Sahibinden “Acil” Dünyaya Çevrilecek Kontak

Motosikletle ilgili ruhuma çalınan ilk fotoğraf 12-13 yaşlarına ait.Ailece arabayla bir tatil dönüşü, tam gün batımı, Saroz körfezinden geçiyoruz..Bir yanımız uçsuz bucaksız ayçiçeği tarlaları..Arkası masmavi Ege..Önümüzde ince kıvrımlı şahane virajlar...Bir motosiklet solladı arabamızı,yabancı plakalı,çantaları yüklü,belli ki yollardalar uzun zamandır..Dün gibi canlı fotoğraf gözümde...Ağır çekimle geçti bir çift motorla gün batımına doğru..Arkada rüzgardan saçları uçuşan yanık tenli bir kız..Ben seyrederken daha ,onların rüzgarı benim yüzüme çalındı..Göğüs kafesim genişledi..Renkler kokular birbirine karıştı..Büyülenmiş gibi büyük bir hayranlıkla izledim..'' Nereden geliyorlar,nereye gidiyorlar,neler gördüler,kimleri tanıdılar,motosikletle yolda olmak böyle bişey mi'' ve bunun gibi birsürü meraklı soruyla ve çokça da özenerek...O gün dedim ; bir gün ben de motorla yollarda olacağım , rüzgar yüzümde ...O gün hücrelerime kodlamışım 2 tekeri..Hayatıma sokmam sonra bir 15 seneyi almış olsa da...:)

Ruhuna bu tat çalınan herkesin motorla bir gidesi , bir bilinmeze süresi , birkaç hayal rotası ve dillendirmese de '' demir tekerlek içinde koşan beyaz fare hayatlara ayıp olmasın '' diye aslında bir ''dünya gezesi'' vardır..Benim var şahsen...:)

İlk fotograftan 15 sene sonra motosiklet sahibi yaptırtan da işte o ''ruhu kamçılayan'' hayal rotamdır...Çok işimiz var ama..Çok önemli,çok meşgul,çok sorumluluk sahibi,çok hep ''şu olsun ondan sonra''ya kodlanmış hayatlarımız var..O yollar hep birşeyleri hallettikten sonra çıkılacak yollar..Halk dilinde ''mevzuyu bitirdikten sonra''..:)..Oysa ki hiç bitmiyor mevzular..O kadar kalabalık yaşıyoruz ki hergün bir taş,bir zincir,yeni bir tanım,bir konfor alanı, bir bağımlılık daha derken zihni yerinde durmayan , bedeni kazık çakmış ,hayalleri olup anlatacak hikayesi pek bulunmayan az renkli , çok kokulu ,hayatın içinde yaşamak yerine yakalamak için nefes nefese peşinden koşan bir dağınık molekul kutlesi olarak buluveriyoruz kendimizi.Biz motorize ekipler :) şanslı azınlıklardanız aslında ..Bir lokma pazarlık payıyla da olsa , ruhu özüne yakınlaştırma çabamız takdire değer..:).Dahası için biraz daha birbirimizi fişteklesek mi ne??!! :):):) Ben şimdi hepimizi biraz fiştekleyeceğim , hazır olun..:)

Onlarla ilk teması yaklaşık 4 ay önce internet üzerinde tamamen tesadüfi bir kesişmeyle kurduk..Artık tesadüf denen şey ne ise tabii.:)..İki motor dünyayı gezen iki tip ,Katharina ve Thomas..O zaman Tazmanya'dalardı..Ben İstanbul falan deyince ,Mayıs'ta İstanbul'a geleceklerini  ,çünkü motorları Avustralya Melborne'den gemiyle İstanbul'a gönderip Haydarpaşa'dan teslim alacaklarını ve vaktim olursa benimle tanışmaktan mutluluk duyacaklarını yazdılar...''Vaktim olursa''..!!!..Dedim siz dünyanın bir ucundan üstelik benim hayalimi gerçekleştiren iki tip olarak kalkıp Kadıköy'e geleceksiniz ben köprüde trafik vardır diye mi sizi görmeyeceğim.?.:)..Dedim hem mutluluk duyarim hem lutfen yardımcı olabilecegim herhangi birsey varsa soyleyin yeter...

