Bafa'da Bir Aşk Öyküsü

Bodrum’dan sabahın erken saatleri çıkıp Didim bölgesindeki antik kentleri gezdikten sonra, Bafa’da Beşparmak (Latmos) Dağları'na doğru ilerliyoruz. Kasım ayının serinliği ile biraz ürpersek de Latmos’un eteklerinde Heraklia Antik Kenti'nin içindeki pansiyonumuza geldiğimizde bizi çıtır çıtır yanan odunlarıyla kocaman bir şömine ve tam karşımızdaki küçük adanın üzerinden batmakta olan güneşin son ışıkları karşılıyor.

Güzel bir şarap eşliğinde güneşi batırıp şöminenin karşısında göl balıklarıyla keyifli akşam yemeğimiz sonrası, belki de Selena’nın ışıldattığı “Mah-ı Tab” tam karşımızdan yükselirken Ay Tanrıçası Selena ile garip bir çobanın aşk hikâyesi bizi sarıp sarmalıyor. Selena kim mi?

Anadolu'nun her yöresinin,  her dağının bir efsanesi, bir aşk öyküsü vardır. Bafa Gölü'nün de Latmos Dağları'nda yaşanan, büyük ve tutkulu bir aşk öyküsü var. Başrolde de Selena var; Ay Tanrıçası. Bayılırım bu hikayeleri dinlemeye. Duyduklarımı da anlatırım, paylaşırım sizlerle. Okurlarım bilir. Merak edenler için hemen anlatayım.

“Çok eski zamanlarda bu yörede Endymion adında fakir bir çoban yaşarmış, sahip olduğu tek şey de kavalıymış. Öyle bir kaval çalarmış ki tabiattaki tüm hayvanlar, börtü böcek susar onu dinler aşka gelirlermiş. Bir gün Zeus’un Ay Tanrıçası olan kızı Selena da bu kavalın sesini duyar ve dinlemeye başlar. Kavalın sesi içine öylesine işler ki artık her gece bu kavalı dinlemeye başlar. Bu öyle büyülü bir sestir ve öyle içten, yürekten gelen bir nağmedir ki bir zaman sonra çobana deli gibi aşık olur. Artık her gece kıyıya gelip çobanın tutkulu mu tutkulu, aşk dolu kavalını dinler, sonra da onu ışığıyla sarıp sarmalayarak çobanı aydınlatmaya başlar. 

Bu aşkı kıskanan diğer Tanrılar Selena’nın bir ölümlüye âşık olmasına içerler ve kıskançlıklarından Selena’yı babası Zeus’a şikayet ederler. O sırada Selena da gökyüzünden sevgilisini izlemektedir. Endymon kavalını çalmaya başlar, çaldıkça Selena mest olur ve ışığıyla sevgilisini öyle bir sarıp sarmalar ki bir anda tek beden oluverirler ve ancak gün doğduğunda ayrılırlar. Bütün gece kızını ve çobanı izleyen ve bu büyük aşka tanıklık eden Zeus, kızının çobana çok âşık olduğunu görür, ne kızına kıyabilir ne de çobanı öldürmeye. 

Ancak bu aşk yaşanamayacağı için de çobanı Latmos Dağları'ndaki bir ulu çınarın kovuğuna gizler ve aşkı hiç bitmesin diye onu sonsuz bir uykuya yatırır. İşte o günden beri Selena bu kıyılarda dolaşır. Geceyi gündüz yaparak sevgilisini arar durur, arar da bulamazmış. Döktüğü gözyaşlarını da kimseler görmesin diye göle akıtırmış. Dolunay olup hem aşklarını aydınlatır, hem de sevdiceğini görmeyi umud edermiş."

Bu büyük aşkın bir de hiç bilinmeyen tanığı varmış; Homeros. "Parıldayan ayın çevresindeki sayısız yıldızlar ışıl ışıl, gökyüzü pırıl pırıl aydınlanırken bulutlar yırtılıp da sarp dağların doruklarında sivri kayalara iner gibidir Selena’nın yüreği" diye anlatır destanında.

Güzel, romantik, biraz da hüzünlü öyküyü dinlerken, günün yorgunluğuyla gözlerimiz kapanıyor. Yoğun bir günün sonunda, mehtabın son ışıkları gölün üzerinde titreşirken yarın sabahki Selena ve Endymion’un romantik aşklarının tanığı Latmos Dağları'ndaki gezimiz için enerji depolamak üzere odalarımıza çekiliyoruz.

Ben, Selena’nın sevdiceğini aramak için gökyüzüne saçtığı aşk ışıklarını görebilmek amacıyla perdemi aralık bırakıp Selena’nın bir ağaç kovuğunda sonsuz bir uyku ile cezalandırılmış sevdiceği Endymion’u bulmasını, bir öpücükle bu sonsuz uykusundan uyandırmasını ve kavuştuklarını hayal ederek uykuya dalıyorum.

Bir gece önce dinlediğimiz Selena ve Endymion’un acıklı aşk hikâyesinin etkisiyle uyandığımızda pansiyonumuzun önünde yeni bir güne uyanan gölün üzerindeki küçücük adalar ve üzerindeki manastır ve kilise kalıntılarının güneşin taptaze ışıkları altındaki görüntüleri inanılmazdı. Bu müthiş manzarayı size fotoğraflar anlatsın. Ben fotoğraf çekmeye doyamadım.

Kapıkırı Köyü içerisindeki Antik Kent, İonya bölgesinde olsa da tipik bir Karya şehri olarak kabul edilmekte. Kentin etrafı 65 gözetleme kulesi bulunan 6,5 km uzunluğunda Şehir Surları ile çevrilmiş.

Bir tepe üzerine kurulmuş ve günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış duvarları arasından müthiş bir manzara uzanmakta. Durgun göl sularının ortasında salınan sandallar, sonbahar güneşinin ışıkları altında alabildiğine güzel manzaralar sunuyor bize.

Antik şehirdeki en iyi korunmuş ve en önemli ikinci yapı, limanın arkasındaki kayalık arazi üzerine Dor düzeninde yapılmış Helenistik Çağ yapısı Athena Tapınağı.

Tapınağın doğusunda yer alan iki katlı Agora’nın sadece birinci katı ayakta kalmış. Güney tarafındaki duvarlar gayet güzel taş işçiliği gösterir. Planı dikdörtgen biçiminde olup etrafı portikolarla çevrili. Agora yakınlarında olan ve çevre duvarları oldukça iyi durumdaki yapı ise Bouleterion (Meclis binası). Biraz ilerisinde Roma döneminde yapılmış Roma Hamamı’na ait kalıntılar bulunuyor. Tiyatro ise kentin kuzeydoğusunda. Sahile ve adalara giden yolun kenarında ise Endymion Kutsal Alanı bulunuyor. Antik kent bugün bir köy ve köyün evleri arasında neredeyse kaybolmuş.

Göle hâkim kayalık bir tepe üzerinde Bizans döneminde yapılmış Bizans Kalesi büyük ölçüde ayakta.
 
Bafa Gölü üzerindeki adalarda ve Beşparmak Dağları'nın çevresinde 13 manastır inşa edilmiş. Bunlardan en ünlüleri Yediler, Stylos, Soteros, Menet Adası, İkizce Adalar ve Kahve Aşar Adası ancak günümüzde ancak 2 tanesinin ismi ve yeri tam olarak saptanmış.
 
Göl çevresindeki bu manastırların etrafında keşişlerin yaşadığı pek çok mağara ve çilehane bulunuyor. Bu mağaraların duvarlarındaki, İsa’nın hayatını, Meryem’i ve Azizleri tasvir eden zengin fresklerle süslenmiş Antik Çağ mağara resimleri; bölgedeki yerleşimin başlangıcının en azından Prehistorik döneme kadar uzandığının kanıtı. Manastırların korunması için de göl kenarına bir kale inşa edilmiş. İlk kaya resimlerinin 1994 yılında bulunduğu Latmos’ta bugün 170 kaya resmi bulunmakta.

Bu tarih öncesi kaya resimlerinin keşfedilmesinde 1994 yılından beri Latmos projesini yürüten, Beşparmak Dağlarına sevdalı Alman Arkeolog Dr. Anneliese Peschlow'un katkıları yadsınamaz.

Görülecek çok daha fazla tarihi ve turistik yeri bulunan Kapıkırı Köyü’nden, Ay Tanrıçası Selene'in sevgilisi Endymion ile bir gün mutlaka kavuşacaklarına inanarak ayrılıyoruz.

5 bin yıllık geçmişi ile bir tarih ve kültür kentin Milas’ta bakalım bizi neler bekliyor.

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.