Ontaria Gölü boyunca sıralanmış birçok güzel yere şahit olabileceğiniz yaşanılacak şehir Toronto'da modern mimaride gökdelenlerden, tarihi ve doğal bölgelere kadar gezilip görülebilir pek çok seçeneğiniz olacaktır. Şehirde çok sayıda müze gezebilir, sergi ve galerileri ziyaret edebilir ve opera, tiyatro gibi aktivitelere katılabilirsiniz.
CN Kulesi
Canadian National kısaltılmış biçimde CN Kulesi Rogers Centre bölgesinde yer alıyor ve bu kuleyi görmemeniz mümkün değil. Dünyanın 4. Yüksek kulesi tam 553 metre yüksekliğinde ve neredeyse şehrin her yanından görünmektedir. Şehrin simgesi haline gelmiş kulenin içerisinde çok sayıda restoran bulunuyor. İsterseniz camlarla kaplı bölgelerden şehri seyir imkanına sahip olabiliyorsunuz. Hatta zemini tamamen camdan yapılmış bazı bölgelerde, şehri tamamen ayaklarınızın altında hissedebilir ve panoramik şehir manzarası keyfini yaşayabilirsiniz.
Kulenin yapımına 1973 yılında başlanmıştır. Radyo ve televizyon yayınlarının iletilmesinde sıkıntı yaşanması nedeniyle yapılmasına karar verilmiştir. İnşaatı 1976 yılında tamamlanmıştır ve yaklaşık 63 milyon Kanada Doları'na mal olmuştur. 2010 yılına kadar 34 sene boyunca dünyanın en yüksek kulesi olmuştur. Günümüzde ise Burj Khalifa ve Canton Kulesi'nden sonra en yüksek 3. kuledir. Aşağıdan yukarı sırasıyla Glass Floor Level, Look Out Level, Sky Pod, Edgewalk olmak üzere terasları vardır. Ayrıca 360 Revolving Restaurant hem manzarası hem de yemekleriyle şehrin en popüler restoranlarından birisidir.
Havanın açık olduğu günlerde manzara çok keyiflidir ancak hava kapalı ise görüş alanı oldukça daralmaktadır. Kuleye giriş ücretli ve 30-40 Kanada Doları arasında bir fiyatlandırma oluyor. Online olarak bilet almak da mümkündür ve %15 indirimlidir. Bölgeye ulaşmak için tramvaylar ile Union Station istasyonunda inmelisiniz. Roger Centre bölgesine giden otobüslerle de ulaşımı sağlayabilirsiniz. Öğlen veya akşam yemeğiniz için muhteşem manzaraya sahip Toronto’nun en yüksek kulesini tercih edebilirsiniz.
- 1 view
Royal Ontario Müzesi
Kuzey Amerika’nın en büyük beşinci müzesi ve Kanada’nın en büyük araştırma merkezi olarak büyük öneme sahiptir. İlginç mimarisiyle dikkatinizi çekecek olan müze içerisinde bir o kadar önemli koleksiyonlar bulunduruyor. Toronto Üniversitesi'nin yakınında, Queen's Park'ın kuzeyinde bulunmaktadır. Müze 6 milyondan fazla objeye sahiptir ve sanat, doğa bilimleri, arkeoloji üzerine 40 tane de galeriye sahiptir.
Modern bir dış yapıya sahip olan müzenin asıl binası 1912 yılında inşa edilmiştir ve ilgi çekici tasarımı sonradan yapıya eklenmiştir. 12 ayrı bölümü olan müzenin Dünyanın her yerinden eserler denilebilecek kadar geniş bir içeriği var. Müzedeki eserler öncelikle 2. katta Doğa Tarihi ve 1. 3. 4. katlarda Dünya Kültürü olmak üzere iki ana bölüme ayrılmaktadır. Kore sanatı galerisi, dinozor odaları, tekstil ürünleri ve Mısır mumyaları müzenin en dikkat çeken noktalarındandır. Soyu tükenmiş canlılarla ilgili kısımda aralarında mamutların da bulunduğu, Kuzey ve Güney Amerika'da yaşamış 400'den fazla canlı türünün modeli sergilenmektedir. Chinese Sculpture Gallery'de ise 2. yüzyıldan 16. yüzyılda yapılmış budist heykeller sergilenmektedir. Daphne Cockwell Gallery of Canada'da ise Kanada'da koloni döneminden önce yaşamış yerli halklara dair objeler bulunmaktadır. Ayrıca müze bünyesinde Roloff Beny Gallery'da Çağdaş Kültür Enstitüsü'nün organize ettiği çağdaş sanat sergileri de yapılmaktadır. Bu kısımda şimdiye kadar çağdaş Japon sanatı, moda fotoğrafçılığı gibi sergiler düzenlenmiştir.
Etrafı camlarla kaplı avlu Crystal Court ise müzenin görülmesi gereken bir diğer noktasıdır. 5. katta da Crystal Five Bistro isimli bir lounge bulunmaktadır ve burada lezzetli tapasların yanında çevrede yetişmiş üzümlerden yapılan şaraplar sunulmaktadır. Mısır'dan Kore'ye, bilimden sanata pek çok eseri ve işi bir araya getirmesiyle önemli bir müze haline gelmiştir.
St. Lawrence Market
Toronto'nun Old Town bölgesinde Front East ve Jarvis caddeleri üzerinde bulunan St. Lawrence Market görülmesi gereken en güzel yerlerden birisidir. Şehrin en önemli alışveriş destinasyonlarından birisidir. Tarihi bir bina içerisinde bulunur ve içerisinde çok çeşitli ürünler bulabilirsiniz. Kuzey, güney ve St. Lawrence Hall olarak iki binası bulunan market 2012 yılında National Geographic tarafından dünyanın en iyi marketi seçilmiştir. Kuzey binası restorasyon çalışmaları nedeniyle kapatılmıştır.
1803 yılında şehrin nüfusu artınca şehre bir pazar kurma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. İlk olarak Jarvis Caddesi'nin üzerinde Market Square'de bir pazar kurulmaya başlamıştır. Henüz köleliğin kaldırılmadığı dönemlerde bu pazarda Afrika'dan getirilen köleler için kısım da bulunmaktaydı. Daha sonra pazar için farklı binalar inşa edilmiştir. Ahşaptan yapılan bu binalar 1831 ve 1849 yıllarındaki yangınlarla kullanılamaz hale gelmiştir. Yangından sonra market kompleksinin St. Lawrence Hall inşa edilmiştir. 1845 yılında ise güney binası inşa edilmiştir ve belediye binası olarak kullanılmıştır.
Güney kısmının 2. katında bulunan Market Gallery'de zaman zaman sergiler düzenlenmektedir. Giriş katında ve 1. katta ise taze meyve-sebze, ekmek, şarküteri ve süt ürünleri gibi çeşitli ürünlerin satıldığı 120 tane pazar standı bulunur. Kuzey kısmında ise yiyeceklerin dışında antikaların satıldığı dükkanlar bulunmaktadır.
- Markete ulaşım için 172 numaralı otobüsleri kullanabilir veya tramvaylar ile King St. East at Jarvis St. İstasyonunda inebilirsiniz.İçerisinde fark etmeden birkaç saatinizi geçirebileceğiniz market için merak ettiklerinizi websitesinden bulabilirsiniz.
Casa Loma Kalesi
Toronto'nun en çok ziyaret edilen noktalarından birisi olan Casa Loma günümüzde bir müze olarak kullanılsa da film, fotoğraf çekimleri, film galaları ve sergiler için de kullanılıyor. Özellikle korku filmlerine ev sahipliği yapsa da X-Men serisi ve Chicago gibi filmlerin de çekim yerlerinden birisi olmuştur. Bu görkemli yapının kütüphanesi, bahçesi ve şarap mahzeni de oldukça güzeldir.
Torontolu asker ve iş adamı Sör Henry Pellatt 1859 yılında doğmuştur. İyi bir eğitim olduktan sonra ticarete başlamış ve zamanla işlerini geliştirerek bölgenin önemli iş adamlarından ve finansçılarından birisi olmuştur. 1903 yılında kale kompleksinin bulunduğu arsaları satın alan Sör Henry Pellatt, mimar E.J. Lennox ile anlaşmıştır. İnşaatı 1911 yılında başlayan yapı 1914 yılında tamamlanmıştır ve yapı için 3.5 milyon Amerikan Doları harcanmıştır. 98 odası ve 6,011 metrekarelik alanı ile inşa edildiği dönemde Kanada'nın en büyük özel mülkü olmuştur. Çok nüfuz sahibi olan Sör Henry Pellatt konuklarını en iyi şekilde ağırlamak ve eğlenceli partiler düzenlemek için böyle büyük bir kale yaptırmıştır. İç dizaynı da göz kamaştırıcı olan kalede çok şık mobilyalar, döşemeler, halılar ve heykeller bulunmaktadır. Gotik uyanış anlayışıyla yapılan kalede aynı zamanda gizli tüneller de bulunmaktadır.
Sör Henry Pellatt'ın parti ve ziyafetlerine ev sahipliği yapan kale uzun süre Sör Henry'nin kalesi olarak kalmamıştır. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra bütün dünyada etkisini hissettirmeye başlayan krizle Sör Henry'nin de işleri kötüye gitmeye başlamıştır ve kalenin vergisi büyük bir oranda arttırılmıştır. 1920'lerin başında kale satılıp otel olarak kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde müze olarak kullanılmaktadır ve Toronto'da görülmesi gereken en güzel yerlerden birisidir.
- Metronun 1. Hattı ile Dupont Station’ da inerek Casa Loma’ya kolayca ulaşabilirsiniz. Her gün 09.00-17.00 arası açık olup giriş ücreti 25 Kanada Doları'dır.
Black Creek Köyü
Black Creek Pioneer Village veya Black Creek Köyü Toronto'nun biraz dışında, Humber Nehri'nin kıyısında, York Üniversitesi'nin batısında bulunur. Bir açık hava müzesi olan köy 19. yüzyılda bölgedeki yaşamı yansıtmaktadır. Köy evleri, eşyalar ve dönemin kıyafetlerini giyen mankenlerle dekore edilmiş bir alandır.
Köyde ilk yerleşimin 900'lü yıllarda Kuzey Amerika yerlileri İrokualar tarafından yapıldığı düşünülmektedir. 1816 yılında ilk Avrupalılar köye yerleşmiştir. İlk yerleşenler Daniel ve Elizabeth Stong çiftidir. Karaağaç, meşe gibi ağaçların arasında kalan bir köy aslında boş bir alandı. Stong çifti buraya yerleşerek çiftliklerini burada kurmuştur. Verimli toprakları kullanıp zenginleşen çift zamanla çiftliklerini geliştirerek büyütmüştür. Ailenin çocukları da bu gelişmeye katkı sağlamıştır ve bugün Stong ailesinin çiftliği bu köyün temelini oluşturmaktadır. 1954'te Hazel Kasırgası köye büyük zararlar vermiştir ve birçok köylünün ölümüne neden olmuştur. Daha sonra çeşitli kurumlar köyü sahiplenmiştir ve köyün tamir edilmesini sağlayarak köyü müze haline getirmiştir.
Açık hava köy müzesinde 40 tane ev bulunmaktadır. 19. yüzyıl evleri olan bu binaların için döneme ait eşyalarla dekore edilmiştir. Dalziel Ahır'ı ve Stong ailesinin evleri en dikkat çeken yapılar arasındadır. Köy yaşamını daha iyi canlandırabilmek için yöreye özgü at, koyun, kaz ve tavuk türleri de ahırlarda ve kümeslerde yaşamlarını sürdürmektedir. Ayrıca köyün içinde bir hediyelik eşya dükkanı, bar ve restoran da bulunmaktadır. Köyü gezmenin ücreti 11-15 Kanada Doları arasında değişmektedir. İnternet sitesinden önceden alınan biletler daha indirimli olmaktadır.