Batık Volkanlar Cenneti Maldivler

Herkes en az bir kere de olsa kendini şöyle bembeyaz upuzun kumsallarda turkuaz bir denize bakarken hayal etmiştir. İşte Maldivler bu hayalin gerçeğe dönüştüğü yer.

Güney Asya'da, Hindistan'ın güneyinde yer alan bir ada devleti olan Maldivler, günümüzün dünyadaki en ünlü turistik bölgelerden. Özellikle balayı çiftlerinin rüyalarını süsleyen Maldivler, 26 atol ve 1192 adadan oluşuyor. Kuzey-güney doğrultusunda dizilmiş olan atollerin toplam uzunluğu 960 kilometre. Bu adaların pek çoğu özel işletmeler tarafından satın alınmış ve otel olarak hizmet veriyorlar. Her bütçeye göre bir otel, yani ada bulma imkanı var Hint Okyanusu’ndaki bu ülkede.

Maldivler’e ilk gidişimde havaalanının bulunduğu adaya yakın Kaafu atolünde bir adada kalmayı tercih etmiş, Paradise Island’a gitmiştik. Avantajı havaalanından direkt sürat motorları ile ulaşılabilir olması. Bu da demektir ki tekrar bir uçak ücreti ödemeniz gerekmiyor. Çünkü Maldivler’de adalar arası ulaşım, yani iç uçuşlar oldukça pahalı.

Son gittiğimde ise havaalanının bulunduğu adanın epey kuzeyinde bulunan Dusit Thani Maldivler’de konakladım. Müthiş bir tesis. Ancak buraya ulaşmak için ya kişi başı 300 Dolar ödeyerek iç hatlar uçmanız ya da 500 Dolar ödeyerek deniz uçağı kullanmanız gerekiyor. Uluslararası Havaalanı’nda kısa bir bekleme sonrası iç hatlar ile yaklaşık 35 dakikalık uçuş ile Baa Atol’e ulaştık. Buradan da sürat motorları ile 10 dakikalık bir yolculukla otelimiz Dusit Thani’nin bulunduğu Mudhdhoo Adası’na ulaştık.

Deniz sınırları ile beraber 90 bin metrekare alanı kapsayan Maldivler’in nüfusu 450 bin kişi civarında. 150 bin kişi başkent Male’de yaşıyor. Male’nin yerel dildeki anlamı “Kralların Adası”. Maldivler’de hayat Male’de başka, otellerde başka yürüyor.

Yüzde yüz Müslüman olan ülkede başkent Male’de alkol satışı ve tüketimi yasakken, otellerin bulunduğu adalarda serbest. Ülkeye başka dine ait herhangi bir kitap, dini figür sokulması kesinlikle yasak. Bu kural turistler ve çalışanlar dahil herkes için geçerli. Eğer üzerinizde böyle bir şey varsa ülkeye girişte polis el koyuyor ve ülkeden çıkarken geri alıyorsunuz.

Ülkenin deniz seviyesinden ortalama yüksekliği sadece 1,5 metre. Bu özelliği ile dünyanın en alçak rakımlı ülkesi özelliğine sahip. Maldivler’de iç hat uçarken tepeden atollerin görüntüsü göz kamaştırıyor. Hatta bu güzelliğe tanık olabilmeniz için özel deniz uçakları ile turlar düzenleniyor. Tabii talep yoğun olduğundan önceden rezervasyon yaptırmak gerekli.

Havadan Maldivler’i izlerken ufacık adaları ve etraflarındaki mercan resiflerini görebiliyorsunuz. Adaların etrafını çevreleyen bu mercan resifleri hem dalga kıran görevi görüyor hem de köpekbalıklarının sığ sulara gelmesini engelliyor. Adaların oluşumu da bir hayli enteresan. Yıllar önce bu bölgedeki patlamış volkanlar zamanla okyanusa batmaya başlıyor. Volkan battıkça çevredeki mercanlar denizin yüzeyine (yani güneş ışığına) kadar tırmanıyor. Kara battıkça mercanlar tırmanıyor derken mercan resiflerinin yüksekliği onlarca metreyi buluyor. Volkanların deniz yüzeyinde kalan kısımlarında zaman içinde ufalanan mercanlar kum haline dönüşerek kum setleri oluşturuyor. Oluşan kum setlerine çevredeki karalardan uçan deniz kuşları farklı bölgelerden taşıdıkları tohumları gübreleri yoluyla bırakıyorlar. Bırakılan tohumlar zaman içinde oradaki faunayı oluşturuyor ve adalarda bu şekilde yaşam başlıyor.

Adaların görünen yüzü kadar su altı da etkileyici. Her ne kadar pek çok ada 26 Aralık 2004'te Hint Okyanusu'nda meydana gelen tsunamide büyük zarar görmüş olsa da kendini çok çabuk toparlamış.

Sualtı büyüleyici. Her adada mutlaka bir dalış merkezi var. Ama dalış yapmıyorsanız da üzülmeyin çünkü sadece şnorkelle yüzseniz bile o eşsiz dünya içinde bulabiliyorsunuz kendinizi. Rengarenk mercanlar arasında rengarenk balıklarla dans ediyorsunuz adeta.

Ada otellerin çoğunda farklı konaklama alternatifleri mevcut. İster okyanus villalarında, ister kumsal villalarında kalabiliyorsunuz.Biz Dusit Thani Maldivler’de evsahibimiz olan otelin tahsis ettiği okyanus villasında kaldık. Bu villalar adından da anlaşılabileceği gibi okyanusun üzerine inşa edilmiş bungalovlar. Bungalov dediğime de bakmayınca oldukça lüks tasarımlı muhteşem odalardan bahsediyorum. Odanızın terasından doğruca okyanusa açılabiliyorsunuz. Etrafı mercan resifleri ile çevrili olduğundan sığ sulara bakarken terastan bile suyun altındaki rengarenk balıkları, vatozları izleyebiliyorsunuz.

Adada her villa önünde iki tane bisiklet var. Adanın her yerine bisiklet ile kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz. Doğaya zarar verilmeden, doğayla uyumlu halde inşa edilen tesis oldukça keyifli. Burada bize eşlik eden Leani’den bize ada yaşamını anlatmasını istediğimizde bizi adanın tam ortasında konumlanan yönetim merkezine götürüyor. Burada kendi elektriklerini üretiyor, okyanus suyunu damıtıyor ve içme ve kullanma suyu elde ediyorlar. Her iş için ufak bir atölye var. En önemlisi de her şeyin yeniden dönüştürülüyor olması. Mesela tüm cam şişeler toplanıyor, ufalanıyor ve harç ile birleştirilerek şemsiye direklerinin beton kısımları üretiliyor. Bozulan tüm metaller buradaki başka bir atölyede presleniyor. Tüm araçlar akülü. Çevreye kesinlikle zarar verilmiyor. Yönetim merkezinde büyük bir sera var. Burada sebze ve meyve yetiştiriliyor. Bahçe düzenlemeleri için kullanılan çiçekler yine bu merkezde yetiştiriliyor. Yani adada her şey sıfırdan üretiliyor.

Bizim kaldığımız adanın bir diğer özelliği ise dev vatozlar ile yüzme şansı yakalayabileceğiniz Hanifaru Bay’e yakın konumda bulunmasıydı. Daha önce Belize’de San Pedro’da vatozlar ile yüzmüştüm ve burada vatozlar ile dalana kadar vatozların bu kadar büyük olabileceğine ihtimal vermiyordum.

Peki bu dev vatozlar ile dalış için ne yapmanız gerekiyor?Sabah erken saatlerde otelin dalış merkezine gidiyor, kayıt yaptırıyorsunuz. Sonra önden bir ekip çıkıyor ve vatozların orada olup olmadığını kontrol ediyor. Eğer vatozlar gelmişse hemen size haber veriyorlar ve tekneye atlayıp yaklaşık 10-15 dakikalık bir yolculukla Hanifaru Bay’e ulaşıyorsunuz. Ardından rehber denize atlıyor. Siz de şnorkellerinizi takıp hazır bekliyorsunuz. Rehberin “haydi suya!” talimatıyla teknedeki herkes suya giriyor. İşte o andan itibaren büyülenmeye hazır olun. 4-5 metre büyüklüğündeki bu dev canlılarla birliktesiniz. Biz oldukça şanslıydık ki etrafımızda 7-8 tanesi birden belirdi. Hele de ağızlarını açtıklarında oldukça ürkütücü gelebiliyor başlarda. Önce biraz ürkseniz de hemen alışıyorsunuz. Bu olağanüstü deneyim için ise ödemeniz gereken tutar kişi başı yaklaşık 200 dolar. Ancak her dakikasına değiyor.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni