Şehr-i Keşif: Doha

Doha: Eski Şehir Bölgesi 

Eski şehir bölgesi, Souq (Arapça: Pazar – Çarşı) olarak biliniyor. Tamamı taştan bir mimari ile yapılmış. Bu da doğal klima ortamı yaratıyor. Genel görüntü olarak sade ve beyaz. Tüm binalar birbirine uyumlu. Buradaki en meşhur çarşı "Al Waqif Souk". Baharatlar, yerel kıyafetler, hediyelik eşyalar, ne ararsanız var. Açık hava olan kısmında ise İran mutfağından Meksika restoranına kadar her damak zevkine uygun mutfak bulmak mümkün. Her yer tertemiz. Restoranların fiyat aralıkları değişiyor ama genel olarak bu bölge yine İstanbul’dan ucuz. Biz bir İran restoranında yedik. Daha doğrusu humusundan, büryanisine, kebabından tatlısına kadar tıka basa yedik. Sadece 2 kişi için 60 TL ödedik. Bu arada porsiyonlar da çok büyük, haberiniz olsun. Çalışanları güler yüzlü ve ilgili. Eşimin bu konuyla ilgili tespiti: “Çalışanları halkından daha sevimli olan ülke”.

Bu sokakta sürekli bir etkinlik var. Bir yerde stant kurmuşlar, konser var, diğer tarafta pandomim sanatçıları gösteri yapıyor, bir diğer tarafta tahta bacakları üzerinde yürüyen bir grup sanatçı halkı selamlıyor. Halk ise son model cep telefonları ile yaşadıkları anı ölümsüzleştiriyor.

Sokak sırasında birçok sanat galerisi var. Birkaçına mutlaka girmenizi öneririm.

Doha'da Yapılabilecek Aktiviteler

Müzeleri Gezmek

Doha'ya kadar gelenlerin buradaki müzeleri mutlaka görmesi gerek. Biz de bu sebeple erken bir kahvaltının ardından doğruca İslami Eserler Müzesi'ne gittik. Burası sabah saat 9 ile akşam üstü 5 arasında açık. Giriş ücreti almadılar. Kornişin üzerinde ve marinaya yakın konumda bulunuyor. 2000 senesinde açılmış. Bu müzede İslamiyet’in doğuşundan günümüze kadar olan eserler ve anlatımlar var. Bu müzedeki İslamiyet’e ait en eski eser ise 9.yy’dan kalma.

Eski şehrin yanı başında yükselen farklı mimari yapıdaki eser gözünüze çarpacak. Burası Ulusal Müze. Yani etnografya müzesi. Aynı zamanda Rüzgar Kulesi Evi olarak da biliniyor. Sadece Doha’nın değil tüm Katar’ın en büyük müzesi. Mimarisi helozon gibi iç içe sarılmış duvarlardan oluşuyor. Hava akımı yaratması için bu şekilde yapmışlar. Müzede 2 bölüm var; bir taraf müze, diğer taraf akvaryum. Burası restorasyon çalışmaları sonrası ise Aga Khan ödülü almış. Müze tarafında Doha – Katar yaşamının evrimini anlatan bir de sergi var. Onun dışında geleneksel elbiseler, mücevherler, eski saray mobilyaları ulusal hazineleri de görmek mümkün. Giriş ücreti 1,5$.

Tekne Turlarına Katılmak ve Denize Girmek 

Buradan çıkıp korniş boyunca yürüyoruz. Sağımızda marina kalıyor. Burada "Dhow" dedikleri tekneler var, istendiği takdirde bu teknelerle gezerek yemek yemek de mümkün. Ya da kornişin diğer ucuna kadar gidip Sheraton otel yakınlarından tekneye binip, bu körfez içinde kalan Palm Tree Island’a da gidebilirsiniz. Yaklaşık kişi başı 5$ civarında tutuyor. Ama adada denize girmek mi? İşte o biraz zor. Çünkü tüm karşınızdaki gökdelenlerin ve yapımı devam eden inşaatların bir kısım atıkları bu denize karıştığından ve korniş dalga kıranlar ile çevrelendiğinden hijyen konusu biraz düşündürücü. Ama tercih sizin.

Tabii Doha’nın içinde illa da denize gireceğim derseniz, Sheraton otelin beach’i ya da Inter Continental’in beach’ini önerebilirim. Hatta Inter Continental’in beach’i kornişin dışında kaldığından daha temiz bir denizi var, her yer kumsal, güneşlenirken karşınızdaki dev yapılar göğü delecekmiş gibi yükseliyor. Giriş ücreti mi? Oldukça makul... Kişi başı 40 TL’ye denk geliyor. Şimdi aklınıza bir soru gelebilir. “Tamam giriş ücreti makul de, garanti içerideki yiyecek içecekten geçiriyorlardır” diye. Yok öyle bir şey... Beach Club’daki barda 1 kutu kola 4 TL civarında, bir bira 7 TL civarında, Margarita, Sex On The Beach tarzındaki kokteyller ise 8-9 TL aralığında değişiyor. Bu beach club’da genelde oranın yerel halkı değil, dışarıdan ülkeye çalışmaya gelenler eğleniyor. Güneşlenirken, sağdan kulağınıza İspanyolca çalınırken, soldan Japonca geliyor, diğer taraftan Çince, öbür taraftan Hintçe, İngilizce. Ne oluyor, neredeyiz biz? Burası bir Arap ülkesi değil miydi? Bikinililer ile haşemalılar bir arada. Ama birbirine saygı var. Kimse kimseye karışmıyor, yargılamıyor. Suç oranı mı dediniz? Yüzde SIFIR!

