Tarihteki Kara Lekeler - Suikastler

Milyonları ağlatan ölümler, entrikalar, bilinmezler. Tarih sayfalarına büyük bir kara leke olarak geçen suikastler. Pek çok şeyin kaderini iyi yönde değiştirecek olan insanların hayatlarının, bazen bir bıçakla bazen bir silahla bazen de bir bombayla sona ermesi. İnsanlığın büyük kayıpları olan bu kişilere yenilerinin eklenmemesi dileğiyle işte hafızalardan silinmeyen suikastler. 

İlk olarak karşımıza aslında herkesin bildiği Jül Sezar çıkıyor. Sezar ülkesini iç savaştan çıkarmış, topraklarını genişletmiş ve devlet büyükleri tarafından başarılı, ahlaklı gibi pek çok nişanı almış olsa da bu onu 23 hançer darbesiyle öldürülmekten malesef kurtaramadı. Sezar düşmanlarını cezalandırmaktan çok bağışlamayı tercih ettiğinden muhalif taraftarı pek yoktu. Fakat zamanında ona nişaneler, ünvanlar veren senato üyeleri bu devlet adamının tavırlarından hoşlanmadıkları için onu öldürmeyi uygun buldular. MÖ 15 Mart 44 tarihinde bir dilekçe bahanesiyle tuzağa düşürülen Sezar, senato üyelerinin de aralarında bulunduğu bir grup tarafından defalarca hançerlenerek katledildi. Roma İmparatorluğu’nun payına düşen şey ise bir iç savaş oldu.

"Uşak olmayı istemediğim gibi, uşak kullanmayı da sevmem; benim demokrasi anlayışım budur" sözünün sahibi ünlü Amerikan Başkanı Abraham Lincoln. Siyah ve beyaz ayrımını yok etmeye çalışan Lincoln yayınladığı Özgürlük Bildirgesi’yle tüm kölelerin salınmasını istedi. Her ne kadar eyaletler buna uymasa da o denemekten vazgeçmedi. Ülkesini iç savaştan çıkaran Lincoln "Hiç kimseye kötülük, herkese iyilik" temasını vurgulayan başkanlık konuşması ile tarihe geçti. 14 Nisan 1965 yılında katıldığı bir temsilde suikastçinin en çok kahkahanın olduğu anda tetiği çekmesiyle hayatını kaybetti. Amerikan halkı en iyi başkanlarından birini böylece kaybetti.

Dünyanın önemli liderlerinden biri olarak gösterilen ve sivil itaatsizlik akımını başlatan Mahatma Gandi de bir suikast sonucu hayata veda etti. Şiddeti ve terörizmi reddeden Gandi halkı örgütledi, bilinç kazandırdı ve zamanında İngiliz ürünlerinin boykot edilmesini halkın kendi ürettiklerini tüketmesini sağladı. Halk tarafından yüce ruh anlamına gelen ‘’mahatma’’ ismine layık görülen Gandi ne yazıktır ki bir Hintli tarafından öldürüldü ve Hintliler babalarını kaybetmiş oldular.

ABD’li siyaset adamı olan Malcolm X. Aslında Malcom X yaşadığı bütün ırk ayrımcılığına rağmen, ırkçılığın yok olması için mücadele etti. Müslüman hareketine katıldığı zaman Elijah Muhammad’ın izinden gitti ve pek çok olaya katıldı. Fakat sonrasında Elijah’ın içindeki şiddet ve hoşgörüsüz tarafın bir din ahlakına uymayacağını düşünerek yolunu ayırdı. Bu ayrılık ne yazık ki sonrasında onun ölümüne giden bir yol oldu. 

Malcolm öğrenim hayatı sırasında öğretmenine avukat olmak istediğini söylediğinde bunun zencilere uygun bir iş olmayacağını ve marangoz olması fikrinin daha iyi olacağını duymasına rağmen ‘bilmek ve öğrenmek’ tutkusundan hiç vazgeçmedi. Hapishaneye düştüğü dönemler için dahi hınç duymayıp "Bir insanın düşünmeye ihtiyacı varsa, gidebileceği en iyi yer, bana sorulursa, üniversiteden sonra hapishanedir" sözü adeta onun kişiliğini yansıtıyordu.

Herkesin bildiği hala dizilere, filmlere konu olan, ABD halkında derin izler bırakan John F. Kennedy suikasti de unutulamayacak cinsten. Dallas’ta üstü açık arabasıyla halkı selamlayan ve konvoyuyla geçit yapan Kennedy silahlı saldırıya uğradı ve kafasına aldığı iki kurşunla hayatını kaybetti. Cinayeti hala aydınlatılamayan, suikastçinin, bu olayla uzaktan yakından alakası olan insanların ortadan kaldırılmasıyla sonuçlanan davanın İsrail’le alakalı olduğu düşünülüyor. Bunun nedeni ise Kennedy’nin İsrail’in nükleer programına karşı çıkmasından kaynaklanıyor.

Irk ayrımına karşı duran pek çok kişi gibi Martin Luther King’in de yaşamı öldürülerek sonlandırıldı. ‘’Bir hayalim var’’ konuşmasıyla ABD tarihine geçen Martin Luther King insanların ten renklerine göre değil karakterlerine göre değerlendirilecekleri bir dünya istedi fakat ona verilen şey bir otel odasının balkonunda boğazına sıkılan bir kurşun oldu. Mahatma Gandi’yi örnek olan ve şiddetten nefret eden King’in cenazesine yüzbinlerce insan her yerden akın etti ve insanlık bir iyi adamı daha kaybetmiş oldu.

