Batman Midyat Arası, Hasankeyf

Bu kez rotamızda Hasankeyf var. İki yakasını Dicle Nehri'nin ayırdığı Batman’a bağlı bir ilçe Hasankeyf. Hasankeyf, Batman – Midyat karayolu üzerinde. Midyat’a 42 kilometre, Batman’a ise 37 kilometre mesafede yer alıyor.

Hasankeyf adı nereden geliyor?

Hasankeyf’in ilk ismi güzel kaya ya da kaya kalesi anlamına gelen ''Hısn Keyfa” imiş, zaman içerisinde Hasankeyf olarak değişmiş.

Bir diğer söylentiye göre de kentin ilk adı Ermenice olan “Hısn Keybâ” imiş. Romalılar ise buraya Kipas, Cehpa ya da Ciphas diyorlarmış. Süryanice’de ise “kifa” adı ile biliniyor ve kaya taş anlamına geliyor.

Hasankeyf'in tarihi

2015 – 2016 senelerinde Dicle nehri üzerinde yapılacak olan barajın suları altında kalacak olan Hasankeyf, içinde yaşam olan en eski antik kent olarak biliniyor. Dicle Nehri üzerinde yer aldığından tarih boyunca stratejik öneme sahip bir yerleşim. Özellikle de o dönemde ticaret nehir yolu ile yapıldığından burası ticari ve ekonomik olarak oldukça gelişmiş bir kent olmuş.

En parlak dönemini Artuklular döneminde yaşamış ve bu dönemde 130 sene boyunca başkentlik yapmış. Tabii bu bölgede tek yerleşenler Artuklular değil. Artuklular’ın buradaki hakimiyetine 1232 senesinde Eyyübiler son vermiş. Ancak ellerinde fazla tutamamışlar ve Moğollar bölgeyi ele geçirmiş. Ancak Moğollar’ın bölgeye gelmesi ile pek çok yapı da yakılıp yıkılmış. Tarihi köprü de bunlardan biri.

Bu köprünün üzerinde herhangi bir kitabe bulunmadığı için kesin yapılış tarihi bilinmiyor ancak Artuklular döneminde yaptırıldığı ileri sürülüyor. Bu köprü eskiden iki katlıymış altından kervanlar ve hayvanlar geçermiş. Üstünden de insanlar geçiyormuş. Hatta bazı kaynaklar bu köprünün açılıp kapanabildiğinden de bahsediyor. Ortaçağ'ın en büyük köprülerinden biriymiş. İki orta ayağının arası tam 40 metre. En ilginç özelliklerinden biri ise, köprünün en büyük kemerinin orta kısmının ahşaptan olduğu söylentisi. Ahşap yapılmasının sebebi ise herhangi bir düşman saldırısında bu ahşap bölüm yerinden çıkartılıyor ve dolayısı ile düşmanın kente girişi engellenmiş oluyormuş.

Günümüzde ise ulaşımı sağlamak için bu tarihi köprüye yaklaşık 200 – 250 metre mesafede yeni bir köprü yapılmış.

Rehberimiz bölgeniz çocukları

Tüm bu bilgileri ise orada arabadan indiğimiz gibi çevremizi saran ve aynı kitabı okuyup ezberlemiş olan çocuklardan alıyoruz. Yine hepsi anlatmak için birbirleri ile yarışıyorlar. Aralarından biri “Abla ne olur ben anlatayım, ben 5 dil biliyorum” diyor ve dikkatimi çekiyor. “Nasıl 5 dil biliyorsun?” deyince aldığım cevap karşısında işte budur diyorum.

“Beden dili, kuş dili, Türkçe, Kürtçe, İngilizce” hadi bakalım. Diyorum ki “Hadi o halde başla anlatmaya ama kuş dili olsun”

Hemen başlıyor kuş dili olarak anlatmaya, el ve kolları ile de anlattığı yerleri işaret ediyor. Tabii biz kuş dili bilmediğimiz için başa sarıyoruz ve bir de Türkçe olarak dinliyoruz bu 8-9 yaşındaki kızdan bölgenin tarihini.
Sarp kayalar üzerindeki kale, köprüden sonra bölgenin en fazla dikkat çeken ikinci yeri. Buranın milattan önce bile bir yerleşim alanı olduğu düşünülüyor. Ancak kaleye 363 senesinde Bizanslılar tarafından dönüştürüldüğü biliniyor. Bu tarihte Bizanslılar kendilerini Sasaniler’e karşı korumak için kaleyi inşa etmişler. Kale tamamen doğal kayalardan oluşturulmuş ve tepeye biri doğuda diğeri batıda olan iki merdivenli yolla ulaşılıyormuş.

Üzerinde de 2 tane saray var. Biri büyük saray, diğeri küçük saray. Büyük sarayın o dönemde 2 katlı olduğu ve alt katında dükkanların yer aldığı zannediliyor. Bir de halen ayakta olan bir kule var Büyük saray içinde burası da yapıldığında gözetleme kulesi olarak görev yapıyormuş.

Kayaların ucuna yapılmış olan küçük saray ise çok büyük bir gözetleme kulesini andırıyor. Burası 1328’de Eyyubi Muciruddin Muhammed tarafından yaptırılmış. Küçük sarayın en önemli özelliği ise penceresinin üstündeki iki aslan kabartması. Bunlardan biri saygı ve sevgiyi diğeri ise savaşçılığı temsil ediyormuş.

Yine bu kalenin üzerinde Ulu Cami, hamamlar, genişçe bir meydan yer alıyormuş. Alıyormuş diyorum çünkü kaleye çıkmak yasak. 2007 senesinde tepeden bir kız düştüğü için burası kapatılmış. Ancak karşı kıyıdan görebiliyoruz.

Bir de burada bir Darphane varmış ve Anadolu’daki ilk paranın bu darphanede basıldığı söyleniyor. Yine bu kalenin bulunduğu kayalıklarda 5.000’e yakın mağara varmış. Bu mağaraların özelliği içlerinin yazın serin, kışın sıcak olmasıymış ve çok yakın bir döneme kadar burada insanlar yaşıyormuş, ama suların yükselmesi ile Mardin Midyat’a göç etmişler. Hatta 1975’lerde 13.823 olan nüfus günümüzde 5.000’lere düşmüş.

Günümüzde buradaki kaledeki mağarada yaşayan tek bir aile kalmış. Devlet bu aileyi buradan çıkartmaya uğraşsa da çıkartamıyormuş. Çünkü ailede Osmanlı’ya ait tapu var. 4 kez mahkeme açılmış, her seferinde de aile kazanmış.

Bölgede görülebilecek diğer yapılar ise El Rızk Camii, Kale Kapıları, Sultan Süleyman Camii, Zeynel Bey Türbesi ve İki Yollu Minare.

Bu kadar tarihi eseri bünyesinde barındıran ve 1981'de doğal koruma alanı ilan edilmiş olan Hasankeyf,  maalesef yapılması planlanan Ilısu Barajı ile sular altında kalma tehlikesi altındadır.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni