Havaalanı; Beyrut merkeze çok uzak değil, takribi 15 dakikada merkeze vardık. Geriye dönüp karanlıkta ne hatırladığımı kendime sorduğumda, altın rengi ışıkların altında parıldayan mavi bir kubbe ve minareler, hemen yanında yer alan bir kilise… Daha sonra otobüsle tek yönde trafiğin aktığı veya akmaya çalıştığı bir caddeye giriyoruz; “Al Hamra”… Daha sonraları da bu caddede trafiğin aktığını hiç görmedim. Trafik kuralı diye bir şey yok zaten Beyrut'ta, bizden kötüler bu anlamda… Aniden direksiyonu önünüze kırıveriyorlar, şerit denen bir şey de yok bizden farkları “sinirli” değiller, “söylenip” geçiyorlar… Doğruyu söylemek gerekirse öyle trafik yüzünden kavga dövüş de görmedik.
Otelimiz Al Hamra Caddesi’nin bir arka sokağında olduğundan, bu caddeye tatil boyunca mecburen uğramak zorunda kaldık fakat bu caddeden mecbur kalmadıkça taksiyle geçmedik. Al Hamra bölgesini, İstanbul’daki bir bölgeyle kıyaslamak istersek “Osmanbey” gibi denebilir. Tek yönlü bir cadde, sağlı sollu bizim alışveriş merkezlerinden tanıdık olduğumuz marka mağazaların yer aldığı bir cadde… Fiyatlar; İstanbul ile kıyaslarsak hemen hemen aynı, belki biraz daha yukarıda…
H&M, Miss Poem, Vera Moda, Jack Jones aklımda kalan ve bu bölgede yer alan mağazalar; özellikle bu mağazalarda vakit kaybetmek gereksiz… Oteli bu bölgede olanlar için, akşamüzeri vakit geçirilebilir. Dolar da kabul ediyorlar; fiyatları kasada otomatik olarak Dolar'a çeviriyorlar, para üstünü yerel para ile veriyorlar. Bu bölgede yemek açısından sıkıntı çekilmez; fast food, küçük kebapçılar, pizza, Starbucks ne ararsanız mevcut…
Beyrut'ta İlk Gün: Rehberli Tur
Arkadaşlarla tur şirketinin programında yer alan panoramik şehir turuna, öğlene kadar hem şehri rehberin ağzından tanımak hem de ne neredeymiş diye kendimize bir yön tayin edebilmek adına katıldık. Otelin bulunduğu arka sokaktan Al Hamra'ya çıkan sokakta gelişi güzel park edilmiş arabaların yüzünden caddeye 45 dakikada çıkabildik, ilk ve son Beyrut yumruksuz mahalle kavgasını seyretme şansını elde ettik ve en sonunda mahallelilerin yardımı ile otobüsümüze engel olan arabalar karga tulumba yol kenarına alındıktan sonra yolumuza devam ettik.
Beyrut'un merkezi turistik bölgeleri aslında yürüme mesafesinde olduğu için her yere yürüyerek gitmeyi tavsiye ediyorum. Fotoğraf çekmeyi sevenler için Beyrut sokakları bulunmaz bir hazine… Fakat makineyi kaptırmamak için dikkat etmek de gerekiyor zira her köşede askeri nokta var. Makinelerin pilleri akşamdan muhakkak şarj edilmeli…
Otobüsle 5 dakikalık bir mesafeyle Downtown bölgesine ulaşılıyor. Taksiler genelde 10 Dolar’a gidiyorlar, fiyatta muhakkak pazarlık edilmeli… Barikatlarla çevrili bu bölgede; Ömer Camii, Mecidiye Camii, Parlamento Binası, Birleşmiş Milletler Binası, tarihi Yunan Ortodoks ve Katolik kiliseleri, Osmanlı Saat Kulesi, El Amin Camii ve Roma İmparatorluğu’ndan kalma kalıntılar bulunmaktadır. Bu bölge “Solidere” olarak anılıyor.
Solidere; savaş sırasında oluşan tahribattan şehir merkezini kurtarmak ve şehri eski güzel günlerine döndürmek isteyen Lübnan Parlamentosu’nun, dönemin başbakanı Hariri önderliğinde kurduğu mühendislik şirketinin adı… Bu bölgeye bugün “Özgürlük Meydanı - Palace de L’Etoile” deniyor.
Ben burada gezilecek bölgeleri anlatırken tamamen bölgeyi bilmeyen birine anlatıyormuşum gibi aktarmak istiyorum ve akşam gördüğüm, Downtown bölgesinde yer alan mavi kubbeli “El Amin” camisini esas alarak yerleri tarif etmek istiyorum. Caminin ana kapısının hemen yanında 2005 yılında suikastte hayatını kaybetmiş dönemin başbakanı Refik Hariri ve korumalarının adına kurulmuş bir çadır bulunuyor.