Tarihin sayfalarında sadece etkisinin bahsedildiği ve bütün dünyanın bir kaosa sürüklenmesine sebep olmuş bir suikast bu. Avustralya Arşidükü Franz Ferdinand’ın öldürülmesi. 1914’te Sırbistan’ı ziyaret eden Ferdinand Sırplar tarafından tutulan bir grup suikastçinin saldırısından sıyrılmış olmasına rağmen üçüncü kez bunu atlatamadı. Üstü açık arabasıyla giderken 19 yaşında Gavrilo Princip isimli suikastçinin tabancasından çıkan kurşunlarla hem kendisi hem de karısı hayatını kaybetti ve Avusturya – Macaristan, Sırbistan’a savaş ilan etti. Böylece Birinci Dünya Savaşı 19’luk bir gencin elinden malesef bütün dünyaya sıçradı.

Türkiye’nin gördüğü görebileceği en iyi gazetecilerden biri olan Uğur Mumcu’dan bahsetmemek olmaz bu listede. 24 Ocak 1993’te arabasına koyulan bomba sadece bir sokakta değil bir halkın kalbinde patladı aynı zamanda. Kaleminden ötürü öldürülen ve faillerinin tam olarak bulunamadığı dava bir leke olarak tarihimize işlenmiş durumda. 

Gene Türkiye’nin kaybettiği iyi adamlardan biri, Ali Gaffar Okkan. PKK ve Hizbullah gibi iki büyük terror örgütünün karşısında sürekli mücadele eden Gaffar Okkan Diyabakır’da kadın polislerin de ilk kez sokakta aktif olarak çalışmasını sağladı, belli noktalara kurduğu kameralarla şehri sürekli kontrol altında tutarak izledi. Fakat yaptığı işler ve halk tarafından sevilmesi onun pusuya düşürülüp öldürülmesini engellemedi. 24 Ocak 2001’de 17:40 sularında kimliği hala belirlenemeyen kişilerce ateş açılarak olay yerinde şehit edildi. Emniyet Müdürü'nün öldürülmesine tepki gösteren Diyarbakır halkı, cenazenin olduğu gün kepenk kapattı ve şehrin sokaklarında protesto yürüyüşü yaptı.

Eğer burada bir bombayla öldürülen Dr. Bahriye Üçok’tan bahsetmezsek yaptığı çalışmalara ve kişiliğine haksızlık etmiş oluruz. Bahriye Üçok yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde yapmış gene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğretim üyeliği görevinde bulunmuştur.  Arapça ve Farsçayı iyi derecede bilen Üçok islam devletinde kadının yeri konusunda araştırmalar yapmış ve Kuran’ı bir hoşgörü çerçevesinde açıklamaya çalışmıştır. Fakar Üçok’un aydın fikirleri ve kadınlar lehine olan düşünceleri pek çok kimsenin hoşuna gitmemiş olacak ki 6 Ekim 1990’da evine içinde bomba olan bir kargo gönderildi. Böylelikle Türkiye kaybetmiş olduğu aydınlar listesine bir isim daha ekledi.

Gene Türkiye’den yok olup giden bir eğitim insanı, Muammer Aksoy. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren Muammer Aksoy bir çok yerde öğretim görevlisi olarak ders verdi. Hem üniversite özgürlüklerini savunan hem de bir siyaset adamı olan Aksoy aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Derneği’nin de kurulmasını sağladı. Fakat pek çok iyi insana olduğu gibi oda hayata evinin önünde kurşunlanarak veda etti.

Bir başka suikast ise yakın zamanda yaşanmış olan Lübnan’a iki kez başbakalık yapan Refik el Hariri suikasti. Hem iyi bir iş adamı hem de sevilen bir lider olan Hariri 14 Şubat 2005 yılında Beyrut’ta St. George Oteli yakınlarındaki bir kavşaktan konvoyuyla geçerken bir tonluk TNT ile havaya uçuruldu. Bu patlamada pek çok insan zarar gördü ve ülke yasa boğuldu. Bugün patlamanın etkisiyle zarar gören bina o şekilde duruyor. Binaya bakınca bunun ne kadar şiddetli bir suikast olduğunu anlayabilir ve zamanı donmuş gibi hissedebilirsiniz.

Eğer herkes başka bir televizyon seti yerine barış isteseydi, o zaman barış olurdu. Bu söz John Lennon’a ait. Lennon aslında tam olarak bir suikaste kurban gitmedi fakat dünya görüşü için John Lennon olduğu için öldürüldü bu yüzden bu listede yer verildi. Aradan yüzlerce yıl geçse de heralde John Lennon ve The Beatles efsane ve ilham kaynağı olmaya devam edecektir. John Lennon hakkında pek çok iyi şeyden bahsedilebilicekken burada okuyacağınız şey ne yazık ki bir otelin önünde silahla vurularak öldürülmesi olacak. 

Aykırı eylemleri, sert eleştirileri ve barışla, sevgiyle dolu şarkıların ardından John Lennon bir kurşunla hayata veda etti. Gazetecileri otele çağırıp ‘Beni karım Yoko ile yatakta görüntüleyebilirsiniz’ diyen ve gazeteciler geldiğinde pankartlarla yatakta oturup barış şarkısı söylemeye başlayan John Lennon her zaman için farklı ve insanları bir şekilde gülümseten eylemler yapmayı başardı. John Lennon’a bir röportajda nasıl öleceği konusunda sorulduğunda bu cevabı verdi ve korkutucu bir şekilde bu tahmini doğru çıktı, ‘’Büyük bir olasılıkla bir kaçık tarafından haklanırım.’’