Leptis Magna

Tarihi mekanlar, antik şehir kalıntıları için Trablus çevresi oldukça zengin. Kartaca ve Roma dönemlerinden kalma muhteşem antik şehirler var. Oia ve Leptis Magna bunların en önemlileri.

Leptis Magna, Trablus-Misurata yolu üzerinde ve Misurata’ya (doğuya) daha yakın aslında. Şehir neredeyse hiç bozulmamış. Bunun sebebi de çok uzun süre kumla kaplı kalmış olması. Kaddafi devrim yaptıktan sonra bulunduğu için de dönemin kargaşasından etkilenmemiş ve iyi korunmuş durumda. Çok büyük bir alan kaplıyor. Eski görkemini hala koruyan muhteşem bir tiyatrosu var. Arka sıralara oturunca harika bir Akdeniz manzarası da gözler önüne seriliyor. Güzel, temiz ve yemekleri leziz bir restoran da iliştirilmiş antik şehrin girişine. Trablus’tan buraya, gidip gelmek dahil 1 tam gün yetiyor.

125629f00c69828b38a5e3d8413e765f.jpg

UNESCO tarafından 1982 yılından beri Dünya Mirası olarak kabul edilen Leptis Magna, İstanbul’u yakıp yıkan, cezalandıran, sonra da yeniden inşa eden Roma İmparatoru Septimus Severus’un doğum yeri. Kent bir zamanların Afrika’daki en büyük Roma kenti olarak biliniyor. Ören yerine, 203 yılında yapılan, imparatoru ailesi ile birlikte sergileyen görkemli Septimus Severus Kemeri’nden giriliyor. Hadrian hamamları, anıtsal çeşme, büyük sütunlu cadde, Medusa başları, su perileri başları ile Severus Forumu, büyükçe bir bazilika, eski forum, liman, çarşı, tiyatro, sirk kalıntıları, 16 bin kişilik son derece iyi durumdaki amfitiyatro, mozaikleri ve freskoları ile ünlü Avcı Hamamları görülmeye değer. Ayrıca mermer ve granit sütunlar herkesi büyülüyor. 17. yüzyıl sonunda Fransızlar Leptis Magna’daki yüzlerce granit ve mermer parçayı Fransa’ya taşıdı. Bunlar Versailles’ın ve St. Germain des-Pres’nin yapımında kullanıldı.

178005-004-E7B5DA62.jpg