellikle bemanın dışında diakon tarafından Kutsal Kitap’tan okumaların yapıldığı, orta nefle orta aksın güneyinde yer alan unsurdur. Farklı formları vardır, bazı örneklerde tek, bazılarında ise çift merdiven kullanılmıştır. Bazı özel örneklerde merdiven yelpaze şeklindedir. İslam mimarisindeki minber, ambonun duvara bitişik olarak yapıldığı, benzer işlevi olan mimari bir unsurdur.

Solea: Templondan orta nefteki ambona kadar devam eden parapetli bölümdür.

Templon: Naos, altar odasından ayıran parapetli bölüm. Ortasında zengin süslemeli bir giriş bulunur. Bu girişin günümüze ulaşan kapı kanatları da vardır. Templon, payeler arasına yerleştirilmiş levhalardan oluşur. Payeler bazen alçak ve üzeri topuzlu bazen da yüksek ve arşitravlıdır. Payeler ve levhaları yerleştirmek için yerde bulunan delikler, kurulu olmayan bir templonun kolay kurulumunu sağlar.

Levhalar: Bunlar genelde dikdörtgen formda ve farklı bezemelere sahiptir. Bezeksel, bitkisel ve ender örneklerde figürlü motifler yapılmış, az sayıdaki örnekte ise delikiş (ajur) tekniği uygulanmıştır.

Altar: Genelde masa formundaki altar, dört ya da daha çok destekle taşınan bir üst tabladan oluşur. Döşemede desteklere ait yuvalar vardır. Bazen döşemenin ortasındaki köşeli büyük yuva, röliklerin yerleştirilmesi için yapılmıştır.

Ziborium, Kiborion: Altar üzerinde dört sütunla taşınan baldakendir.

Synthronon: Apsis yuvarlağı içinde ruhban sınıfının oturması için farklı sayıda basamaklara sahip genelde taştan, ancak ahşaptan da yapılabilen oturma sırasıdır.

Kathedra: Synthrononun ortasında ahşap, taş ya da fildişinden yapılmış, piskoposun oturabileceği koltuktur. Kathedra koltuğunun bulunduğu kiliseler katedral olarak anılır.

Cemaat için oturma sıraları: Erken dönem için; liturji sırasında ayakta durmak gerekmektedir. Ancak bazen yan neflerin iç duvarları boyunca yaşlı ve hastaların oturabilmesi için yapılmış oturma yerleri bulunmaktadır. Genelde bu sıralar taştan ya da ahşaptan yapılmıştır. Günümüzde bu sıralar kilisenin ana unsurlarından biri haline gelmiştir.

Çan Kulesi: Kilisenin yanında yer alan ya da ona bitişik durumda olan ve içinde çanların bulunduğu kule. 8. yüzyılda St. Pietro Kilisesi’nin bir çan kulesinin var olduğu bilinmekteyse de zamanımıza kadar ulaşan en erken örnekler 9. yüzyıldan kalmış olan Verona ve Ravenna’dakilerdir.