Sinemalarda kısa süre önce gösterimde olan ve bilimkurgu içerikli “Yıldızlararası” filmini izlediyseniz ya da bilimdeki zaman kavramına bir ilginiz var ise zamanın izafiliği konusunda daha bir derin düşünebilirsiniz. Aslında film her ne kadar bilim-kurgu olarak tanıtılsa da bilimsel birçok gerçekliğin olduğu bir film bilim-kurgu olamaz. Bilimsel bilgilerin insanlara aktarıldığı bu tip filmlere o kadar ihtiyaç var ki günümüzde. Filmin başyapımcılarında Kip Thorne gibi bir karakter bile filmin ne düzeyde olduğunu gösterebilir. Karadelikler ve zamanın bükülmesi kavramları, bilime uzak kişiler tarafından anlaşılması güç olsa da filmde geçen konu dahi bu tür izleyiciler için yeterli gelebilir. İşte fakir ülkelerin birinden zengin bir ülkeye indiğinizde sanki zaman bükülüyor, siz bir karadeliğin içine giriyorsunuz ve bir anda başka bir boyuta geçiveriyorsunuz.
Uzak ülkelere gezi planı yaptığınızda aktarmalı uçuş yapmaktan korkmayın. Eğer aktarma saati uzun olursa hem uçak biletini daha uyguna getirmiş olursunuz hem de aktarma yaptığınız ülkeyi gezmiş olursunuz. Biz de Türkiye uçuşumuzu Katar Havayolları’ndan aktarmalı uçuş almıştık ki Katar’ı da görme imkanımız olsun diye. Hemen belirteyim ki Katar Havayolları şu ana kadar gördüğüm en mükemmel hizmete sahip havayolu şirketi.
Katar, Basra Körfezi’ne ufacık bir yerden tutunan bir kara parçası. Uzaktan baksanız ada sanacağınız bu ülkenin başkenti Doha’ya indik. Küçücük olan bu ülkenin zenginliğini duymuştum ama havaalanını görünce daha bir anladım zenginliğin ne demek olduğunu. Vizeyi hemen havaalanında veriyorlar ve retinanızı kayıt altına alıp ülkeye girmemize izin veriyorlar. Az önce açlıktan sokaklarda çıplak yatan insanlardan sonra böyle bir ülkeye inmek dünyada yaşanan acı çelişkiyi gözler önüne seriyor.
Buraya ülke dediğime bakmayın. Katar’ın toprağı da nüfusu da tam Bursa kadar. Sabah saatlerinde Doha Havaalanı’na inip taksi ile o mükemmel asfalttan şehir merkezine doğru yol aldık. Kıyı boyunca uzakta görünen gökdelenleri izledik ve yanlarına yaklaştığımızda her birinin eşsiz modern mimari yapılar olduğunu gördük. Güneşin doğuşunu izledikten sonra sahil boyunda sabah kahvelerimizi yudumladık. Öyle güzel bir sahil yolu yapmışlar ki, tertemiz deniz suyunun hemen yanına zaman zaman spor aletleri, duvar resimleri, temizlikçiler, spor yapan ama yerel kıyafetlerinden vazgeçmeyen halk eşlik ediyor bize. Dünyada erkekler aleyhine olan en yüksek cinsiyet oranı bu ülkede. Katar'da her 100 kadına 310 erkek düşüyor. Hani burada “bir erkeğin dört kadın” değil, neredeyse “bir kadının dört erkek alma hakkı var” denebilir.
Ülkedeki temizlik ve sessizlik şaşırtıcı seviyede. Tabiki bunu sağlayan şey petrol. 1940’lara kadar petrol rezervleri keşfedilmeyen bu ülke balıkçılık ile geçinirken şimdi parasını petrolden kazanıyor ve bu sayede çok lüks bir hayat sürüyor. Burada gördüğüm arabaların çoğunu Türkiye’de görmüş değilim. Bu kadar lüks yaşamda ilginç bir durum var ki bu ülke kendi tüketim mallarının hiçbirisini kendi üretmiyor. Yani tamamı ithal ama en kralından. Elektronik ürünlerdeki ucuzluk da ilgimizi çekince hemen bir “iphone” aldım zaten. Telefoncu da tesadüf Nepalli ve ben de Nepal tişörtü giymişim. Birçok kişi gibi önce o da beni Nepalli zannedip gözleri parladı ama sonra yabancı olup Nepal tişörtü giymeme daha çok sevindi.
Böylesine küçük ülkeleri gezmek için aktarmalı bir yolculukla gelmek bile yeterli olabiliyor. Aktarma süresi içinde geziverip geliyor ve uçağınıza binip o özlediğiniz ülkenizin yolunu tutabiliyorsunuz…