Bu aralar enerjiniz yüksek ve sizi harekete geçirecek kıpır kıpır, dolu dolu bir şehir mi arıyorsunuz? Öyleyse rotayı Beyrut’a çevirmenin tam zamanı.
Lübnan’ın başkenti Beyrut, son zamanlarda hem kültürel hem de eğlence merkezli gezilerin en popüler noktalarından biri. Türkiye vatandaşlarının ülkeye girerken vizeden muaf olması buradan giden ziyaretçiler için ayrı bir cazibe sebebi. Sizin de pasaportunuz hazır ve gerekli motivasyonunuz varsa artık başlayabiliriz bu efsunlu şehri anlatmaya…
Uzun yıllar kanlı savaşlara sahne olmuş ve taş üstünde taş kalamayacak bir hale gelmiş Beyrut, küllerinden yeniden doğmuş desek yanlış olmaz. Akdeniz’in doğusunda bir burna kurulan şehir, 2 milyon civarındaki nüfusuyla ülkenin en büyük kenti; aynı zamanda da lokomotifi konumunda. Şehir, asırlardır farklı etnik grupların bir arada yaşamasına olanak sağlıyor. Nüfustaki bu farklılıktan doğan renklilik, şehrin en kuytu köşelerine dek yansımış. Bir Arap kenti olmasına karşın nüfusun büyük bir kısmı Hıristiyanlardan oluşuyor. İslam ve Hıristiyanlık mabetlerinin yan yana duran görüntüleri de şehre kültürel bir zenginlik katmış.
Beyrut’la ilgili okuduğunuz yazılarda karşınıza sık sık Ortadoğu’nun Paris’i benzetmesi çıkacak. Yalan da değil hani… Zira şehrin meydanlarında, kafe ve restoranlarında ve hatta binalarında Avrupa esintisini farketmemek mümkün değil.
Nerede Kalmalı?
Beyrut’ta bölgeler arası uzaklık yürüme mesafesinde. Dolayısıyla konaklamak için tercih ettiğiniz otel nerede olursa olsun gezilecek yerlere yakın olacaktır. Kentteki düşük bütçeli oteller Hamra bölgesinde bulunuyor. Yeni Şehir bölgesi dedikleri Solidere ise şehrin kalbinin attığı yer. Buralarda oteller daha lüks. Dolayısıyla fiyatları da daha yüksek. Fakat marinaya olan yakınlığı sebebiyle pek çok turistin tercihi buradan yana oluyor.
Şehir içi ulaşım
Daha önce de dediğimiz gibi Beyrut’ta gezilecek yerlere yürüyerek ulaşmanız mümkün. Üstelik bu size şehrin ara sokaklarına girme imkânı da verecek. Fakat yine de bir ulaşım aracı tercih edecekseniz otobüs ya da taksileri tercih edebilirsiniz. Ancak taksilerin taksimetre bulundurmadıklarını hatırlatalım. Dolayısıyla binmeden önce ne kadar ödeyeceğinizi sormakta ve hatta pazarlık yapmakta fayda var. Şehre dokuz kilometre uzaklıktaki havaalanından şehir merkezine ulaşım için ise tek seçeneğiniz taksi. Bu yolculuğun yaklaşık 20 Euro tuttuğunu söyleyelim; ama siz yine de pazarlığınızı yapın.
Beyrut Gezilecek yerler:
Zaitunay Bay ve Corniche Kıyıları
Şehri gezmeye Zaitunay Bay adı verilen limandan başlayabilirsiniz. Burası şehrin iç kesimlerle karşılaştığında bir hayli lüks, gökdelenlerin boy gösterdiği bir yer. Limandan başlayarak Corniche adı verilen sahil şeridi boyunca yürümelisiniz. 4,8 kilometre boyunca devam eden şeridi palmiye ağaçları süslüyor. Yolun hemen alt kısmında ise plajlar bulunuyor.
Güvercin Kayalıkları
Corniche sahil şeridi boyunca yürürken, denizin içinde iki koca kaya parçası gözünüze takılacak. Beyrut fotoğraflarında sık sık gördüğünüz bu kayalar Güvercin Kayalıkları olarak anılıyor. Civarında bulunan kafelerden birine kurulup kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Özellikle gün batımı sırasında bu kayalar çok güzel fotoğraflar veriyor.
Beyrut Ulusal Müzesi
Şehrin en önemli müzesi Ulusal Müze, Beyrut’un asırlar boyunca ev sahipliği yaptığı medeniyetlerin izlerini takip etmeye davet ediyor. Müze, 1975-1991 yılları arasındaki Lübnan Savaşı’nda büyük hasarlar almış. Ancak savaşın ardından resmi kurumların ve özel sektörün desteğiyle onarılmış ve 1999 yılında tekrar açılmış. Müzenin en dikkat çeken eserlerinden biri Sokrated ve etrafında yedi bilgenin yer aldığı Calliope’yi tasvir eden Yedi Bilgi Mozaiği.
Mohammed Al-Amin Camisi
Mohammed Al-Amin Camisi, şehrin ve hatta ülkenin en önemli camisi. Dış mimaridaki sadelik, yapının içinde kendini bir hayli iddialı motiflere bırakıyor. Söylenenlere göre mimari Azmi Fakhuri, İstanbul’daki Sultanahmet Camii’nden esinlenerek bu camiyi yapmış.