Caminin ana kapısına sırtımızı verirsek yolun hemen solunda “Virgin Music Store” yer alıyor. Mağazanın en alt katında Çin malı oyuncaklar, üst katlarda Arapça kitap, DVD, cd vs. bulunmakta… Özel bir şey aranmıyorsa muhakkak gidin görün denecek bir yer değil. Virgin Market ve El Amin Cami'sinin hemen arka tarafları “Downtown”…
Bu bölgenin camiye yakın yerlerinde restore edilmiş binaların altlarında kafeler yer alıyor. Muhakkak tavuklu (bol sarmısaklı) ve etli dürümlerini ve taze sıkılmış meyve sularını deneyin. Bir de bu kafeler nargileleri ile meşhur…
Bu bölgedeki sokaklar; trafiğe kapatılmış, yeniden restore edilmiş, fazla uzun olmayan ve birbiriyle kesişen çok hoş sokaklar… Tarihi dokuyu içinize çekiyorsunuz, neredeyse her bir kareyi fotoğraflamak istiyorsunuz. Chanel, Rolex vs. gibi hemen hemen dünyaca ünlü bütün markalar bu sokaklarda sıralanmış. Bu sokaklardan denize doğru devam ettiğinizde tarihi doku değişiyor, modern binaların sıralandığı farklı bir doku boy göstermeye başlıyor. Hangi sıfat uygun olur dersek; 'ihtişam = paranın gücü… Palmiyelerin arasında cam giydirme 20-25 katlı yeni, görkemli rezidanslar... Bu bölgenin adı “Corniche - Sahil”…
St. George Körfezi’nden başlayarak güvercinlik kayalıklarının bulunduğu Rauche'ye kadar devam eden Akdeniz'e nazır sahil yolu; koşanlar, bisiklete binenler, yürüyüş yapanlar için ideal bir yol… “Hard Rock Cafe” bu sahil şeridinde yer alıyor; Pazartesi akşamları “chicken & chips” gecesi, önceden rezervasyon yaptırmak lazımmış, fiks fiyat 20 USD Dolar'ı… Biz gitmedik, pişman oldum, gece o büyüleyici manzarayı görmek isterdim. Sahil şeridinde Beyrut için büyük önem taşıyan “St. George Hotel ve Yatch Club”, üzerindeki STOP SOLIDERE yazısıyla savaş sonrası yenilenme çalışmaları sırasında hükümetten hiçbir destek alamamasından dolayı hayalet bir bina olarak savaşın tüm tahribatını gözler önüne seriyor. Ancak otelin önünde bulunan Yatch Club ve Marina'nın işletilmekte olan havuzunda marinaya nazır kahve içilip, yorgunluk gidermek mümkün…
Gece Hristiyan bölgesi olan Ashrafieh Caddesi’ndeyiz, artık yorulduk, bu bölgede yer alan ABC Alışveriş Merkezi'nde yemek yiyip otele dönüyoruz.
ABC Mall en büyük alışveriş merkezleriymiş, özellikle gidilir mi diye soracak olursanız bence hayır… Fakat hanımlar alışverişsiz duramazlar, giriş katında kadın iç giyim mağazaları yer alıyor ve Türkiye'de olmayan markalar var.
Beyrut'ta İkinci Gün
Jeita - Harissa - Byblos
Biz bu turu Beyrut'a geldiğimiz turizm firması ile yapmadık. Kendimiz otelin resepsiyonu aracılığı ile “Allo Taxi” firmasından araç kiraladık ve kendi kafamıza göre hareket ettik. Sabah erken hareket ettik, iyi de ettik zira Jeita ve Harissa'da bilet alırken sıra oluyor. Merkezden araba ile takribi yarım saatlik bir mesafe ile Jeita'ya geldik.
Jeita, Beyrut'un 18 km kuzeyinde ve Nahr Al Kalb Vadisi’nde yer alıyor. Dünyanın 7. doğa harikası adayı ve 2 ayrı mağaradan oluşuyor. Mağaralardan biri 9 km'yi bulan yer altı sistemi ile dünyanın en büyük sarkıtına sahip, diğeri ise Lübnan'ın içme suyunu sağlayan Nahr Al Kalb Nehri’nin kalbini oluşturan Alt Mağarası. Bu mağarada; sala benzer bir taşıtla kısa süreli, gizemli bir tur yapma şansınız var; bu çocukların çok hoşuna gidiyor. Görülmeye değer bir doğa harikası…
Harissa'ya, sayfiye yeri olan Jounieh'den teleferikle çıkılıyor ve buradan Jounieh koyu kuşbakışı izleniyor. Tek espri kuşbakışı manzara mı, tabii ki hayır… Benim gibi yükseklik korkusu ve panik atağı olan biri için tam bir macera! Önce güzel bir sıraya giriyorsunuz, kalabalık mı kalabalık… Sizi alıyor bir düşünce… Küçücük, maksimum 4 kişinin sığdığı renkli kabinler… Biri geliyor biri gidiyor… Lunapark gibi...
