SİNGA “aslan”, PUR “ada” anlamına geliyor… Bu nedenle Singapur’a “Aslan Adası” diyorlarmış eskiden. Çünkü hayvanların yaşadığı, halkın tarım ve balıkçılıkla uğraştığı ve % 85’i ağaçlarla kaplı bir adaymış. Çok değil 40 yıl sonraki değişim inanılmaz. Şimdi Asya’nın dünyaca ünlü en aktif finans merkezlerinden birisi haline gelmiş. Alışveriş merkezleri, dini mekânları, mimarisi ve tarihi alanları ile şimdiki adı SİNGAPUR; yani Aslanlar Şehri…
Singapur gezimiz 2 günlük planlanmıştı ama biz sadece 1 gün gezme fırsatı bulabildik. Bu turların dezavantajı; sizi bir yerden bir yere götürürken uçak saatlerinin uygun olmaması. Sabah ayrıldığınız bir yerden havaalanına transfer olmak için zaten ulaşımda bir zaman geçiyor. Biletlerin alınması ve uçak kalkış zamanını beklemek için havaalanında bekle ve sonra uçağın da rötar yapması üstüne tuz biber ekiyor. Tiger Havayolları ile Singapur’a vardığımızda akşam 20.00 civarıydı. Açlıktan hepimiz kıvranıyorduk. Valizlerimizi alıp, otele transfer olduğumuzda saat 21.30 olmuştu. Bir de bunların üstüne size yardım edip yol gösterecek adı üstünde “rehber” yerine, iki lafından biri para olan bir rehbere denk geldiyseniz vay halinize : ) bu konuya değineceğim...
Otelimize giderken hepimizin dikkatini çeken şey; yolun her iki yanında yeşilliklerin ve ağaçların bol olduğu son derece düzgün olan çok şeritli yollardı. İngiliz sömürgesinden kalma bir trafik düzeni vardı. Otele eşyalarımızı resmen attık ve yemek için kendimizi de dışarı attık. Sağolsun rehberimiz bizi otelde bıraktıktan sonra yemek yenecek yeri biz aradık.
Yürüyerek 20 dakikalık bir mesafede Newton Food Centre’ı bulduk. Burası yemek yenilebilecek büyükçe bir alan. Kare şeklinde üstü açık bir avlu ve içinde yüzlerce insan düşünün… Bu büyük avlunun iç ve dış tarafında küçük küçük restoranlar ve oturma yerleri bulunuyor. Kokular, dumanlar ve yiyeceğini satmak için üzerinize gelen satış elemanları vardı. Özellikle sosların kokusu içimizi kaldırdı. Bunaldık ve kendimizi dışarıya attık. Avlunun dışı daha sakin ve düzgündü. Karidesler, yengeçler, jumbolar, kalamar ve tavuk… Hepsi o anda gözümüze müthiş gözüküyordu. Yeşil büyük bir yaprağın üstünde servis edilen karidesi ve jumboyu yemeyi tercih ettik. Kalamar ve soslu makarna yiyen, bol baharatlı çorbadan içen arkadaşlarımız oldu. İlk önce fiyatları ucuz bulduk ama yediğim jumbonun içeriğine göre verdiğim parayı sonradan çok buldum.
Singapur’da Singapur Doları geçiyor ve paraları bizden değerli. Yanlış hatırlamıyorsam 1 Singapur doları 1,40 TL civarında. Jumboya gelirsek; ortadan ikiye bölmüşler, içini çeşitli yeşilliklerle ve bol soğanla doldurmuşlar. Yenecek et kısmını ara ki bulasın. Bizim Türkiye’de bazı restoranlarda yediğimiz et soteye benziyordu. Patates ve soğan içinde eti ara ki bulasın… Karides ve kalamar güzeldi. Bol baharatlı ve acılı karidesli çorba en güzeliydi. Muhakkak denemenizi tavsiye ederim. O yemeklere göre yatağa yattığımızda hala açlık hissettik. Saat gece 1.30’du ve Singapur’daki ilk günümüz karnımızı bile tam doyuramadığımız bir yemek macerası ile noktalandı.
Otelimizde sabah kahvaltımız için sıra bekledik. Singapur’da sıraya girmek ve buna uymak yaşantınızın her alanında karşınıza çıkıyor. Bence gayet güzel bir uygulama. Görevli sıradayken sizin kaç kişi olduğunuzu öğreniyor ve ona göre masa ayarlıyor. Masanıza oturduğunuzda ise kahve, çay veya başka bir içecek servisinizi yapıyor. Yiyecekler self servis. Domuz eti ağırlıklı kahvaltıda ben yumurta ve kruvasan yemeyi tercih ettim.
Sadece 1 günümüz olduğu için bu 1 günü nasıl değerlendireceğimiz önemliydi. Tur rehberimiz(!), pardon şoförümüz bize tur ile ilgili bilgiler verdiğinde çoğu yeri göremeyeceğimizi anladık. Gelmeden önce araştırma yapmış ve kendime göre gezilmesi ve görülmesi gereken yerleri belirlemiştim. Bu yerler zevke göre değişkenlik gösterebilir. Sentosa Adası, Uluslararası Orkide Bahçeleri, Singapur Botanik Bahçeleri’nin çok iyi olduğunu okumuştum. Bir de alışveriş için büyük alışveriş merkezlerinin olduğunu… Sadece 1 güne her şeyi sığdırmak mümkün olmadı tabii ki.
Şoförümüz bizi ilk önce LITTLE INDIA’ya götürdü. “Küçük Hindistan” denilen yer bir Hindistan Mahallesi. Yoğun baharat kokusundan, özellikle köri kokusundan anlıyorsunuz zaten. Gezi boyunca bu kokuyla arkadaş olduk zaten ama zorunlu bir arkadaşlık : )
O düzenli ve temiz Singapur’dan sonra Hindistan Mahallesi’nin görüntüsü gerçekten Hindistan’da mıyız dedirtiyor insana. Hediyelik eşya satan yerdeki alışverişten sonra ikinci durağımız Çin Mahallesi oluyor. Rehberimiz(!) pardon şoförümüz bize para harcatmak için çok ucuz diye habire alışveriş yapılan yerlere götürüyor. Ucuz diye satılan marka ürünlerin aslında orijinal olmadığına inanıyoruz ve çoğumuz alışveriş yapmıyor. Ama midibüs ve otobüslerle insanlar alışveriş yapmak için buraya getiriliyor.
Bundan sonraki durağımız bir Budist tapınağı. Hiç görmediğim için bende merak uyandıran ve sabahtan beri gördüğüm en ilginç mekândı. Singapur’daki en büyük din grubunu Budistler oluşturuyor. Sonra Müslümanlar, Hristiyanlar, Hindular ve diğer dinler diye bir sıralama yapabiliriz. Tapınağa girerken kadın-erkek özellikle bacaklarını örtüyor. Biz de saygı duyarak kapının önündeki üst üste katlanmış örtülerden alıp belimize sardık. İçerideki bol ışıklar altındaki süslemeler ve Budistlerin tanrılarını ifade eden heykeller görsel olarak göz kamaştırıcıydı. Onlar için bir tapınma yeri, bizim için de bu din için aklımıza gelen soruların karşılığını bulabileceğimiz bir mekândı (Budizm ile ilgili bilgileri Phuket’teki rehberimizden almıştık Phuket yolculuğumuzda). Her heykelin önünde inanışları gereği yaptıkları saygı duruşları ve duaları oldukça ilginçti. Saçlarını sıfıra vurup, turuncu renkte bir giysi ile bedenlerini sarıp; hayattaki acıyı, ızdırabı ve tatminsizliğin kaynaklarını bulmak ve araştırmak temel ilkeleri. Katiyetle sizinle fotoğraf çektirmiyorlar. Sonradan öğreniyoruz ki teknolojinin hayatlarında yer almaması gerekiyor. Çok uzun yazılacak şeyler var ama sizi sıkmak istemiyorum. Sadece gözüme çarpan ve ilginç bulduğum detayları sizinle paylaşıyorum. Turuncu rengin enerjilerini yükselttiğini düşünüyorlar. Az yemek yemek, seks yapmamak ve teknolojiye uzak yaşamak Budist bir rahibin yaşamında olması gerekenler…
Tapınak gezimizden sonra teknelerle şehrin içinden geçen bir nehir üzerinde gezinti yaptık. Bu gezinti sırasında o büyük muhteşem binaları yakından görme şansınız bulunuyor. MARİNA BAY bunlardan en ilginç olanı. Bütün Singapur’u yukarıdan izleme şansı bulabileceğiniz büyük bir gemiyi andıran bu binayı sadece dışarıdan görebildik. Aynı zamanda ARTSCIENCEMüzesi, aslan başlı balık gövdeli MERLİON heykeli ve nehrin iki yanını birbirini bağlayan ilginç köprüler güzel görsel zenginliklerdi.
