Bavyera'da Orta Çağ Sürprizleri: Romantik Yol

Romantik Yol; Frankfurt'a 1 saat mesafede olan Würzburg'tan başlayan ve güneyde Füssen (Schwangau)'de sona eren 380 kilometrelik bir alanı kapsıyor. Otele yerleştiğimiz ilk akşam Alman televizyonunda trafik kurallarına uyulmayınca neler olacağının yaptırımlarını izleyince, şehir içinde park sıkıntılarını görünce, bir de grubumuzda Almanca bilen olmadığından, Türkiye'den Münih için araba kiralama şirketinden yaptığımız rezervasyonu iptal ettik. Münih Turizm bürosundan zamanımız elverdiğince yapabileceğimizi umduğumuz broşür, bilgi, vs. dokümanları alarak, bu yola otobüs ve trenle de gitmenin kolaylığını fark ettik.

Pek çok noktada bulabileceğiniz Romantik Yol rotası ve Füssen meydandaki kinetik heykel


Hohenschwangau Şatosu, turistik piktogram yönergesi ve şatonun girişi

Otelimize çok yakın olan Münih Hauptbahnhof  (Merkez İstasyonu) tren terminaline erkenden giderek, Romantik Yol’un sonu diye bilinen Füssen'den başladık keşfimize. İsteyenler DB Bahn Almanya'nın ulusal demiryolu şirketinin internet sitesinden rahatça ulaşımla ilgili bilgileri edinebilirler ve biletlerini alabilirler. Partner, indirimli biletimizi aldık (4 kişi, 58 Euro). II. Dünya Savaşı sonrası oluşan Almanya’nın olumsuz imajını değiştirmek için, 1948 yılında ortaya çıkarıldığı söylenen bu yol adını 18. yüzyıl sanat akımı "Romantizm"den almış. Yollarda bu yolu gösteren “Romantische Strasse” tabelaları var. Toplam 26 kasabayı kapsıyor. Pencereden gördüğümüz yemyeşil vadiler, küçük köy kiliseleri, göl manzaraları, inekler, kuzular, yaşanası evler gözümüze çarptıkça fotoğraf makinelerimizde yerini aldılar. Endüstrilerinin gelişmişliğini yansıtan fabrika, vb. şeyler çevreyi bizdeki gibi esir etmemiş. Duman, kargaşa, kirlilik, vb. şeylere pek rastlamıyoruz. Biraz hayvancılığın ve tarımın yapıldığı yerlerde trene dolan gübre kokuları hariç!
 


Neuschwanstein Sarayı ve yatak odası


Ludwig yatak odası yıldızlı gökyüzü-tavan ve iç detayı

Münih’ten, 1-1,5 saatte vardığımız son durak olan Füssen'de iner inmez, 10 dakikalık bir otobüs yolculuğuyla Hohenschwangau kasabasına ulaşmak gerekiyor. Yolcuların neredeyse hepsi, istasyonun hemen yanında Swangau'ya gitmek üzere sanırım trenin gelmesini bekleyen iki adet belediye (73 ya da 78 numaralı) otobüsüne doluşuyor. Deusche Bahn (DB) (Alman Tren Yolları) biletimiz belediye otobüsünde de geçiyor. Bu noktadan sonra tepeye çıkmak için at arabaları ve 1 Euro’ya belediye otobüsleri var. İsterseniz 30-40 dakika süren manzara eşliğinde yürümeyi de tercih edebilirsiniz. Otobüsler Marienbrücke (Maria Bridge)’nin bulunduğu noktaya çıkartıyorlar. Yukarı çıkmadan önce, aşağıdaki “ticket center”dan, şatolar için bilet almak gerekiyor. İki şatonun ve müzenin içini görmek isterseniz biraz tuzluca bir ücreti gözden çıkarmanız gerekiyor. Sadece görmek istediğiniz tek şatonun ya da hepsinin kombine biletini alabilirsiniz. Bilet gişesindeki Türk görevli bize grup bileti indirimi yapıyor. Kombine bilet alıyoruz. Biletinizin üstünde saat kaçta içeri alınacağınız ve tur numaranızın kaç olduğu yazılı. Zamanı değerlendirerek önce çevrenin keşfini yapıyoruz. Gölün dingin güzelliğini seyretmek ne hoş! İlk olarak Ludwig'in müzesine giriyoruz. Müzeye giriş, inceleme, vb. ayrıntılar düşünülmüş. Günümüz teknolojisinden de yararlanılmış. İnteraktif uygulamalar var müzede! Geçişler, eşya dolapları, kulaklıklar, yönergeler, vb. düzenlemeler... Bu Almanlar gerçekten düzen konusunda çok iyiler! Müze pek büyük sayılmasa da Bavyera krallarını, özellikle II. Ludwig’in yaşamına dair kesitleri ve  her türlü objeyi görebileceğiniz bir yer. Yine de zamanınız azsa bu müzeyi görmeseniz de olur!


Neuschwanstein Şatosu’ndan Hohenschwangau Şatosu’na bakış


Neuschwanstein Şatosu ve karşısındaki çelik seyir köprüsü

Yürüme mesafesinde bulunan, etkileyici bir sarı rengi olan, uzaktan da fotoğraf makinemize eşsiz kadraj görüntüleri veren, Hohenschwangau'ya (şato ya da kale) çıkıyoruz. Burası Bavyera Kralı II. Ludwig'in babası II. Maximilian'ın yazlık ikametgâhı. Romantik Yol’da her an bize çılgınlıklarını gösteren izleriyle tanıdığımız yalnız kral II. Ludwig'in de çocukluğunun geçtiği ev! Hohenschwangau Şatosu'nun bir başka özelliği ise Kral Ludwig'in amcasının Yunanistan'a yaptığı bir ziyaret neticesinde İstanbul'dan etkilenerek, şatonun bazı tavan resimlerinde Beylerbeyi, Küçüksu manzaralarını kullanmış olması. 


Marienbrücke’den Neuschwanstein, bir masal evi; Neuschwanstein Şatosu’nun seyir köprüsü Marienbrücke


Marienbrücke’den Neuschwanstein ve Garmisch Kayak Merkezi haritası

Şimdi de devletin kasasını hayallerini gerçekleştirmek uğruna tamtakır bıraktığı söylenen, çılgın Ludwig'in çılgın projesi Neuschwanstein (noyşvanştayn) Şatosu’ndayız! Bavyera Alpleri’nin eteklerindeki masaldan fırlamış gibi görünen şatoyu; prens, cennete ve dağlara yakın olmak amacıyla saray ve sahne ressamı Christian Jank'a çizdirmiş önce. Yapımı içinde Bavyeralı mühendisleri görevlendirmiş. Bu şato, Disneyland'in logosunda bulunan şato. Bu yüzden tanıdık geliyor bana! Şato; Forggensee, Alpsee ve Schwansee (Kuğu Gölü) göllerine hâkim muhteşem bir dağ manzarasına sahip. Bu çıkmakla bitmeyen yolları arşınlayarak ulaşılabilen şatoya bakarken, şatonun yapılış aşamasında çalışan işçileri, hizmetkârları, emek verenleri düşünmeden edemiyorum. Nasıl bir meşakkatli süreç yaşamışlardır. Zaten en görkemli mimari eserler; firavun, kral, prens, kraliçe, prenses, padişah gibi iktidar sahiplerini mutlu etmek için yüzlerce, binlerce işçinin çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır. Emek verenlerin ne adı vardır ne sanı! Ancak, Granada’da Elhamra Sarayı’nın yapımında çalışan her milletten işçilerin isimlerini yazdıkları küçük tabletlerin sergilendiği bir duvar bölümü vardı. Çok etkileyiciydi benim için!


Tam tuvalime yansıması gereken bir görüntü: Garmisch ve Partenkirchen Kayak Merkezi’nden bir detay


Garmisch Partenkirchen-Ditib Mimar Sinan Camii ve meydandan bir detay

Giriş için, numaramızın olduğu grubun girmesini bekliyoruz. Şatoya rehbersiz girişi kabul etmiyorlar. Kalenin içinde fotoğraf çekimi de yasak! Sadece ikamet edilen bölümlerin gezdirildiği rehberli turda, 1. katta hizmetlilerin bölümünden geçerek asla bitirilememiş 2. kata, sonra kralın özel bölümü olan 3. kata çıkıyoruz. 3. ve 4.kat; Ludwig'in ruhsal durumunu, yalnızlığını, yaratıcılığını, sanatsal tutkularını, kafasının karışıklığını hissettiren bölümler! Bana kasvet bastı bu şatonun içinde biraz! Dini inancına kuvvetle bağlı olan II. Ludwig'in karyolasının üstü, Notre-Dame Kilisesi’ni andıran gotik bir kilise maketi olarak tasarlanmış. Şatonun sadece 5 odası tamamlanabilmiş. Tepedeki, dairesel avize İstanbul'daki Bizanslı ustalar tarafından hazırlanmış bir Bizans tacı! Wagner'in Tannhauser operasından esinlenilerek yapılan geçit görevi gören yapay mağaralar ve kısa bir dehliz, görkemli taht salonu, çalışma odası, avizeler, heykeller ve yatak odasındaki yıldızlarla süslü tavanı...
 
Şatonun bir bölümü gotik, bir bölümü romanesk, bir bölümü Rönesans stilinde yapılmış. Sanat tarihçileri ve mimarların bu şato ile ilgili söyleyecek epeyce sözleri vardır sanırım! Bu çok popüler şato için acaba ne düşünürler? Saray, devrin en gelişmiş teknolojisiyle donatılmış. Merkezi ısıtma sistemi, su ve kanalizasyon için sıhhi tesisatın bulunduğu sarayda; tuvaletler, kullandıktan sonra otomatik olarak çalışan sifonlarla temizleniyormuş. Kralın, Wagner'e olan hayranlığından dolayı ünlü besteciye ithaf edilen "Şarkıcılar Salonu" fresklerine fazlaca yer verilmesi ve devasa duvar resimlerinde de bestecinin pasajlarının yazılı olması dikkat çekiyor. Zaten 15 yaşında, Wagner'in Lohengrin operasını seyredip, tüm hayatına etki edecek Wagner tutkunu olan Ludwig; 18 yaşında zoraki şekilde kral olunca, Wagner'e Münih’te bir ev verir, maaşa bağlar ve ondan operalar yazmasını ister. Eski Alman destanlarından etkilenen masallar dünyasının yalnız prensi sıra dışı Ludwig'in dostları sadece sanatçılarmış. Bu şatoda ne yazık ki 172 gün kalabilen kral, ısmarlanan gösterişli tahtta da hiç oturamamış. 


Garmisch'ten sanat eseri evler

Disneyland'deki uyuyan güzel şatosuna ilham kaynağı olan şatonun yaratıcısı Ludwig'in hayatını 40 yıl sonra 2012’de yeniden beyaz perdeye (II. Ludwig) aktarmışlar. Kimilerine göre peri masallarındaki kral olan II. Ludwig kimileri için ise bir “deli kral ya da yarı deli kral”! Bavyera hükümeti kralın bu çılgınlıklarına artık dayanamayacak noktaya gelince; bir psikolog, psikiyatr eşliğinde Neuschwanstein'den alınır, akli dengesinin bozuk olduğu gerekçesi ile Starnberg Gölü kıyısındaki Burg Şatosu’na kapatılır. Sonra göl kenarında yürüyüş yaptıkları doktorla birlikte, cesetleri sığ göl sularında bulunur. Ölümü hala gizemini korumaktadır. Şato gezimiz bitince, Marienbrücke Şelalesi’nin üzerinde bulunan iki dağı birleştirerek yapılan ince çelik seyir köprüsüne geçiyoruz. Köprüden doğayı ve şatoyu izlerken şiirsel bir atmosferin parçası oluyorsunuz. Eşsiz fotoğraflar çekebilir, dizeler mırıldanabilir, besteler yapabilirsiniz bu sihirli atmosferde! Kuş sesleri, alttaki şelalenin sesi, doğanın sesi, Ludwig'in hazin sonuna ağıt tutuyorlar sanki! En sevdiği hayvan olan kuğu sembolleri her yerde karşımıza çıkıyor. Müze satış yerinde ve diğer dükkânlarda yine kuğulu objeler, Ludwigli objeler şimdilerde turizmin en çok gelir getiren yüzü! 

Oberammergau'dan kareler

Savaştan ve silahtan hiç hoşlanmayan, herkes av peşinde koşarken şato planları çizen, Wagner dinleyen, barışcıl bir mecburi prensti Ludwig! Ludwig'e hoşça kal deme zamanı geldi. Tren vaktine az kaldı ve dönüş için hiç vasıta yok! Birdenbire herkes gitmiş sanki. Yarım saatten fazla yürüyerek, manzaranın güzelliğinin farkındalığıyla meydana iniyoruz ve buradan bir taksi çağırarak Füssen’e gidiyoruz. Tren zamanımıza kadar merkezde şirin bir kafede buğday birasıyla, aperatif bir şeyler yiyoruz. Bavyera’da, her ortamda Türklerle karşılaşıyor ve tanışıyoruz. Bir traktör fabrikasında çalışan, burada yaşayan bir Türk kızıyla evlenerek Füssen’e yerleşen Ulaş ile sohbet ediyoruz; Füssen’de 300 Türk ailesinin yaşadığını, Almanların gelişmiş endüstrilerini,  çalışkanlıklarını, buranın yerli halkının Türklere karşı önyargılı olduklarını anlatıyor bize. Meydandaki kinetik taş heykel grubu hoşuma gidiyor ve fotoğraflarını çekiyorum. Güzel görüntüleri, hazin öyküleri belleğimize yerleştirerek 21.30'daki Buchloe istasyonu aktarmalı eski model trenimizle Münih'e geri dönüyoruz.

Şükran

Yazar Hakkında

Şükran

Bartın da doğdum.20 yıl resim-iş ve sanat tarihi öğretmenliği yaptım ve emekli oldum. Sonrasında 17 yıl Ankara İDV Özel Bilkent İlköğretim Okulunda görsel sanatlar eğitimciliği yaptım.