Dakika tutuyorum, gözüme bir kabin kestiriyorum tepeye çıkana kadar kaç dakikada çıktığını tutuyorum, 5-6 dakika sürüyor. Bana göre uzun bir süre; ya elektrikler kesilirse, düşünmek bile istemiyorum ama kaçamam… Bir yanım binmek istiyor diğer yanım korkuyor. Yaklaşık 20 dakika kendime işkence ettikten sonra biz 4 kişi biniyoruz, ben hemen yüksekliğe arkam dönük olacak şekilde pozisyon alıyorum ama beklediğim gibi olmuyor. Elektrikler kesilmiyor, yağmur yağmasına rağmen çok sallamıyor, güle oynaya yukarıya çıkıyoruz.
Manzara müthiş; elleri açık, şehri kutsayan heybetli bir Meryem Ana Heykeli bizleri bekliyor. Fotoğraflar çekiliyor, manzara seyrediliyor sonra tekrar bir yarım saat beklendikten sonra dönülüyor. Benim için Harissa; teleferik ve korkuyu yenmek demek! Karnımız artık yavaş yavaş acıkmaya başladı ve turun son durağı olan Byblos'a hareket ediyoruz…
Byblos, Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer alan antik bir kent ve Beyrut'a 40 km uzaklıkta yer alıyor. Fenike dönemine ait Büyük Tapınak, Obelisk Tapınak, Baaltis Tapınağı ve Haçlılar döneminde inşa edilen Byblos Kalesi bulunuyor. O kadar açız ki gezmeyi erteleyip hemen yemek için “Pepe Balık”a kendimizi atıyoruz. Önceden rezervasyon yaptırmıştık, hava limonata gibi dışarıda oturuyoruz, dostlarımızla beraberiz… Daha başka Allah'tan ne isteriz ki… Yemekten sonra dar sokaklarda dolaşıyoruz, günbatımını fotoğraflıyoruz, harika bir gün geçirdik.
Yorgun bir şekilde arabaya biniyoruz herkes şekerleme modunda, akşam ve bayram trafiği de İstanbul'u aratmayacak yoğunlukta… Ben yolda oyunbozanlık yapıyorum, ertesi gün son günümüz ve planlanan Baalbek turuna katılmak istemediğimi ve Beyrut'u yavaş çekim tekrar içime sindirmek istediğimi söylüyorum. Galiba arkadaşların da Baalbek'e gitmek gözlerinde büyüyor ve biz 3. ve son günü Beyrut merkezde geçiriyoruz.
Baalbek’i gidip görmedik fakat kısa bir bilgi aktarmak isterim… Unesco Dünya Koruma Listesi’nde yer alıyor ve Beyrut'a 85 km uzaklıkta bulunuyor. İnşa edilen tapınaklar Roma Dönemi'nden kalma ve dünyanın en önemli Roma kalıntıları…
Mezeler
- Humus = haşlanmış nohut ezmesi, tahin, limon, zeytinyağı
- Babagannuş = kızarmış patlıcan, domates, soğan, suman, limon ve zeytinyağı
- Mütebbel = patlıcan ezmesi
- Tabule = maydanoz, domates, soğan, bulgur, limon, zeytinyağı
Salatalar
- Fattuş = semizotu, domates, salatalık, limon, sirke, zeytinyağı, sumak, ekmek
- Zahter = zahter otu, domates, soğan, tuz, zeytinyağı
Ara Sıcaklar
- Kibinai = çiğ kıyma, sembusek (içi kıymalı, peynirli veya ıspanaklı börek)
- Kibbe = içli köfte
- Labne = beyaz peynir
- Yoğurt ve zeytinyağlı yaprak sarma
Ana Yemekler
- Lebeniye = yoğurtlu nohut çorbası
- Kibbe lebeniye = İçli köfteli, yoğurtlu nohut çorbası
- Falafel = kızarmış soğanlı nohut köftesi
- Tavuklu pilav
- Maluf = fasulye ezmesi
- Kebaplar ise bize oranla daha az yağlı
Tatlılar
- Ashta = kaymak üzeri bal, peynirli ve kaymaklı künefe
- Baklava, fıstıklı ve cevizli tatlılar, hurma