Fazla da kavrulmanın alemi yok saat 4 civarı beach’ten ayrılıyoruz ve kornişte bulunan ve Katar’ın simgesi olan dev İstiridye içindeki İnci’ni yanında kısa bir fotoğraf molası veriyoruz. 1940’larda Petrol bulunmadan önce buranın asıl geçim kaynağı inci çıkartmak ve balıkçılıkmış. İnci gerçekten çok ucuz. Biz siyah inci seçip bir tane 33’lük tesbih dizdirdik. Toplam 10 dolar ödedik. Sanırım aynısını Kapalı Çarşı'da sorsak, yanına bir sıfır daha ödememiz gerekecekti. Kornişte dolaşırken Al Bidda Park, diğer adıyla Rumeilah Parkı da ihmal etmeyin. Burası özellikle cuma günleri ve akşamları çok kalabalık oluyor. İçerisinde küçük bir amfi tiyatronun da olduğu geleneksel bir kasaba tarzında yapmışlar. Yerel el sanatları satan kişiler de parka ayrı bir zenginlik katıyor.

Doha'da Gece Hayatı 

Bu şehir 24 saat yaşıyor. O zaman gece kulüplerini de görmek gerekli. Taksiye biniyoruz. Şoforümuz Kenya’lı. Sohbet ediyoruz. Doha'ya 3 sene önce çalışmak için gelmiş. Burada çalışarak Kenya’daki ailesine para gönderiyor. Hayatından memnun. Ne kadar kazandığını soruyorum. “Ayda 1.200 – 1.500 $ arası” diyor. Ama hemen şunu da ekliyor. “Benim yaptığım işi bir Avrupalı ya da Amerikalı yaparsa o kişi 4.800 – 6.000 $ arası kazanıyor. Çünkü bizleri vasıfsız görüyorlar.” diyor.

Burada taksi sistemi şu şekilde, AVM’den çıkıp taksiye binerken görevli bir memur, nereye gideceğinizi soruyor ve onu elindeki tabloya işliyor. Her taksi şoförü de günde belirli bir km’yi doldurmak durumunda.

Biz Kenya’lı bir şoförun son müşterisiydik. Buradaki halkın alkol tüketip, tüketmediğini soruyoruz. Tuhaf tuhaf bakıyor. “Her şeyi tüketiyorlar, çünkü yeni yeni görüyorlar.” diyor. “Sadece alkol mü? Aftershave bile içenini gördüm.” diyor. Ama alkollü araba kullanmak tamamıyla yasak. Emniyet kemeri takmamanın cezası ise 500$. “Katarlılar ne iş yapar? Hep geziyorlar.” diyorum. “Katarlılar, tüm gün telefonda konuşur, annesiyle, eşiyle, arkadaşıyla. Parayı nerede harcayacağını düşünür. Alışveriş yapar. Dik yürür. Çok muhatap olmaz.” diyor. Kendi ülkesinde sayıca azınlık olan tek ülke sanırım burası.

Al Mirqap ve Al Saad caddelerinden geçiyoruz. Çok lüks mağazaların yer aldığı caddeler buralar. Sıra sıra dizilmiş oto galeriler var. Oto galeri derken; Bentley Showroom, yanında Lamborcini showroom,... Ama vitrin camları toz içinde.

“Katarlılar; petrol devri öncesi ot ile besledikleri develerinin üzerinde çölde gezinirken, şimdi benzin içirdikleri son model arabaları ile lüks markaların yer aldığı caddelerde piyasa yapıyorlar.” diyor Kenyalı şoförümüz. İşte Petrolün yoktan var ettiği minik ülke!

Gece hayatı için de pek çok seçenek var. Genelde büyük kulüpler otellerde bulunuyor. Bizim taksicimiz bizi Le Cigale Otel’e bırakıyor. Al Mirqap caddesinde çok yeni yapılmış lüks bir otel. Hatta ilk açılışında Fransız Süperman olarak bilinen Alain Robert’i buraya getirmişler ve 100 metre yüksekliğe tırmanmış. Bu şovu da yaklaşık 200.000 kişi izlemiş. Şimdi daha net anlıyorum. Doha’da bu kadar çok Spiderman tişörtü satılıyor olmasını. Neredeyse tüm gençlerin üzerinde Spiderman tişörtü var. Eşim ilk gördüğünde şöyle bir tepki vermişti: “Arabic Süperman”

Le Cigale otelin en tepesinde Skyview isimli bir club var. Çok şık ve Avrupai bir havası var. Buraya girişte şort ile ya da parmak arası terlikle giderseniz kapıdan almıyorlar. Dress Code var ve içerideki insanlar ve ortam çok nezih.

