Adım Adım Beyrut Gezimiz

Ben Beyrut. Yüzüklerini, bileziklerini, gerdanlıklarını suda yitiren su kraliçesi… Ben Akdeniz’in ayak altına düşen incisi… Ben mitolojinin cıva ile zehirlenmiş mavi balığı… Ben Beyrut. Sizin mermi şeridiyle, ahşap tabutla, ölüm ilanıyla değiş tokuş ettiğiniz, hak etmediğiniz sevgi şiiri… Nizar Kabbani-Ben Beyrut

Bu yarıyıl tatilinde eşimle keşfetmek için Ortadoğu'nun Paris’i Beyrut’u seçtik. Ocak ayında olmamıza rağmen hava gayet güzel, sadece akşamları biraz serindi. Refik Hariri Havaalanı'na indikten sonra macera başladı, ilk olarak pasaport memurları İsrail'e gidip gitmediğimizi sorguladı, gitmeden biraz araştırma yapmıştık, İsrail’e giriş çıkış yapanlar Lübnan'a giriş yapamıyor diye. Pasaportumuzda İsrail'e ait damga veya mühür yoktu (ki geçen sene liste vize alarak Kudüs'e gitmiştik ve damgalar sadece ayrı bir kağıda vurulmuştu) yani pasaportumuz bizce 'temiz' görünüyordu. Fakat pasaport memurlarının ısrarlı soruları bizi işkillendirdi, meğer çipe işlenmiş, elektronik olarak görünüyormuş her şey. Neden gittiğimizi sordular, Mescidi Aksa’yı ziyaret ettik, Müslümanız elhamdülillah vs. derken ikna oldular herhalde, girişimizi onayladılar. Sonradan ikinci pasaport çıkartarak bu işi çözenlerin olduğunu duydum, sizin de aklınızda bulunsun.

İran, Lübnan, Suud gibi bazı devletler İsrail'e giriş çıkış yapanları geri gönderiyor. Havaalanından üst kata çıkıp taksi kullandık, üst katta yolcu bırakmaya gelen taksiler olduğu için boş dönmemek adına daha uyguna götürüyorlar diye duymuştuk, 25 dolara taksi şoförüyle anlaştık. Gezi sonunda havaalanına Uber kullanarak döndük, yine 25 doları gözden çıkarmıştık ki yaklaşık 13 dolar tuttu :) İnternet bulduğunuz yerde Uber kullanmanız daha mantıklı. Bu arada araçlarda taksi ibaresi aramayın, herkes taksici olmuş memlekette, sık sık korna çalarak "taksi???" diye soruyorlar. Otelimiz Hamra bölgesindeydi, gece vardığımız için direk yattık.

Rouch Bölgesi'nde Yürüyüş ve Hamra Caddesi'nde Yemek

Oteli sabah kahvaltısı hariç ayarlamıştık, iyi ki de öyle yapmışız, her gün aynı yerde aynı şeylerden yemektense farklı yerlerde farklı şeyleri denemeyi seviyoruz. Lübnanlılar hamur işini çok seviyorlar, envayi çeşit atıştırmalık çıkıyor fırınlarda, börek, pizza, mini pide, zahterli pide dedikleri. Zaatar çok tüketilenler arasında, biz otele yakın Al Fakhani Gourme adında market fırın karışımı bir yerden karışık hamur işleri aldık, hepsi de çok lezzetliydi. Pek çok mezeyi, hazır yemeği buralarda bulabilirsiniz, hemen tadımlık ikram ediyorlar zaten.

Kahvaltı sonrası yürüyerek sahile indik ve meşhur güvercin kayalıkları denilen Rouche bölgesine geldik. Beyrut'un simgelerinden olan bu kayalıklarda fotoğraf çektirip sahil boyu yürüdük, bu arada şehirde trafik çok fazla, toplu taşıma pek yaygın değil, gördüğümüz otobüsler de çok dandik görünüyordu, şehri baştan başa yürüdük desem yalan olmaz, günde yaklaşık 23000 civarında adım attık. Beyrut şehir içi yürüyerek keşfedebileceğiniz bir yer.

Güvercin kayalıklarına nazır Bay Rock Cafe'de Lübnan'ın meşhur mezelerinden tatmaya başladık. Tabbule (maydanozu bulgurlu salata), fattuş (semizotu salatası) humus (meşhur nohut ezmesi) ve naneli limonata aldık, hepsi de çok lezzetliydi. Sonrasında Zaytunay Bay yat limanına yürüyerek gittik, burası yeni binaların çevrelediği modern bir yer, kıyı boyunca çeşitli cafe & restorantlar var, hafta içi olduğundan çok kalabalık değildi.

Güneşi burada batırdıktan sonra Hamra Caddesi'ne gittik, burası daha çok Müslümanların yaşadığı bir mahalle, cadde işlek, cafeler, dükkanlar ışıl ışıl, sağlı sollu mağazalar dolu. Bakına bakına Cafe Hamra’ya geldik. Ana yemeğin yanına labne harra (yoğurtlu bir meze) ve humus swarma aldık, humusun ortasına döner koymuşlar, buradaki humus pek hoşuma gitmedi açıkçası. Cafe dekorasyonu hoş, kitaplar koymuşlar, renkli duvarları, güzel ambiyansı vardı. Bugünü bu şekilde tamamladık.