Gezimizde bundan sonraki ziyaret edeceğimiz yer Sentosa Adası’ydı. Sentosa Adası’na karayolundan da ulaşım var. Aynı zamanda teleferikle de adaya ulaşım sağlanıyor. Biz karayolundan adaya ulaştık ve yer altında büyük bir otoparkta şoförümüz bizi bıraktı. Akşam aynı saatte bizi oradan alacağını söyledi. Yukarıya çıktığımızda gördüğümüz manzara Sentosa Adası’nın ismiyle uyuşmuyordu. Sentosa, Malay dilinde sakinlik demekmiş ama çok büyük bir eğlence merkezi bizi bekliyordu. Alışveriş yapılacak mağazalar, yemek yeme alanları, orijinalini aratmayan Universal Stüdyo, casino, beach vb. yerlerin olduğu böyle bir yere sakin denemezdi.
Grubumuz zevk ve tercihlerine göre farklı alanlara doğru dağıldı. Bu arada güzel olan hava birden sağanak bir yağışa kendini bıraktı. Buralara seyahat etmeyi düşünüyorsanız yanınızda ince bir yağmurluğunuz olsun. Ne zaman yağmur yağacağı belli olmuyor ama kısa bir süre sonra tekrar güneşe merhaba demeniz mümkün. Dönüş yolunda Singapur’u yukarıdan görmek için teleferiği tercih ettim. Bu arada akşam gece safarisi turu vardı. Bu turu tercih eden arkadaşlarım oldu. Ben gitmedim, iyi ki de gitmemişim : ) Arkadaşlarım da çok beğenmemişler. Büyük bir hayvanat bahçesinden başka bir şey değilmiş. Tabii ki zevk ve tercih meselesi. Bunun yerine yapmak istediğiniz başka şeyleri yapabilirsiniz. Bizim zaten kısıtlı sürede yapabileceğimiz şeyler bunlardı, bir de sabah 5.00 gibi kalkıp gezimizin sonraki durağı için havaalanına gitmemiz gerekiyordu. Akşam otelimizde güzel bir şarap eşliğinde balık yiyerek günü noktaladım.
Singapur evet düzenli, temiz ve güzel bir şehir ama bence o kadar… Benim tatil anlayışıma ters bir yer. Şehri görmek güzel olabilir ama çok da uzun süre geçirilecek bir yer değil, ben tercih etmem. 2 gün burası için yeterli bana kalırsa. Singapur’dan sonra benim aklımda öyle kalıcı bir mekân veya yer kalmadı. Ama muhakkak böyle yerleri beğenen arkadaşlar olacaktır. Singapur rehberimiz bilgi ve birikim eksikliği olan, işin para yönüne daha çok odaklı bir rehberdi. Rehberlik hizmetini turistleri oradan oraya götürmek ve aracı kullanırken de şu bina bu, bu bina bu diye anlatmak zanneden bir Singapurlu vatandaştı. Tamam, biraz öz eleştiri yapacak olursak; biz Türkler ilgi ve sıcaklık seven insanlarız ama bunu Singapurlu bir vatandaştan beklemek haksızlık olur. Ama bu rehberin gerçekten çok eksikleri vardı ve sanki “başınızın çaresine bakın” der gibi davrandı. Biz de memnuniyetimizi(!) ona bahşiş konusunda gösterdik : )
Singapur’da dikkatimi çeken şeylerden biri de sokaklarda polisin fazla olmamasıydı. Hatta hiç görmedim sayılır. Güvenli bir şehir olduğunu söylüyorlar. Metro ve ulaşım araçlarında yiyecek-içecek içilmesi yasakmış. Sakız çiğneme ile ilgili de bir yasak olduğu söyleniyor. Mutlaka yaya geçitlerini kullanmak gerekiyor, cezalar ağırmış. Singapur’a gitmeden önce bol bol alışveriş yaparız diye düşünmüştük. Özellikle elektronik aletler konusunda iştahlıydık. Ama inanın Türkiye ile arasında çok büyük farklar yok. Hatta bazı yönlerden Türkiye daha uygun alışveriş yapmak için. Bir de Türkiye’de taksitle alacağınızı düşününce gezdiğiniz yerde peşin paraya alışveriş yapmak pek mantıklı gelmiyor.
Muhakkak görmediğim güzel yerler de vardır ama ben de Singapur gezisinden kalan izlenimlere göre aşağıda bir liste yaptım.
Benim “mutlaka deneyin” ve “ yapın” listem şöyle:
1- Singapur nehir gezisi görsel olarak güzel2- Teleferikle Sentosa Adası’ndan aşağıya manzara eşliğinde inin
3- Little India’dan yakınlarınıza küçük hediyelik eşyalar alın (ucuz ve güzel)
4- Budist tapınağını ziyaret edin
5- Sentosa Adası tercihinize göre içindeki çeşitliliklerle görmeniz gereken bir yer
6- Acılı ve bol baharatlı karides çorbasından için
Güzel anılar ve güzel yerler sizinle olsun…