Diğer popüler clup ise Ramada Otel'in altındaki büyük disco. Girişi 20 $. Ancak bayanlardan ücret almıyorlar. Kapı girişinde mutlaka ID numaranızı ya da pasaport numaranızı bildirmeniz gerekiyor. Biraz da eğlencenin ardından otele dönüyoruz, gecenin saat 3’ü ama hiçbir endişemiz yok. Çünkü suç oranı sıfır.

Doha'da Alışveriş 

City Center, iş merkezlerinin ortasında bir alışveriş merkezi. İçinde oldukça büyük bir buz pateni pisti var. Geleneksel kıyafetlerini giymiş birçok Katarlı da burada buz pateni yapıyor. Biri düştükçe diğer izleyenler gülüp alkışlıyor. Pistte dikkatimi çeken kadınların buz pateni yapmıyor oluşuydu. Sadece 12-13 yaşlarında iki üç tane kız çocuğu kayıyordu.

H&M bize yeni geldi, ama sadece bu alışveriş merkezinde en az 3 tane var. Mağazaları gezerken kozmetik mağazalarında kadınların yoğunluğu ilk etapta gözüme takılıyor. İstisnasız tüm kadınlar pür makyajlı ve çok bakımlılar. Hepsinin gözler farlı ve kirpikler hokka gibi.

Dolar bozdurmak için döviz bürosuna gidiyoruz, ancak pasaportumuz yanımızda olmadığı için bozmuyorlar. Hemen imdadımıza Uzak Doğulu bir kadın yetişiyor ve ID kartını vererek bizim paramızı bozduruyor. Aklınızda bulunsun. Pasaportunuz otelde olsa bile bir fotokopisi cebinizde bulunsun. Aksi takdirde para bozdurmak biraz sıkıntılı olabilir.

Bu işte bir tuhaflık var, saat neredeyse 10 oldu ama hala tüm mağazalar açık ve git gide kalabalık artıyor.

Yemek yedikten sonra bir kafede oturuyoruz. Genel anlamda alışveriş merkezi içinde sigara içmek yasak ama kafelerde peçeteyi ıslatarak kül tablası gibi kullananlar çok.

Karşımızda da bir kafe var, en az 50 katarlı erkek geleneksel giyimleri ile doluşmuşlar kafeye. Değişik bir görüntüydü. Katarlı erkeklerin elbiseleri ve başlarındaki “thobe” denilen örtü bembeyaz olmak zorunda. Başlarına tutturdukları örtünün üzerine çift sarımlı siyah halka takıyorlar.

Bazı kişilerin ise başındaki örtü siyah-beyaz ya da kırmızı-beyaz. Bu kişiler Katarlı değilmiş, onlar ya Arabistan, ya Bahreyn, ya da Ürdün vatandaşıymış. Erkeklerin en büyük aksesuarı ise elbise kollarına taktıkları kol düğmeleri.

Evet saat gece yarısı 1 oldu ama en alt kattaki Carrefour hala açık. Katarlılar mütemadiyen alışverişte. Ve harcadıkları paranın haddi hesabı yok. Bunu kendileri de bildikleri için çok orijinal bir hediyelik eşya yapmışlar. Yarım bir kahve fincanı... Üzerinde de “I spent all of my money in Doha, Now I can afford half coffee cup with the rest of my money.” yazıyor. (Doha’da tüm paramı harcadım. Kalan paramla ancak yarım kahve kupası alabiliyorum.)

Petrolün bulunmasının ardından kişi başına düşen milli gelirde 87.600 dolar ile İsveç’i sollayarak dünyada ilk sıraya oturmuş. Bu zenginlik de her şekilde kendini hissettiriyor.

Bazı restoranlarda tabağı 6.000 dolardan yemek servis ediliyormuş. Artık içine ne koyuyorlarsa?

Şehrin biraz daha dışına doğru, stada yakın bir yerde, Venedik mimarisinden etkilenerek su kanalları içinde olan Villagio Mall Alışveriş Merkezi var. Tüm markaları bulabileceğiniz bir yer. Tek uyarı: Alışveriş merkezlerine giderken üstünüze hırka tarzında bir şey mutlaka alın. Klimalardan ötürü, çöllerle kaplı bir ülkede donarak can vermeyi kimse istemez değil mi?

Diğer önemli alışveriş merkezleri ise Landmark, Centrepoint, The Mall ve Royal Plaza. Royal Plaza da ekstra bir hizmet daha mevcut. Arabanızdan indiğinizde, danışma noktasından bembeyaz eldivenli bir İNSAN’ı kiralıyorsunuz ve siz alışveriş yaparken poşetlerinizi taşıyarak size tüm alışverişinizde eşlik ediyor.

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni