Şaşırmak İçin Gezmek Gerek, Gezerken De Şaşırmak

Günümüzde bir çocuğu şaşırtmak ne kadar zor, hiç fark ettiniz mi? Ellerinde Ipad’leriyle, daha küçücük yaşta her şeyi biliyorlar. Bizim kuşağımız o yaşlarda dünyadan bihaber gezerken, şimdiki afacanlar her türlü bilgiye bilgisayarın iki tuşuna basıp Internet’ten ulaşabiliyor. Bilgi çağının azizlikleri...

Belki de bu yüzden artık insanoğlu çok daha az şeye şaşırıyor.

Örneğin bundan 25 sene önce toplumun ortalama bir ferdinin Avrupa’da bir kentin nasıl göründüğünü bilme ihtimali çok azdı. Ya televizyonda görmüş olacak ya da Avrupa’yı gezecek maddi güce sahip azınlıktan olacak. Ancak günümüzde, Internet ve medya sağ olsun her gün bir Avrupa şehri fotoğrafı görmek mümkün. Sadece o mu? Afrikalı kabilelerden tutun da kuzey ışıklarının fotoğrafları, çeşitli festival görüntüleri ve safari fotoğrafları gibi normalde şaşkınlık uyandıracak birçok şeye artık kolaylıkla ulaşabiliyoruz. Peki, gerçekten şaşırıyor muyuz?

Gerek teknolojik kolaylıklardan, gerekse yaşadığımız bilgi bombardımanından olsa gerek, eski zamanlarda olduğu gibi kolay değil artık şaşkınlık yaşamak. Fotoğraflar sizi etkilese de çok fazla şaşırtmıyor. Bir çocuk gerek çizgi filmlerden gerekse çizgi kitaplardan fil ile ilgili bir fikir sahibi olsa da doğal ortamında karşısında gördüğünde yaşadığı şaşkınlık bambaşka.


Fotoğraf: pixabay.com

Bir fotoğrafta dükkânın içinde oturan bir inek gördüğünüzü düşünün. Fotoğrafa bakar ve ilginç dersiniz. Ama eğer Hindistan’da o dükkânın içinde siz de bulunur ve insanların yaşanan duruma tepkilerini gözlemlerseniz işte o zaman şaşkınlık gerçek anlamını buluyor.

İzlanda’da püsküren bir gayzerin fotoğrafına bakmak ile o gayzer püskürürken ayağınızın altındaki ısıyı,  püskürme esnasındaki sesi ve yüzünüze vuran su buharını hissetmek arasında ciddi bir fark var.

Tibet’te bir manastır önünde toplu halde ibadet eden Budist rahiplerin fotoğrafına bakmak ile o anda yüzlerce ağızdan aynı anda çıkan dualarını dinlemek, tütsü kokusunu burnunuzda hissetmek çok farklı.

Evrim Teorisi’nin ana vatanı Galapagos’ta dev kaplumbağaların yanı başında vakit geçirmedikçe o büyüklüklerini, ihtişamlarını anlamak oldukça zor.

Haritada kocaman bir yüzölçümüne sahip dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’de sadece tek bir tapınağı bile gezmenin bir günden fazla sürebileceğini söylesem? “Hadi canım” diyorsunuz değil mi? Elinizde harita Çin sokaklarında yürümeye başlayınca hak verebilirsiniz bana.

Ürdün Petra’da bir at arabasının resmi çok enteresan gelebilir bakınca, ama o kanyon içinde at arabasının çıkardığı sesin yankısı, tezek kokusu ve yılların yıpratamadığı Hazine binasının azameti hayalleri zorlayacak cinsten.

Macchu Pichu, Angkor War, Tikal, Piramitler resimlerde ne kadar eşsiz değil mi? Peki bir de bu yapıların içinde yürüdüğünüzü, taşına el sürdüğünüzü düşünsenize.

Bolivya’da dünyanın en büyük aynası olarak adlandırılan Salar de Uyuni Tuz Gölü’nde çekilmiş fotoğraflar ne kadar etkileyici. Bir de o dünyanın en büyük aynasında kendinizi gördüğünüzü düşünsenize.

Bilgi çağında her bilgiye, her fotoğrafa, her çeşit bilgilendirici ya da eğlendirici videoya, dünyanın her köşesindeki ilginçliğe elimizdeki teknolojik aletlerin ekranlarından tanıklık etmek çok kolay. Ama bu muhteşem karelerde, bu eşsiz anlarda bizzat tanık olarak var olmanın yarattığı bambaşka hissi yaşamak için mutlaka ama mutlaka seyahat etmeli ve bilgisayarlarınızın, Ipadlerinizin ekranlarından kafanızı kaldırıp yola düşmelisiniz.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni