Riga Gezilecek Yerler


 

Riga, dünyanın en huzur verici şehirlerinden biri olarak kabul edilir. Kenti ikiye bölen Daugava Nehri, Riga'ya mistik bir hava verir. Her iki kıyı boyunca akıp giden nehir huzur verici bir özelliğe sahiptir. Kenti keşfetmeye nehir kenarında yapılacak güzel bir yürüyüş ile başlayabilirsiniz.

Kentte yer alan tarihi yapılar tüm estetiği ile hayranlık uyandırıyor. Öyle ki Aziz Peter Kilisesi, Riga Kalesi, Özgürlük Anıtı ya da Art Nouveau tarzındaki evler sanata olan tutkunuzu yeniden heyecanlandırmayı bekliyor.

Riga Katedrali

Resmi dilde “Rīgas Doms” olarak anılan Riga Katedrali, kimi zaman Dome Katedrali olarak da adlandırılmaktadır. Daugava Nehri’nin yakınında inşa edilen katedral, Baltık ülkelerindeki en büyük Orta Çağ kilisesi olarak kabul edilmektedir.

Katedralin temeli 25 Haziran 1211 yılında dönemin Letonya Başiskoposu Bishop Albert tarafından yürütülen bir törenle atılmıştır. Katedral, tarih boyunca birçok değişiklikler geçirmiştir ve ne yazık ki yapılan bu tadilatlar sırasında bina zamanla orijinalliğini kaybetmiştir. Katedralin inşaatı 13. yüzyılın ikinci yarısında tamamlanmıştır. 15. yüzyılın ilk yarısında yapıya şapel, orta ve yan nef eklenerek katedral bazilikaya dönüştürülmüştür.

1710 yılında Riga Kuşatması sırasında kilise ciddi hasar görmüş ve binanın çatısı yeniden inşa edilmiştir. 1547'de Hamsin Yortusu bayramından önce çıkan yangında hasar gören kule, 1595'te yenilenmiş, şu anki kule ise 1775 yılından yapılmıştır. Kulenin tepesinde horoz şekilli bir rüzgar gülü de bulunmaktadır. Sovyet işgali sırasında, dini hizmetleri 1959-1989 yılları arasında yasaklanan katedral, konser salonu olarak kullanılmıştır.

En son 2011 yılında restorasyon yapılan katedralin çatısı değiştirildi, iç mekan ve dış cephesi onarıldı.

Riga ve Navigasyon Tarihi Müzesi de katedralin bünyesinde yer almaktadır. Müze, Riga’nın ve Baltık ülkelerinin en büyük koleksiyon müzelerinden biridir. Özellikle 18. yüzyılda yaşamış olan Nikolas von Himzel’in bilimsel ve sanatsal eserleri ile kişisel koleksiyonu, eserlerin büyük bir kısmını oluşturmaktadır.

Nikolas’ın ölümünden sonra annesi Katrina eserleri, oğlunun isteği üzerine Riga’ya vermiştir. Bunun üzerine 1773 tarihinde Riga meclisi, von Himzel’in adını vererek, bugün ayakta olmayan bir binada ilk müzeyi açmışlardır. Sonraları Riga Katedrali’ne taşınan müzedeki eserlerin bir kısmı İkinci Dünya Savaşı sırasında zarar görmüştür. 1964 yılında Riga ve Navigasyon Tarihi Müzesi adını alan müze, günümüzde 500 bin adet esere sahiptir.

Riga Kalesi

Daugava Nehri kıyısında yer alan Riga Kalesi, şehrin pek çok noktasından görülebilecek bir güzelliğe sahiptir. 

Kalenin tarihi, Riga ve Livonya Tarikatı arasında yaşanan çatışma sonrasında yapılan anlaşmanın temelinde inşa edilmesine dayanmaktadır. 1330 yılında inşa edilen yapı, İsveçliler tarafından kalenin ele geçirilmesi üzerine 1497 ve 1515 yılları arasında yeniden inşa edilmiştir. 1641'de kaleye eklemeler yapılmıştır.

Şehir 18. yüzyılın başlarında, Rusya İmparatorluğu'nun egemenliği altına girdikten sonra, kale yönetimini de elinde bulunduran Riga Valiliği'nin ikametgahı oldu. 1941 yılında Sovyet Pioner Birliği kalenin kuzey kesimine taşındı. 1930'larda, mimar Eižens Laube tarafından yenileme çalışmaları yapıldı. 1938 yılından bu yana Letonya hükümetinin resmi konutu olarak kullanılan yapı, 1922 yılından bu yana Letonya cumhurbaşkanı ikametgahı olarak ve aynı zamanda küçüklü büyüklü müzeler için  kullanılıyor.

Dikdörtgen şekilde inşa edilmiş olan kale, üç kattan oluşuyor. Her köşede birer tane olmak üzere dört dikdörtgen kulesi mevcuttur. Kale 1484 yılında yıkıldıktan sonra askeri teknolojilerin en son gelişmelerini takiben kulelerin iki tanesi yuvarlak şekilde yeniden inşa edilmiştir. Neredeyse sürekli yapım aşamasında olan kale, 17. yüzyılda büyük bir gelişme yaşamıştır. 1682’de kaleye bağlı bir cephehanelik inşa edilse de, 1783 yılında, yani yaklaşık yüz yıl sonra yıkılmıştır.

Kalenin makus talihi hiç düzelmemiş, 20 Haziran 2013’te binada yapılan tadilat sırasında gece yangın çıkmış ve yapı zarar görmüştür.

Riga Bourse Sanat Müzesi

Katedral Meydanı’nda yer alan Riga Bourse Sanat Müzesi’nin koleksiyonundan önce binası da ön plana çıkan bir eser olarak görülüyor. Letonyalılar tarafından mimari bir anıt olduğu düşünülen bina, 1852-1855 yılları arasında inşa edildi. Tasarımı Alman asıllı St. Petersburglu Mimar Harald Julius Bosse’ye (1812-1894) ait. 

Müzenin geçmişi ise 1920’lere kadar uzanıyor. İlk kez Devlet Sanat Müzesi olarak kurulan yapı, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra 1905 yılında kurulmuş olan Riga Şehir Müzesi ile birleşiyor. Ardından 90 yıl boyunca Riga Bourse Sanat Müzesi, Riga Kalesi’nde yer alıyor. 2011 yılında ise şimdiki altı katlı Riga Bourse binasına taşınıyor.

Müzenin koleksiyonunun ilk parçaları, 18. ve 19. yüzyıllarda Riga’da yaşayan yaşlı koleksiyonerler, tüccarlar ve belediye başkanlarından toplanmaya başlamış. Günümüzde dört sabit sergi alanından oluşan müzenin Oryantal Galerisi’nde Japonya, Çin, Hindistan ve Endonezya’da geleneksel eserler yer alıyor. Yağlıboya Galerisi’nde ise Batı Avrupalı sanatçıların 16-19. yüzyıllar arasında ürettiği eserler görülebiliyor. Batısal Galerisi’nde 18-20. yüzyıllar arasında üretilmiş Batı Avrupa porselenlerini ya da Avusturyalı sanatçıların yağlıboya çalışmaları ya da Belçikalı ressamların eserlerini görmek mümkün. Sürekli sergiler dışında müzede süreli sergiler, kültürel etkinlikler ve atölye çalışmaları da düzenleniyor.

Günümüzde müze koleksiyonunda Batı Avrupa ülkelerinden sanatçılara ait 1000 adedin üzerinde eser yer alıyor. Pieter Aertsen’nin “Christ on the Cross”, Bartholomäus Spranger’ın “Adam and Eve”, Frans Franken the Younger’ın “Worshipping the Kings”, Christoph Jacobsz van der Lamen’in “The Prodigal Son”, Claude Monet’nin “Winter Landscape”, Luca Giordano’nun “Solomon Worshipping Pagan Gods”, Wolfgang Krodel’in “Lot and His Daughters” ya da Hans Makart’ın “Fight with the Centaurs” eserlerini bu müzede görmek mümkün.

Özgürlük Anıtı

Letonya'nın simgelerinden biri olarak kabul edilen Özgürlük Anıtı, ülkenin özgürlüğünü simgelemektedir. Letonya’nın Bağımsızlık Savaşı’nda (1918-1920) hayatını kaybeden askerleri onurlandırmak için 18 Kasım 1935 tarihinde şehre konulmuştur. Kısaca “Milda” olarak da adlandırılan anıtın orijinal dildeki adı “Brīvības piemineklis”tir.

Şehirdeki resmi törenlerin ve sosyal etkinliklerin düzenlendiği “Brīvības bulvāris”, yani Özgürlük Meydanı’nda yer alan anıtın yüksekliği 42 metredir. Granit, traverten ve bakırdan yapılmıştır.

Özgürlük Anıtı, Letonya tarihini anlatan 13 farklı heykel ve rölyeften oluşmaktadır. Orta kısmında 19 metre yüksekliğinde dikilitaş yükselmektedir. Bu dikilitaşın üzerinde ise 9 metre yüksekliğinde özgürlük figürü yer almaktadır. Figür, başının üzerinde 3 yıldız tutan bir genç kadın şeklinde yapılmıştır. Bu üç yıldız, Letonya'nın üç bölgesini (Kurzeme, Vidzeme ve Latgale) simgeler.

Özgürlük için verilen mücadeleyi simgeleyen bir anıt yapılması fikri, 1922 yılında Letonya'nın ilk dışişleri bakanı olan Zigfrīds Anna Meierovics'tan gelmiştir. 1929 yılında düzenlenen yarışmanın birincisi olan heykeltıraş Kārlis Zāle'nin projesinin uygulanmasına karar verilmiştir. Eski şehrin girişinde geçmişte I. Petro'nun atlı heykelinin bulunduğu yerde inşaat 1931'de başlamış; açılışı 18 Kasım 1935'te yapılmıştır.

Anıtın bulunduğu Özgürlük Meydanı’nda anıtın hemen yanında büyük ve güzel çiçek bahçeleri ile çevrili Ulusal Opera Evi yer almaktadır. Burası geziniz sırasında dinlenmek ve temiz hava almak için iyi bir seçenek olacaktır. Opera Evi’nin çaprazında, eski şehir kısmına doğru olan bölümde ise popüler bir buluşma noktası olan ve 1924 yılında yapılan Laima Saat Kulesi yer almaktadır.

Letonya Etnografya Açık Hava Müzesi

Letonya Etnografya Açık Hava Müzesi, Riga şehir merkezinden sekiz kilometre uzaklıkta yer alıyor. Ulaşım ise oldukça basit. 1 numaralı otobüse binerek yarım saatte gidebilirsiniz. 

Burası hem doğası hem de Letonya’nın tarihini sanki zamanda yolculuk yapıp eski Letonya günlerine gitmişsiniz gibi his yaratan yapısı ile tüm turistlerin ilgisini çeken, mutlaka gidilmesi gereken yerler arasında.
 

Geçmişte Kurzeme, Vidzeme, Latgale ve Zemgale olmak üzere dört bölgeden oluşan Letonya’nın tüm bu bölgelerinin ama ağırlıklı olarak Kurzeme’nin izlerini taşıyor ve yansıtıyor Letonya Etnografya Açık Hava Müzesi. Gezmeye başladığınızda modern dünyadan tamamen koparak eski dönemde insanların yaşadığı evler ya da çiftlikler içerisinde dolaşırken farklı bir aleme dalıyorsunuz.

Bazı evlerin önlerinde çanak, çömlek, battaniye ya da atkı gibi el işi ürünleri göreceksiniz. Bu evlerin içine girdiğinizdeyse ürünleri yapan ustaların nasıl çalıştığını inceleme ve onlara soru sorma şansınız olacak. Üstelik hediyelik eşya olarak satın alma imkanı da mevcut. Bunlar dışında değirmenleri ziyaret ederek o dönemde ekmeğin nasıl yapıldığını da keşfedebilirsiniz. Ayrıca balıkçılar, ahırlar ya da o dönemde yaşama dair ne varsa burada görmek mümkün.

Alanda pek çok restoran ve kafe de mevcut. Her birinde yöresel Leton yemeklerini ve yerel biraları deneyebilirsiniz.

Jugla Gölü kenarındaki ormanın içine kurulmuş olan bu açık hava müzesi, Avrupa’nın en eski ve büyük açık hava müzelerinden biridir. Kuruluş tarihi 1924’e kadar uzanıyor.
 

Aziz Peter Kilisesi

Riga şehrinin merkezinde, pek çok yerden görünebilecek bir konumda bulunan Aziz Peter Kilisesi’nin tarihiyle ilgili ilk kanıtlar 1209 yılına aittir. Kilisenin tarihi ise 3’e ayrılabilir. Bunlardan ikisi, Gotik ve Romanesk mimarinin hakim olduğu, diğeri ise Barok dönemi mimarisinin hakim olduğu bölümleridir. Kilisenin orta kısmı 13. yüzyılda inşa edilmiştir. Bu da kilisenin ilk dönemi olarak kabul edilmektedir. Bu döneme ait kalıntılar, dış duvarlarda ve içeride orta sahınlıktaki sütunlarda görülebilmektedir. Yapıya 15. yüzyılda bir Altar eklenmiş ve 17. yüzyılda ise bir de kule inşa edilmiştir. 1975 yılında ise ön cephesine sadece akrep çubuğu olan bir saat yerleştirilmiştir.

1523 yılına kadar bir Katolik kilisesi olan yapı, sonraki dönemde Lüteriyen Kilisesi oldu. Ahşap kulesi o dönemde Avrupa’daki en yüksek kuleydi, birkaç kez tahrip edildi. İlk olarak 1666 yılında çöken kule bir yıl sonra tekrar inşa edildi. Kulenin son halinde üst bölüm 3 balkona ayrılmış konik bir yapıya sahiptir. 1941 yılında topçu atışları yapıyı tekrar yıkmıştır. Son olarak 1973 yılında aslına uygun bir şekilde tekrar inşa edilmiştir.

72 metrelik kulesine çıkıldığında 360 derecelik bir şehir manzarasını izlemek mümkündür. Kuleye asansörle çıkılabilmektedir.

Kiliseden içeri girdiğinizde ise giriş kısmında yer alan kilisenin tarih boyunca yaşadığı mimari süreçleri anlatan görselleri ve kulenin küçük bir maketini inceleyebilirsiniz.

Kiliseden çıkınca sağ tarafta Bremen Mızıkacıları’nın heykeli yer almaktadır. 12. yüzyılda ticaret için Bremen’den Riga’ya gelen tüccar ve denizciler, Riga’yı kardeş şehir olarak görmüş ve bu heykeli hediye etmişlerdir.

Art Nouveau Müzesi

Dünyadaki en iyi korunmuş, sayı olarak fazla ve büyük olan Art Nouveau (Yeni Sanat Akımı) stilindeki binalar Riga şehrinde yer alıyor. Hepsi birer hazine değerinde. Şehirde Art Nouveau etkisi bu kadar çok olunca haliyle konu ile ilgili bir müze de mevcut. Ve bu müze, şehrin Art Nouveau tarzındaki binalarının en çok yer aldığı ve en ünlü caddelerinden Albert Street’te yer alıyor. Sokağın ismi, 1201 yılında Riga şehrini kuran Bishop Albert’tan geliyor.
Riga Art Nouveau Müzesi halkın ziyaretine 23 Nisan 2009 tarihinde açıldı. Müzenin içerisinde bulunduğu bina, 1903 yılında ünlü Letonyalı Mimar Konstantīns Pēkšēns (1859 – 1928) tarafından öğrencisi Eižens Laube’nin yardımı ile inşa edildi. Pēkšēns, 1907 yılına kadar burada yaşadı.
Bina henüz içerisine girmeden, ölçüleri ve siluetiyle göz kamaştırıyor. Süslemeli kabartmalar ve motifler dikkat çekiyor. İçeriye girildiğinde katları gezmek için kullanılan spiral şeklindeki merdiveni çıkarken tavana göz gezdirmeyi ve süslü resimleri incelemeyi unutmayın. Bu resimlerin Letonyalı ressam Janis Rozentāls tarafından çizildiği varsayılıyor. Art Nouveau özelliklerine sahip bu merdiven, sadece Riga’da değil, tüm Avrupa’da öne çıkıyor.
Müze çalışmaları için 2007 yılında evin tüm eşyaları ve mimarisi incelenmeye başlandı. 2008-2009 yılları arasında Gunita Čakare tarafından renovasyon çalışmaları yapıldı. Bu çalışmaların ardından müzede günümüzde Riga sakinlerinin 20. yüzyılda kullandığı eşyaları ya da mobilyaları yakından incelemek mümkün. Dilerseniz müzeyi gezerken rehberli turlara da katılabilirsiniz. Müzenin Pazartesi günleri kapalı olduğunu hatırlatmakta da fayda var.