Dicle'nin Hasankeyf'i

Tarihin sayfalarında bilinmeyen bir zamanda buluşur Dicle, Hasankeyf'iyle... Medeniyetle buluştuğu günden sonra da birçok uygarlığa ev sahipliği yapar. Kimler gelip, geçer bu topraklardan… Sıra sıra dizilir, her uygarlığın izleri ve bir gün nereden bilinsin hepsinin suyun altında silinip gideceğini...

Ilısu Barajı bitmek üzere. Barajın bitişiyle beraber, Hasankeyf'te de hayat bitecek!!! Silinecek tarih ve izleri. Yolum kaçıncı kez düştü bilmem ancak bu yitip giden güzelliği biraz da belleğime kaydetme derdindeyim, üzüntüsüyle, yok olma hikâyesiyle...

Medeniyetler tarihinde en eski yerleşim yeri olarak bilinen Hasankeyf, Dicle Nehri'nin doğu kıyısında yer alıyor. Güneyinde Midyat, kuzeyinde ise petrol dağı Raman bulunuyor. Tarih boyunca birçok uygarlığa da ev sahipliği yapmış. 1990 yılında il statüsü kazanan Batman'a bağlanmış. 10 bin yıllık geçmişi ve nesli tehlike altındaki canlı türleri ile UNESCO’nun 10 dünya mirası kriterinden, 9’unu karşılayan gizemli bir antik şehir.

Tarihi kaynaklarda “Ortaçağ'ın en görkemli ve en uzun köprüsü” olarak bilinen köprüsü, 1116 yılında Artuklu Hükümdarı tarafından yaptırılmış. 

Bölgeye geldiğimizde Çoban Ali karşılıyor bizleri. Neşesi, samimiyetiyle kırk yıllık dost gibiyiz. Buralar ondan soruluyor. Bizde ondan dinliyoruz tarihini, yitip giden anılarını. Hatta uzaktan gösteriyor, çocukluğunun geçtiği evi. Şimdi kapalı, bölgeye giriş yasak, sadece uzaktan bakabiliyoruz, onunla birlikte. Biraz da gözleri doluyor. Nasıl dolmasın ki! Yaşamasak da bizim de doluyor. Gömülüyor her şey suya, yok olmaya mahkum bırakılıyor. 

Hasankeyf'i bu kadar özel yapan unsurların başında, mağara evler geliyor. Kaledeki mağaraların mesken olarak kullanımı milattan önce başlıyor. Geçmişe yolculuğun başlangıcı oluyor. Kale yekpare taş kütlenin oyulması ile oluşturulmuş. Türküler eşliğinde gösteriyor, sağda tepedeki mağaraları. Yüksekteki kışlık, suyun kenarındaki mağaralar yazlık olarak kullanılırmış. 

Çoban Ali neşeli devam ediyor. Dicle'nin kıyısına kurulu tarihi şehir Hasankeyf, zamanında medreseler, rasathane, darüşşifa ve diğer eğitim kurumlarıyla bölgenin ilim ve kültür merkezi olmuş. Bir dönem İpek Yolu üzerinde bulunan şehir, yolların ve ticaret merkezlerinin yer değiştirmesiyle günümüzde önemini yitirmiş. 

Usul usul akan Dicle,  tarih boyunca geçtiği toprakların bilgeliğini toplamış. Kimler geçmemiş ki; önce Sasaniler, M.S. 639 yılında Emeviler tarafından fethedilmiş. Bu tarihten sonra Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyubiler ve Osmanlılar hâkimiyet kurmuşlar. Hasankeyf en parlak dönemini Artuklular'ın hâkimiyetinde yaşamış. Merkezde bu dönemden kalan pek çok tarihi eserde mevcut.

Hasankeyf Kalesi'nin kuruluşu M.S. 4. yüzyıla rastlıyor. Bu yüzyıl ortalarında, Diyarbakır çevresini ele geçiren Bizans İmparatoru Konstantinos, bölgeyi korumak amacıyla iki sınır kalesi inşa ettirmiş. Bu iki kaleden birisi Hasankeyf Kalesi.

İlçe, sahip olduğu zengin tarihsel yapılar nedeniyle 1981 yılında bütünüyle sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmış. GAP projesi kapsamında bulunan Ilısu Barajı nedeniyle bu tarihsel yapılar bütünüyle sular altında kalacak. Bu konuda çalışmalar Kültür Bakanlığı ve DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yürütülüyor.

Köprüyü geçince biraz ileride Kümbet karşılıyor gelenleri. Hala heybetinden bir şey yitirmeden; ''Buradayım, ayaktayım! '' diye fısıldıyor, kulağımıza. Rüzgâr da eşlik ediyor hikâyeye: “Daha yok olmadık, buradayız”. Etrafta bilindik manzara yine tarihi anlatmaya çabalayan meraklı çocuklar... Bu yörenin çocukları...
 Dicle'nin kenarında yükselen caminin minaresinde yuva yapmış leylekler artık yok! Onlar da gitmiş gelmemek üzere... Yaşayanların birer birer terk ettiği gibi…

Belki bir daha yolum düştüğün de Hasankeyf olmayacak, tarih sulara gömülecek ancak Çoban Ali hep kalacak!!! Değer katıyor, hayat katıyor, can veriyor buraya... Hikâyeleriyle süslüyor, tarihin sayfalarında gezdiriyor. Belki su altında yolculuklara başlayacak belli mi olur? Arada da su sporlarının gelişeceğinin müjdesini veriyor. Onunla ilgili çalışmaların başladığını anlatıyor. Gün bitiyor, zamandan bir sayfa kapanıyor.

Biz de dönmek üzere aracımıza biniyoruz. Sevgiyle yolculuyor bizleri ve sesleniyor: “Yine gelin!” diye... Bizim yolumuz düşer mi bilmem ancak sizin yolunuz bir gün Hasankeyf'ten geçerse Çoban Ali'yi bulun birde ondan dinleyin hikâyeyi. Başka bir Hasankeyf ile tanışacaksınız...

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
serap selçuk

Yazar Hakkında

serap selçuk

Yazar Gezgin ve blogger 1968 yılında Niğde'de doğdu 1987-1991Ankara Üniversitesi Fizik Mühendisliği eğitimi gördü.