Zaitunay Bay

Turistik Downtown Bölgesi

Ertesi gün hedefimiz süslü sokakları ile Beyrut'un şirin yüzü Downtown Bölgesi. Daha çok turistleri cezbeden AVM'leri, çarşısı, lüks mağazaları, sarı renk tarihi binaları, saat kulesi ve meydanı, Muhammed El-Emin Camii ile St. George Katedrali ön plana çıkıyor. Cami ve katedral yan yana hatta dip dibeler. Ezan sesi ile çan seslerinin birbirine karışması ile bana Kudüs'ü anımsattı. 1975'de patlak veren iç savaşın da en büyük müsebbibi din ve mezhep çatışmaları olmuş.

Lübnan büyük bir Hristiyan Arap nüfusun yaşadığı bir ülke, diğer Arap ülkelerinden bu yüzden çok farklı. Müslüman nüfusun birçoğu da İsrail zulmünden kaçan Filistinli göçmenler. Buna son yıllarda Suriyeli mülteci nüfus da katılınca durumlar baya sıkıntılı hale gelmiş anlayacağınız. İç savaşın izlerini yer yer kurşun ve bomba izleri bulunan binalardan görebilirsiniz, ibret olması için bazılarını özellikle yenilemiyorlar diye duymuştum.

Cami Sultanahmet Camisi'nden esinlenerek yapılmış, mavi kubbeli, içi çinilerle süslü güzel bir cami. Bu meydanda oldukça fazla asker gördük, parlamento binası, bakanlıklar vs. hepsi birbirine yakın yerlerde, tarihi Osmanlı binaları kullanılıyor. Roma kalıntıları ve hamamları da bu bölgede görebileceğiniz yerlerden. Al-Omer camii restorasyondaydı. 

Beirut Souks çarşısına göz attıktan sonra yemek için adını çokça duyduğumuz Abdel Wahab Restoran'a gittik. Yemek ve mezeler oldukça lezzetliydi, şiş tavuk, kibbe (içli köfte), muhammara, fattet batenjen (yoğurt u patlıcan mezesi) çok iyiydi, fiyatlar ortalamanın biraz üzerinde fakat lezzet on numara. Beyrut gezmek için pahalı bir şehir aslında, örneğin yemekte içtiğimiz 1 lt suya 6500 Lübnan lirası verdik, dolar kuru burada sabit 1 dolar 1500 LL. Yani doların yaklaşık 5,6 TL olduğu zamanda gittiğimize göre bir litre su için restoranda yaklaşık 24 TL ödemişiz :(. Fakat marketlerde aynı su için fiyat 1000 LL yani 4 TL civarında diyebiliriz.

Yemekten sonrasında arka sokaklardan yürüyerek otele geliyoruz. Şehrin hem süslü sokakları hem arka sokaklarını görmek o şehri daha iyi anlamamızı sağlıyor, bu yüzden yürüyerek keşfettiğim şehirleri seviyorum.

Muhammed Al-Emin Camii-St.George Katedrali

Jeitta Grotto - Byblos - Harissa Turu

Bugün rotamızda Jeitta Grotto-Byblos-Harissa turumuz var. Şehrin dışında oldukları için Five Stars Tours'dan şoförlü araç kiraladık 120 dolara, aynı tur için otelden aldığımız fiyat 140 dolardı o yüzden tekliflerini direk kabul ettik, 100 dolara taksici bulanlar da olduğunu okumuştum bazı gezi yazılarında. Şoför abi İngilizce konuşmasa da bir şekilde anlaşmayı başardık, dilediğimiz yerde dilediğimiz kadar kaldık. 

Jeitta-Grotto dünyanın yeni yedi harikası olmaya aday gösterilmiş büyük bir mağara. Giriş ücretli, aslında iki mağara fakat bizim gittiğimiz dönemde alt mağara kapalıydı, sadece üst mağarayı gezdik (kişi başı 12000 LL). Kışın sular yükseldiği için kapatıldığını duymuştum, alt katta botla gezinti yapılıyormuş çünkü, kaçırdığımıza biraz üzüldük, fakat tüm mağaraların şubat ayında 20 gün tümden kapalı olduğunu öğrenince buna da şükür dedik. İçerde fotoğraf çekimi yasak, telefonları, kameraları dolaplara koyduruyorlar ve içerde görevliler var. Gerçekten çok ilginç oluşumlar vardı mağara içerisinde. 7