Ancak aylardan Subat..Turk insani arap zamanıyla yasar ,genis..Teee Mayıs için bu yazışmaları yapıyoruz ancak bakalım haber çıkacak mı.?..Arada facebook'tan takip etmeye çalışıyorum ayakizlerini ancak oradaki güncellemeler çok uzun aralıklarla gerçekleşiyor..Ben de mayıs gelince bakarız diye not ettim bir yanıma..Mayıs geldi ve saat gibi mail da vallahi bir Cuma günü..'' Dün geldik , pazartesi'yi bekliyoruz gümrük işlemleri için , müsait olursan bir kahve'ye görüşelim.''.Bu arada tek haberleşme modelimiz e-mail..Ortaokuldaki mektup arkadaşlığı gibi..Bunca senelik hayatımın ilk ''blind date'' tabir edilen kör randevusunu Katie ve Thomas'la gerçekleştirdim...

Tünel'de KV'ye gittiğimde, üstelik tam vaktinde, iki Alman olarak yine de benden önce geleceklerini tahmin etmeliydim..:)..Masalarının üzerinde ''Aysun'' yazan bir kağıtla beni bekliyorlardı..:).Sonrasi nasil gelişti , nasil oraya geldik ,ne ara o kadar ruha temas ettik de Türk'ün misafirperverliği damarımız şaha kalktı bilmiyorum , takip eden 4 günlük İstanbul maceralarında kendilerine evsahipliği yapma ve hikayelerini ilk ağızdan kahvaltı sofralarında gülerek dinleme,dvd geceleriyle yol hikayelerinde teker izlerini takip etme şansım oldu...Haydarpaşa diye beklerken , motorları Ambarlı'dan çekme sürprizi ve Ambarlı gümrüğünde geçen Buenos Aires gümrüğünü aratmayan 48 saatlik çileyi saymazsak, onlar da iyi vakit geçirmişlerdir umarım..:)

Thomas ,Honda Transalp kullanıyor..Adı ''Foster''..Omzunda da bir minik köpek eşlik ediyor kendisine; ''Pautz''..Katie ,Transalp'iyle dünya turuna çıkmadan önce yaptıkları antreman mahiyetli seyahatler sonrasında mümkün olduğunca hafifleyebilmek adına Suzuki DRZ400'ü tercih etmiş..Adı ''Jolly''..:)..Jolly'nin yüklü hali evde kalan transalp kadar neredeyse..4 senedir yollardalar..Hamburg'dan motorları Buenos Aires'e yollayarak 1.5 sene Güney Amerika,6 ay Kuzey Amerika ,sonra Anchorage'dan tekrar gemiyle Avustralya derken oldukça uzun bir rota yapmışlar , hiç telaşsız,sindirerek..Arada Meksika'da ev kiralayıp biraz orada kalmışlar,motorların 4 haftayı bulan gemi transferleri sırasında bir eve uçup geri gelmişler,Avustralya'da bir ara '' travel sick'' olunca , bizim deyimimizle gezmekten karınlarına kramp girince , bir 4 hafta durmaya karar verip ,parasız kalıp ev bile boyamışlar..Üstelik çivit maviden beyaza,4 kat yani..:)..Thomas'ın favorisi kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde çadır kurmak,Katie haftada en az bir hiç değilse bir yatak da yatmak lazım diyor ama.:).Patagonyanın bir sessiz noktasında,Avustral'yanın ıssız kimsesiz noktalarında gece çadırlarının içinde DVD keyfi yapmak da en büyük zevklerinden..Çok laf ettiğimiz Ewan'la Charley gibi ( ki ben onlara da ayrı model bir çelenk koyuyorum hep) arkalarında öyle destek araçları falan da yok..Sadece 2 si..Jolly,Foster ve de Pautz..O kadar...