Saint George Maronite Katedrali
Mohammed Al-Amin Camisi’nin hemen yanında bulunan ve Beyrut’un en eski kilisesi olarak bilinen Saint George Maronite Katedrali, şehrin etnik yapısıyla ilgili güzel bir örnek. Bir camiyle katedralin bu denli yakın olduğu kaç tane daha şehir vardır bilinmez ama bu iki yapıyı bir arada görmek, Beyrut gezisinin en önemli etkinliği belki de.
Martyrs Meydanı
Katedral ve camiden çıkıp sola döndüğünüzde yaklaşık 200 metre ötenizde Martyrs Meydanı’na geleceksiniz. Meydanda meydana adını veren bir anıt var. İç Savaş sırasında atılmış kurşun izlerini görebileceğiniz anıt Beyrutlular için büyük önem taşıyor. Yaşanan acıları unutmamak için anıt, onarılmıyor.
Roma Kalıntıları
Arkeolojik kalıntıları incelemekten keyif alanların mutlaka görmesi gereken bu kalıntılar, Mohammed Al-Amin Camisi’nin hemen arkasında bulunuyor. Roma döneminden kalma bu buluntular yalnızca 50 sene önce ortaya çıkmış. Sergilenme alanı ise oldukça dikkat çekici.
Al Omari Camii
Bu cami, Beyrut’un en eski yapısı olarak biliniyor. Dolayısıyla simgesel bir önemi var. 7. yüzyılda İslam ordularının şehri fethetmesinden sonra inşa edilmiş. Fakat arkeolojik çalışmaların sonuçları, burada önceleri bir Roma Tapınağı olduğunu gösteriyor. 12. yüzyılda John the Baptist adı verilerek Haçlı Orduları tarafından kiliseye çevrilmiş. 1291’de Memluklerin Haçlı ordularını bozguna uğratıp şehre yeniden İslam sancağını dikmesiyle beraber cami de özgün haline döndürülmüş.
Saifi Köyü
Şehrin merkezi Solidere yakınlarında bulunan Saifi, sanat galerileri, butikler, tasarım mağazalarının olduğu bir bölge. Sokakları araçlara kapalı ve restore edilmiş eski binalardan oluşuyor. Aynı zamanda da birbirinden sevimli kafe ve restoranın bulunduğu, güzel bir enerjisi olan bir yer.
Jeitta Mağarası
Beyrut’un merkezine 20 kilometre uzaklıkta bununan ve Dünyanın 8. Harikası olarak gösterilen Jeitta Mağarası, yer altı nehrinin meydana getirdiği bir oluşum. İki bölümden oluşan mağaranın üst katında yürüyerek, sularla kaplı alt katında ise tekneyle geziliyor. Sarkıt ve dikitleriyle muhteşem bir görüntüye sahip olan mağara Beyrut gezinisin en etkileyici anlarını yaşatacak.
Harissa
Jeitta Mağarası’nın yakınlarında bulunan Harissa Dağı bölgenin en çok turist çeken noktalarından bir diğeri. Bu yoğun ilginin en büyük sebebi ise dağın sunduğu muhteşem Beyrut manzarası. Ziyaretçilerin bu manzaranın tadına vara vara tepeye çıkabilmesi için dağa bir teleferik sistemi kurulmuş. Yukarıda ise onları büyükçe bir Meryem Ana Heykeli karşılıyor.
Byblos
UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alan Byblos, kurulduğundan beri aralıksız yaşanılan dünyanın en eski yerleşim yeri olarak biliniyor. İncil’e adını veren şehir, aynı zamanda günümüzde kullandığımız latin alfabesinin doğum yeri. Byblos, daracık sokakları, taş evleri, eski çarşısı, limanı, yanyana sıralanmış kafe ve restoranlarıyla keyifle geçirelecek birkaç saat vadediyor ziyaretçilerine.
Ne Yenir?
Arap, Türk ve Akdeniz mutfağının bir sentezi olan Lübnan Mutfağı, dünyanın en çok sevilen mutfaklarından biridir. Dolayısıyla Beyrut gezisinde aç kalmayacağınızın garantisini verebiliriz. Türlü türlü mezeleriyle rengârenk sofralara konuk olacağınız bu şehirde bir tür pide çeşidi olan manqouse ve tabii ki Lübnan’ın imza yemeği falafel yemeden dönmeyin. Arak adı verilen Lübnan rakısının mezelerin bolca servis edildiği bu sofralara çok yakıştığını söylemeden geçmeyelim. Geleneksel bir yemek için Monot Caddesi’nde bulanan Em Sherif’i tercih edebilirsiniz. Burası hem şık, hem de Lübnan mutfağında oldukça iddialı bir restoran.
Gece Hayatı
Yazının başında da dediğimiz gibi Beyrut, eğlence merkezli gezilerin son zamanlardaki gözde adreslerinden. Şehirde gece hayatının renkli geçtiği bölgelerin başında Monot Caddesi ve Gemmayzeh geliyor. Yalnız şunu belirtelim: Şehirdeki birçok gece kulubüne girebilmek için önceden rezervasyon yapmak gerekiyor ve kılık kıyafetiniz de içeri alınıp alınmayacağınız konusunda etkili bir faktör. Şehrin önde gelen kulüpleri arasında Skybar, White Beirut ve Music Hall’ü sayabiliriz. Tercihiniz görece daha sakin bir ortamda, canlı müziğin tadını çıkarmaksa Godot’ya gidebilirsiniz. Anise ise kokteyl menüsüyle Beyrutluların gönlünü fethetmiş görünüyor.