Buradan sonra Byblos’a geçtik. Burası alfabeyi ilk bulan Fenikelilerin kullandığı antik liman kenti. Antik kente giriş ücretli (kişi başı 8000 LL), içerde muhteşem Akdeniz manzarası izleyebileceğiniz kalesi var. Antik kentin dışında ise hediyelikçilerin bulunduğu ufak bir çarşısı var. Buralarda yaklaşık 2 saat vakit geçirdik, kıyıda büyük Akdeniz dalgalarını izlemek çok keyifliydi, biz Akdeniz’i böyle hırçın, coşkun, koca koca dalgalı bilmezdik… Sonrasında Harissa bölgesine geçtik. Burası Meryem Ana heykeli bulunan yüksekçe bir tepe ve tepeye teleferikle çıkılıyor (kişi başı 11000 LL). Heykelin altında ufak bir kilise var, Hristiyanlar bu heykelin Beyrut’u koruduğuna inanıyorlar ve dua ediyorlar. Tepeden manzara izleyebilir veya kafede oturup Beyrut manzarasına nazır bir şeyler yiyip içilebilirsiniz.

Biz burada fazla oyalanmadan şoförümüzden bizi Muhammed Al-Emin Camii'de bırakmasını istedik ve bir şeyler yemek için adını çokça duyduğumuz Gemmaziye bölgesinde bulunan Le Chef’e gittik. Burası popüler olmuş küçük bir esnaf lokantası. Çorba, humus, musakka, tahin soslu balık güzeldi, fakat kırmızı et ve tavuk iyi pişmemişti, böyle mi tüketiliyor bana mı denk geldi bilemeyeceğim. Yemeğin yanında üzerine dökülmesi için yeşil otlu bir sos ve soğanlı sirke getirdiler, farklı ismi vardı sosun tam hatırlamıyorum ismini ama çok hoşuma gitmedi açıkçası. Fiyatlar da gayet uygun, deneyebilirsiniz.

Lübnanlıların kahvaltıda yedikleri meşhur bir künefeleri var, ekmek arasına koyup üzerine şerbet gibi bir sos döküp yiyorlar. Biz kahvaltı için değil de akşam yemeyi tercih ettik ve yürüyerek şehrin bir başka noktasında bulunan Taj Al Malouk'a gittik. Sadece Lübnan'da bulabileceğiniz farklı içerikli baklava türü tatlılar da mevcut, biz bir dilim künefe bir porsiyon diğerlerinden karışık aldık, fazla bile geldi. Tatlıları beğendim mutlaka deneyin, özellikle hurmalı olan çok iyiydi. Bu kadar kaloriyi almışken otele gidemezdik, sahile yürüdük ve Güvercin Kayalıkları'nı bir de akşam izledik. Bugün en çok adım attığımız gündü, otele vardığımızda yaklaşık 25500 adım atmış olduğumuzu görünce ayaklarımıza biraz acıdık :)

Harissa

Beyrut Mutfağı

Bugün yeme içme ve dinlenme günü, uçağımız gece yarısı olduğundan bagajları resepsiyona emanet edip çıkış yaptık. Gezilecek yerlerin tamamını gördüğümüzden ve Beyrut Ulusal Müzesi'ni gezmeyi canımız çekmediğinden sahilde biraz kitap okumayı tercih ettik. Aslında Beyrut için 3 gün idealmiş, birçok yeri görüp birçok şey tadabilirsiniz. Ama bugünün bombası falafel. Bugüne kadar tatmak fırsat olmamıştı keşke daha önce tatsaydık, daha çok daha çok yerdik :). Şehrin en meşhur fast food zinciri Barbar restoranın falafelde iyi olduğunu okumuştum. Barbar'da pek çok çeşit sandviç, atıştırmalık, döner vs. bulabilirsiniz. Falafeli ister dürüm şeklinde ister pakette yanında yeşillik ve sosla yiyebilirsiniz. Biz her iki türden de paket yapıp sahile gittik, dürüm falafeli daha çok beğendim, mutlaka deneyin.

Beyrut mutfağı hakikaten övgüyü hakkediyor. Sahilde biraz kitap okuduktan sonra biraz da Bay Rock Cafe'de oturduk, wifi'den yararlanarak biraz vakit geçirdik. Sonrasında Zaitunay Bay'a yürüdük. Burada elimizde kalan son Lübnan liralarını tüketmek adına Em Sherif Sea Cafe'yi deneyelim dedik, fiyatlar bayağı yüksekti, bir fish burger 28000 LL ve sunumunda da hiçbir şey yok, yanına bir sos koymuşlar o kadar. Neyse elimizdeki Lübnan parasına göre fish burger ve mutabbal (közlenmiş yoğurtlu patlıcan) aldık, ama hesapta 7000 LL suyu da görünce tadımız kaçtı, biz onu hesaplamamıştık çünkü, elimizdeki doları bozmak zorunda kaldık :(

Beyrut gezimizle ilgili anlatacaklarım bu kadar, yazımın büyük çoğunluğu yemeklerle ilgili oldu, ama zaten biz Beyrut’a yemek yemeye gitmiştik ;). Özellikle mezelerin isimlerini parantez içinde yazdım ki giderseniz kolaylık olsun, biz içeriğini anlamakta zorlanmıştık çünkü. Bir dahaki gezide görüşmek üzere :)