Mayıs ayında yaptığım kısa Beyrut seyahatime akşam 17.00’de karar verdim, biletimi millerimle aldım, booking.com’dan otelimi ayarladım ve bir bakmışım gece 03.30’da Lübnan Beyrut'tayım. Evet, Beyrut’a ulaşmak o kadar kolay; vize uygulaması yok, uçuş mesafesi de oldukça kısa, kültürleri de bize çok yakın.
Havaalanında uçaktan indikten sonra ilk işim taksi parası verebilmek için 50 USD bozdurmak oldu. Uyuklayan banka memurundan şehir merkezine taksi ile ulaşmanın kabaca maliyetinin gece yarısı tarifesi ile 30 USD olabileceğini öğrendikten sonra taksici ile kısa bir pazarlık yaptım. Havaalanından, şehir merkezindeki meşhur El Hamra Caddesi’nin hemen paralelinde bulunan otelime saat 04.00 sıralarında geldim. Sabah saatine az bir zaman kaldığı için otelimi o gün için başlatmamıştım. Lobide kısa bir dinlenmeden sonra hava henüz aydınlanmadan dışarı çıktım ve Korniş (Corniche) olarak adlandırılan sahile doğru yürümeye başladım. İlkin hemen köşe başında bulunan ve zahter adını verdikleri pide fırını ile karşılaştım. O kör saatte bile önü epeyce kalabalıktı. Sıcacık zahterleri Beyrutlular afiyetle yiyorlardı, tabii ben de bu güzel lezzeti denedim.
Ardından hemen yakınlarda olduğunu tarif ettikleri sahile indim, bir de ne göreyim oldukça kalabalık. Beyrutlular sabah sporu yapıyorlar, seyyar satıcılar da yerini almışlardı. Bir müddet orada oyalanıp güneşin doğuşunu izledikten sonra otelime döndüm.
Dört gün kaldığım Beyrut’ta, Beyrutlular ile ilgili izlenimim şöyle oldu; bir zamanlar zengin olup daha sonra zor durumda kalan ve asalet sahibi insanların yüzünü gördüm orada. Yıllarca süren iç savaş ekonomilerine büyük darbe vurmuş, ayrıca şu anda da yaşanan istikrarsız iç gelişmeler ülkeyi oldukça zorluyor. Ülkede etnik yapı da din ve mezhep farklılıkları da oldukça fazla, yerleşimler de dini farklılıklar veya mezheplerine göre gerçekleşiyormuş, yani herkes kendi bölgesinde yaşıyor. Bunları nereden mi öğrendim, beni otelime götüren üniversite mezunu taksiciden. Daha sonra bu arkadaşı iki tam günlük gezi için çağırmıştım ve dönüşte de havaalanına götürmesi için anlaşmıştım yani epeyce Lübnan ve Beyrut ile ilgili bilgilendirmişti beni. Bana bu günübirlik turların maliyeti ise gün başına 80 USD olmuştu.
Gelelim gezilecek yerlere; El Hamra Caddesi en popüler yer, yaklaşık 1 kilometre civarı; sağlı sollu kafeler, restoranlar ve mağazalar var. Özellikle akşam saatlerinden sonra buralar kalabalıklaşıyor, yemek kültürleri bize çok benzer ve zengin, insanlar çok medeni ve birbirlerine çok saygılılar.
Alışveriş ve gezmek için Down Town bölgesine de gidilmesini tavsiye ederim, burada lüks tüm markaları bulabilmek mümkün, ayrıca yeteri kadar otel ve restoranlar da mevcut. Yine şehir içerisinde sahil bölgesinde kafelerde oturup Akdeniz manzarası eşliğinde yemek yenilebilecek yerler var. Yeme-içme fiyatları bize yakın, elektronik ve kozmetik ise % 25 kadar ucuz.
Gelelim şehir merkezi dışına; Jeita Grotto Mağarası, burası Lübnan’ın en turistik yerlerinden birisi. Devasa bir labirent şeklinde mağara sitemi ışıklandırılmış ve muhteşem bir görünümü var. Alt kısmında bir nehir mevcut, burada isterseniz sallara binebilirsiniz. Ayrıca müze şeklindeki bu yere ulaşabilmek için giriş bölgesinden yeşillikler ve nehir kenarından geçerek, teleferik türü bir araçla gidiyorsunuz.
Zamanı olanlar için gidip görmelerini tavsiye ederim. İkinci durağım; dünyanın en eski kentlerinden olan Fenikelilerden kalan Biblos’tu. Byblos olarak da adlandırılan bu tarihi yerin, bilim insanlarınca 7000 yıl öncelerinde yapıldığı tahmin edilmekteymiş. Şu an bu bölgedeki tarihi kent içerisinde küçük restoran ve alışveriş yerlerinin de olduğu küçük bir yerleşim yeri mevcut, şirin sahilinde ise az sayıda da olsa tekneleri görebilmek mümkün.
Beyrut’ta görülmesi gereken önemli yerlerden birisi de Harissa bölgesindeki Meryem Ana’nın devasa heykeli. Bu heykel Fransa’da imal edilmiş, Lübnan’a 1904 yılında getirilmiş ve Harissa bölgesinde çok yüksek bir tepeye yerleştirilmiş. Lübnanlılar Our Lady of Lebanon olarak adlandırıyorlar. Heykelin olduğu yere teleferik ile çıkılıyor ve teleferiğin ilk hareket ettiği yerlerde, neredeyse yüksek binaların içerisinden geçmesi ve içerilerde yaşayanları da görmek ayrıca çok enteresandı. Meryem Ana heykelinin en üst taraflarına da heykel çevresine yapılmış merdivenler ile çıkılabiliyor ve buradan nefes kesen müthiş bir şehir ve deniz manzarası görebilmek mümkün. Bana göre Harissaturu, Beyrut’a seyahate gelenler için olmazsa olmaz noktalardan birisi olmalı.
Beyrut çevresinde daha fazla görülmesi gereken birçok yer daha olmasına rağmen çok fazla yer işgal etmemek adına yazıma burada son veriyorum, ama bize her anlamda çok yakın olan ve düşük maliyetlerle görülebilecek bu güzel şehri ziyaret etmenizi samimiyetle öneririm.