Katie evde bakım hemşiresi ..İşyerine '' ben gidiyorum, ne zaman dönerim bilmiyorum,beni işten çıkarın isterseniz '' demiş..Onlar da ''ee bir gün döneceksin nasılsa,gelince başlarsın '' diye ücretsiz izinli muamelesi yapmişlar kendisine..Thomas bilgisayar yazılım donanım agırlıklı çalışan bir elektronik mühendisi..Seyahat boyunca misafir oldukları evlerde az bilgisayar tamir etmemiş..Benim Digiturk'ün henüz erişemediği Digikutuma bile el attı vallahi..:) Onların artık Alman'lığı falan kalmamış..Onlar dünya insanı olmuşlar,naif, huzurlu,abartısız,sindirilmiş bir yaşanmışlıkla bezeli gerçek bir özgüvenle...

  

Thomas , bir seyahati sırasında ıssız ve biçimsiz bir yolda, yüklü Transalp'inin altında kalıp uzun ve saatler süren uğraşlar sonrasında ayağını ''en sonunda'' motorun altından kurtarabildiğinde ,planladığı dünya turunun tek başında yapılmayacağına karar vermiş.Bunun üzerine ilan vermiş ve uzun süren bir sessizlik sonrası Katie ilana cevap vererek yol arkadaşı olmuş Thomas'a..Önce İskoçya,Norveç,İspanya derken birlikte nasıl yolculuk edebiliyorlar ona bakıp sonra buyuk seyahate cıkmaya karar vermişler..Hem yolda hem hayatta arkadaş olmuşlar birbirlerine..Şimdi bunca zaman sonra eve dönüyor olmaktan biraz ürküyorlar doğal olarak...:)
Rotalarını ve hikayelerini ; '' http://www.globusbiker.de '' adresindeki websitelerinden izleyebilirsiniz..

Ben sadece dünyanın gözümüzdeki kadar büyük ve yola çıkmanın zihnimizdeki kadar da zor olmayabileceği ihtimalinin kokusunu burnumuza çalmak istedim biraz..:) Çarşamba akşamı 7 haftadır uzak kaldıkları Jolly ve Foster'la kavuşmalarını, Jolly ve Foster'ın Yeniköy'deki kahve sefalarını , Ambarlı'dan Maslak'a Sevgili Umut'un rehberliğine rağmen 3.5 saatte gelebilmelerini ( hep diyorum, biz bu şehirde herhangi bir araç kullanıyoruz ya dünyanın her yerinde kullanabiliriz),ertesi sabah motorları yükleme ritüellerini,sonra birlikte Tekirdağ'a kadar yaptığımız yolu ve Tekirdağ'da vedalaşıp biz Pınar'la Gökçeada'ya onlar da Uçmakdere'ye kampa giderken ruhumda tahribatla meydana gelen yeniden yapılanmayı bir lokma size de bulaştırmak istedim...Ben yollara düşmek gerçekten isteğimiz ise ,isteklerimizi gerçekleştirmek için harekete geçirebilecek ,yollarda olan bir çok insana sıradan , henüz düşmeyenlere ise ilham verici gelebilecek bir öyküyü sizlerle paylaşmak istedim...

Cem'e söz vermiştim  kalemin ucuna ne gelirse diye ..;)

Kalemin ucunda bu kez ; tüm etiketlerinden ,kimliklerinden ,kalabalıklarından sıyrılıp sadeleşmek,bildiği rotalarda bilmediği hikayeler yazmak ,keşfetmek beş duyuya ait farkındaliğı dibine kadar yaşamak,renklerin kokuların hakkını vermek,fotoğraflara hapsetmeye kıyamayacağı an’lara şahitlik etmek, burnunda çimen kokusu ,sırtında güneşin sıcaklığı ,yüzünde rüzgarla yollarda olmak, hayatı önüne geldiği gibi ayrıntılara hassas,dokulara duyarlı ,yüzünde daima bir gülümseme ve her kilometresinde çoşkulu kutlamalarla yaşamak isteyen ruhun feryat figan çığlıkları var..:):):)

İmdaaaattttttttt....Sahibinden ACiL dünyaya çevrilecek kontak varrrrrr...:):):)

AYSUN CANAN

Yazar Hakkında

AYSUN CANAN

Ben Aysun. Bilinen tarihim 1973'lere dayanır. Küçükken arkadaşlarım doktor mühendis astronot olmak isterken benim hayalim Nadia Comăneci olmaktı.