Hasankeyf, Batman'a bağlı, iki yakasını Dicle'nin ayırdığı tarihi bir ilçedir. İnsanlığın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Mezopotamya bölgesinde yer almaktadır. Tam ortasından Dicle nehrinin akıp gitmesi, korunmaya uygun coğrafi yapısı ve mesken olarak kullanılan binlerce mağarasıyla çağlar boyu stratejik önemini korumuştur. Kayalara oyulmuş evleri nedeniyle, Süryânice Kifo, yani “kaya” kelimesinden türetilen Kifos ve Cepha/Ciphas isimleriyle söz edilen şehire; Arapça’da "Mağaralar Şehri" ya da "Kayalar Kenti" anlamına "Hısn-ı Keyfa" denilmiştir. Kent Osmanlılar’ın yönetimine geçtikten sonra Hısnıkeyf denilmiş, sonrasında halk arasında Hasankeyf’e dönüşmüştür. Ancak kent için başka adların da kullanıldığı bilinmektedir.
Hasankeyf’in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu konusunda net bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak şehir ve onu çevreleyen binlerce mağara, insanların çağlar öncesinden buraya yerleştiğini göstermektedir. Mevcut bilgilere göre, Hasankeyf kalesinin kurulması, M.S. 4. yüzyıla rastlar. Bizans İmparatoru Konstantinos, 4. yüzyılın ortalarında Diyarbakır çevresini ele geçirmiştir. Bölgeyi korumak amacıyla da, iki tane sınır kalesi inşa ettirmiştir. Bu iki kaleden biri, Hasankeyf Kalesi’dir. Kale, Sasaniler’e karşı siyasi bir önem kazandıktan sonra, daha sağlam bir şekilde yeniden güçlendirilmiştir.
Hasankeyf, M.S. 639 yılında Emeviler tarafından fethedilmiştir. Bu tarihten sonra da; Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyubiler ve Osmanlılar, bölgede hâkimiyet kurmuşlardır. Hasankeyf en parlak döneminiArtuklular zamanında yaşamıştır. Bugün merkezde bu dönemden kalan pek çok tarihi eser bulunmaktadır. Hasankeyf; Sümerler, Akadlar, Asurlar, Babiller, Medler, Persler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Artuklular, Mervaniler, Selçuklular, Eyyubiler, Moğollar, Osmanlılar ve Türkler'den oluşan, 6 bin yıllık bir tarihi mirasın temsilcisi konumundadır.
Zamanında, Dicle’nin kıyısında, medreseler, rasathane, darüşşifa ve diğer eğitim kurumlarıyla bölgenin ilim ve kültür merkezi olan Hasankeyf; bugün artık ulaşım yolları ve ticaret merkezlerinin yer değiştirmesiyle bu özelliğini kaybetmiştir.
Bölge, sahip olduğu zengin tarihsel geçmiş ve yapılar nedeniyle, 1981 yılında bütünüyle sit alanı ilan edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Ancak GAP projesi kapsamında Dicle üzerinde yapılması planlanan Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali baraj gölü nedeniyle, bu tarihsel yapılar bütünüyle sular altında kalacaktır. Her ne kadar baraj yapımına onay veren devlet yetkilileri dahi, Hasankeyf’in tarihsel yapısının korunmasında hemfikir olsa da, baraj projesi devam etmektedir. Bu amaçla da başta Zeynel Bey Türbesi’nin taşınması olmak üzere, tarihi yapıların kurtarılmasıyla ilgili çalışmalar yapılmaktadır.