Abd'de 5700 Km - Bölüm 3 - Yosemite Ulusal Parkı

Macintosh marka herhangi bir bilgisayarınız varsa "hah tamam" diyeceksiniz şimdi, işletim sistemlerinden sonuncusunun ekran görüntülerinden birinde, batmakta olan güneşin yarı aydınlattığı iki dev dağ arasından bir vadi görünür, o kadar güzel bir görüntüdür ki sanki bu dünyaya değil, başka bir gezegene aitmiş havası verir. Resimdeki dağların adı El Capitan, olduğu yer ise Yosemite Ulusal Parkı. ABD'de yaptığımız 5700 kilometrelik turun bir kısmının eşimin hayali, diğer kısmının da benim hayalim olduğunu ilk yazımda belirtmiştim. Batı yakasını arşınlayıp San Francisco’ya çıkmaya karar verince eşim bilgisayarını her açtığında gördüğü El Capitan’ın aslında rotamızdan biraz ayrılırsak ne kadar kolay ulaşılabildiğini görünce "Neden olmasın?" dedik. Zaten bu tatil tamamen "neden olmasın, haydi oraya da gidelim" tadında, spontane bir tatil. Nerede uzun kalmak istediysek kaldık, nereden sadece geçmek yettiyse geçtik; ama aklımızda ve kalbimizde kalan yerler de çok oldu ne yalan söyleyeyim.

Kaliforniya eyaletinin merkezinden doğusuna 3,026.87 kilometrekarelik bir alanı kaplayan Yosemite Parkı, yılda tam 3,8 milyon insanın ziyaret ettiği tam bir doğa harikası. Parkın yüzde 95'i dağ kaplanlarının ve ayıların da yaşadığı vahşi alandan oluşuyor. 1864 yılında parkın ilk ranger’ı (korucusu) olan Galen Clark’ın da katkılarıyla Abraham Lincoln burayı ulusal park ilan eden anlaşmayı imzalamış. O zamandan bu yana da bütün güzelliği ile korunuyor.

Çocuklar küçükken oğlum Berk, dinazorlara çok düşkün olduğu için dinazorlar ile ilgili her şeyi izlerdik. Bir çizgi film de etçil dinazorlara karşı savaş veren otçul dinazorların çöllerde geçen yolculuğundan sonra yaşamlarını sürdürebilecekleri su kaynaklarının olduğu bir yer bulmalarını anlatıyordu. Yosemite Valley’i ilk gördüğümde nedense zihnimde bu anı canladı. Çizgi filmin kahramanı tüm arkadaşlarını bir mağaranın içerisinde, kırılacak taşların bulunduğu bir duvara götürüyor ve duvarı yerle bir ettikten sonra muhteşem güzellikteki bir vadiye giriyorlardı. Her yerinden şelalerin aktığı, nehir ve göllerin bulunduğu, dev dağlar ile çevrelenmiş yemyeşil bir vadi. Aynı Yosemite Vadisi gibi...

Bilimadamları bundan 10 milyon yıl önce Sierra Nevada dağlarının bir kısmının yükselip yana doğru yattığını, böylece de batıdaki narin yükseltilere rağmen doğu kısımda daha dramatik yükseltilerin oluştuğuna inanıyorlar. Yapıdaki yükselme nehir yataklarının da yükselmesini böylece değişik yüksekliklerdeki yapılanmaları oluşturduğuna inanılıyor. Bir milyon yıl önce de, biriken kar ve buz buzul kayalarını oluşturmuş. Bu buzulların zaman içerisinde oluşturdukları vadi ise bugün U şeklinde olan Yosemite Vadisi. Vadinin ortasında ilerlerken yandan akan nehrin güzelliği ile büyülenip, kuş cıvıltılarını dinlerken nasıl olmuşta oluşmuş diyor insan. Sanki bir şey dağları çökertmiş ortaya bu vadi çıkmış gibi, muhteşem. Vadi, parkın sadece 18 kilometrekaresini kaplıyor ama dağlardan görünümü de, içinde olması da harika bir his. Sanki biz bir filmin içindeymişçesine keyif alıyoruz dolaşırken.

Parkın girişinde ödediğimiz ücret yine yedi gün için geçerli, düşünebiliyor musunuz sadece bu parkın içerisinde yapılabilecek ne kadar çok aktivite olduğunu... Bir gün hiking yollarından herhangi birini seçebilir, ertesi gün bisiklete binebilir ya da nehirde rafting yapabilir, ertesi gün göllerden birinde board üzerinde kürek çekebilirsiniz. Aktiviteler sonsuz, profesyonel iseniz dağa tırmanmanız ya da mağaralara inmeniz mümkün, ayılara dikkat ama :) En önemli uyarılardan biri karanlık olduğunda arabanızda yiyecek bırakmamanız, kokuyu alan ayılar arabaların camlarını kırıp içeriden mutlaka yiyecekleri alıyorlarmış. Sadece yazın değil kışın da bir sürü aktivite yapılabiliyor, cross country skiing ya da downhill kayak, ata binmek, fotoğraf ve sanat kursları kısaca dört mevsim aktivite dolu devasa bir alan sizi bekliyor. Keşke burada yaşasam ve her türlü aktiviteye katılacak vaktim olsa diyorum içimden.

Yosemite Valley’den başka parkta mutlaka görmeniz gereken noktalar var:

Tunnel View denilen nokta vadinin ilk görüntüsünü içerdiği için en çok fotoğraflanan noktalardan biri. Eeee bizde fotoğrafladık tabii ki. Bu arada San Francisco’dan Yosemite Parkı'na günlük otobüs turları var, eğer arabanız yoksa bir düşünün derim. Yosemite Valley’in tek girişi var, yani vadi boyunca gidip tekrar aynı yolu geri dönmeniz gerekiyor. Sadece görmek için bile geldiyseniz de bence kaçırmayın mutlaka araba ile sonuna kadar gidip dönün, pişman olmayacaksınız.

Başta bizi buraya sürükleyen El Capitan, vadinin üzerinde tüm ihtişamıyla duruyor. Yıl boyunca tırmanılabildiği için tüm dünyadan dağcıların büyük ilgisini çektiği bir gerçek. Öyle ki Sentinel Dome 910 metre iken, Half Dome 1460 metreye kadar çıkıyor.

Half Dome, Bridalveil Creek, Glacier Point görülmesi gereken noktaların başında geldiği için her ne kadar yolumuzun üzerinde olmasa da gidip geri döndük. İyi ki de yapmışız, görüntü paha biçilmezdi. Önceden ayarlarsanız Ranger’lar ile değişik aktivitelere katılmak mümkün. Geceleri yıldızları ya da ayın Sierra Dağları üzerinde yükselmesini seyretmek ya da sormak istediğiniz soruları kamp ateşi etrafında, beraber sıcak çikolatanızı yudumlarken sormak, parkın içinde ata binmek ya da yürüyüşe çıkmak gibi... Ben rastlayamadım ama bir de demir ustalarının demir dövme şovları oluyormuş Yosemite History Center’da, aklınızda olsun.

Bir de eğer Yosemite’ye yakın yaşayan bir çocuk olsaydım Junior Ranger programına katılırdım herhalde. Acayip keyif alarak çalışacağım bir yaz programı olabilirdi, kimbilir belki başkalarına ilham olur bu sözlerim :)

Bir sonraki rotamız Yosemite Park'ın hemen dışındaki Mammoths Lake olduğu için parkın kuzeyinden giden yolu kullanıp bu kez de parkın değişik güzelliklerine şahit oluyoruz. Her bir Vista Point’te durup bir ‘wow’ çekip devam ediyoruz. Araba ile giderken ileride bir Vista Point işareti görüp de girmediğimiz yer olduysa inanın çok pişman olduk. Çünkü her bir yerdeki görüntü, diğer noktada gördüğümüz görüntüyü aratmayacak kadar birbiri ile yarış içerisinde sanki.

Yosemite CreekPorcupine Flat
Olmsted Point


Cathedral Peak

Gaylor Peak
Taneya Lake

Yosemite, Miwok dilinde ‘'killer'’ yani ‘'öldüren'’ demekmiş; gerçi tam tersi mecazi bir anlamda afet, nefaset gibi de kullanılmış olabilir. Mariposa Savaşı'nda bölgeden uzaklaştırılan yerliler tarafında kullanılan haliyle en eski isminin ise ‘Ahwahnee’ yani ‘büyük ağız’ olduğu söyleniyor. Bence her iki isimde bölgenin güzelliğinin nefes kesiciliğine tam ulaşamamış. Daha detaylı bilgiye ulaşmak isterseniz bu adresi ziyaret edebilirsiniz. Parkın vahşi ortamını tatmak istiyorum derseniz şu adresteki Yosemite Park'la ilgili kısmı mutlaka okumanızı öneririm. 

Bir sonraki yazıda Mammoth Lakes, Furnace Creek ve çölün ortasındaki otelimizi anlatacağım. 

BANU DEMİR

Yazar Hakkında

BANU DEMİR

İstanbul Üniversitesi Radyo-TV bölümü ve Marmara Üniversitesi Contemporary Business Management’tan (gece bölümü) mezun olduktan sonra İngiltere Nescot College’da okudum.