40 yıla yakın bir zamandır görsel sanatlarla ilgilenince St. Petersburg Hermitage bölümünü ayrı bir gezi yazısı olarak yazmalıydım. Ben de öyle yaptım. Petersburg'a gidip de bu müzeyi görmeden geri dönülmez. Gittiğim şehirlere bir renk yakıştırırım, o renkle anımsarım şehirleri bazen. Hermitage Müzesi’nden dolayı, Petersburg'a tüm renklerin en güzel tonlarını yakıştırdım. Gördüğüm müzelerden (sayısını unuttuğum), etkilendiklerimin başını çeken Louvre, MOMA, Metropolitan müzelerinden sonraki görmek istediğim müzeydi; Hermigate Müzesi.
Rusya'nın en büyük, dünyanın sayılı müzelerinden... Barok mimarisinin başyapıtları arasında gösterilen heybetli mimari yapılar grubuyla, seçkin koleksiyonlarıyla, ülkenin doğuşu, gelişmesi, çökmesi ile ilgili zengin tarihsel geçmişiyle ilgi çekici! Düşman kuşatmaları olduğunda koleksiyonun büyük bir kısmının iki tren ile Urallara götürülüp saklanması ve korunması, onca kayıp eserlere karşın yeni koleksiyonlar eklenmesi, iç süslemelerinin zenginliği, 6 çara ev sahipliği yapmasıyla meraka değer!
Tanrıça, tanrılar, tavan süslemeleri ve da Kışlık Saray Tören Merdiveni (1754-1762)
Hermitage Müzesi'nin öyküsü 1764'te başlıyor. Rus Çariçesi Büyük Katerina, Berlin'de bir müzayededen 200 tabloyu birden satın alınca aşka geliyor ve koleksiyonculuk hevesi de böylece başlamış oluyor. Kışlık sarayının yanına bir başka saray daha yaptırıyor ve aldığı bütün sanat yapıtlarını buraya yerleştiriyor. Kendisinden sonra gelen Romanov'lar da koleksiyonu zenginleştiriyor ve Hermitage Müzesi büyüdükçe büyüyor ve 1917 yılından sonra da Devlet Hermitage Müzesi olarak anılıyor. Ruslar Ermitaj diyor. Rus imparatorlarının yaratıcı yönünün hakkını vermek gerek!
Kışlık Saray-Malakit Kabul Salonu ve Antik Sanat Tarihi Galerisi
Üç milyonun üzerinde esere sahip bu müze beş binadan oluşuyor, Barok tarzdaki Kışlık Saray'ın cephesi iki kilometre uzunluğunda. Guinness 'e göre, dünyanın en büyük resim galerisi. Çariçe Katerina'nın 1764-74 arasında Batı Avrupa'nın en iyi koleksiyonlarını satın almasıyla ilk temelleri atılmış. 1057 adet oda ve salonda gezmek için yaklaşık 25 kilometre yürümeniz lazım. Dediklerine göre her esere bir dakika ayırırsanız turunuz, 10 yıl sürermiş. Rus rehberimiz bizim rehbere müze hakkında bilgi veriyor, rehberimiz de Rusçadan Türkçeye çevirerek bize anlatıyor.
Altın Kuş, mekanik saat, 18. yüzyıl makine mühendisi James Cox ve Atlaslar; mitolojik kahraman sütun heykelleri
Rehberli müze turu için sıra beklemedik, rehberimiz biletleri bir gün öncesinden aldığı için. Ancak rehberli müze gezisine gerek yokmuş. Bir şey kaçırmamak için bu yolu seçmiştik. Kendinizde rahatlıkla hem de daha ekonomik gezebilirsiniz. Zaten Türkçe hazırlanmış Hermitage Müzesi planı var. Üzerindeki görsel planda; Kışlık Saray-Küçük Hermitage-Eski Hermitage-Yeni Hermitage planları anlaşılır biçimde yer almış. Katlardaki salonların açıklayıcı görsel planları da yer almakta ya da yaklaşık 15 TL'ye satın alabileceğiniz Türkçe yazılı Hermitage Müze kitabını bulabiliyorsunuz. Tüm müzeler gibi Pazartesi günü kapalı. 10.30’da açılış, 18.00’de kapanıyor. Giriş ücreti 15 dolar. Uzun kuyruklarda beklemek istemiyorsanız 6 ay geçerlilik süresi olan internetten bilet alabiliyorsunuz.
"de dans" Henri Matisse; Henri Edmond Cross (fondaki Angeli Bazilikası) 1909
İlkbahar tanrıçasıyla gezimiz başlıyor. Tavanlarda Olimpos tanrıları bize eşlik ediyor. Merdivenler Ürdün usulüyle düz yol gibi yapılmış. Fotoğraf flaşsız çekebiliyoruz. Dansing Home gibi bazı özel salonlarda fotoğraf çekme izni yok!
1. katta;
Eski Mısır Kültürü ve Sanatı Salonu,
Doğu Kültürü ve Sanatı Salonları,
Antik Dünya Kültürü Salonu ve Salonları,
İsa'dan önce 5. ve 4. yüzyıllara ait Pazırık Höyükleri’nden Parçalar,
İlkel Kültür ve Sanatlar Salonları,
Mücevherat Galerisi bulunuyor.
2. katta;
Kışlık Saraydaki Tören Salonları ve Oturulur Odalar,
15. ve 18. yüzyıllar Fransız Sanatı Salonları,
15. ve 18. yüzyıllar Alman Sanatı Salonları,
16. ve 18. yüzyıllar İngiliz Sanatı Salonları,
Rus Kültürü Sanatı ve Salonları,
Hollanda, İtalyan, İspanyol, Flaman Sanatı Salonları bulunuyor.
3. katta ise;
19. ve 20. yüzyıllar Fransız Sanatı Salonları,
Alman ve diğer Avrupa Ülkeleri Sanatı Salonları,
20. yüzyıl İtalyan Sanatı Salonları,
Çin, Hindistan, Endonezya, İran, Suriye, Bizans Sanatı Salonları bulunuyor.
19. yüzyıl birinci yarısındaki Avrupa dekoratif heykelleri ve küçük İtalyan Gök Işığı Holü...
Benim gibi 37 yıldır sanat eğitimciliği yapan birisi için cennet! Rönesans dönemine ait eserler, Leonardo da Vinci'nin Litta Madonna'sı, Rembrandt, Rubensin portreleri, Caravaggio'nun Lavtacı'sı, Monet'nin Bahçesi, Cezanne'ın natürmortları, Velazguez, El Greko, Van Dyck, Bruegel, Van Gogh, Gauguin, Pisarro, Renoir, Monet, Marguet, Dufy, Kandisky, Signac, Leger, Matisse, Picasso ve Topkapı Sarayı Müzesi'nde eserleri olan, padişah portrelerini yapan deniz ve gemi resimleriyle bilinen Ayvazovskinin (İvan Konstantinoviç) resimleri!
Medusa Mozaği
Mikelanj’ın, Rodin’in heykelleri, antik vazolar, höyüklerden bulunan eşsiz süs eşyaları, mücevheratlar... Zamanımın kısıtlılığı nedeniyle, yarım günde bitirmem gerekiyor. Metropolitan Müzesi’ne doyamadığım için ertesi günde gitmiştim. Ancak burada bu şansım yoktu. Bu yüzden en güzel eserlere bile göz ucuyla bakarak gezebildim. Umarım bu müzeye tekrar gelebilirim!
Michelangelo-Kıvranan Oğlan-1530-mermer ve Dokuma Halı Tablosu
Osmanlı'dan da çok sayıda eser var. Saray Meydanı'ndaki 700 ton ağırlığındaki, 47,5 metrelik sütun, dünyanın en büyük tek taş sütunu. Saat 12.00’de büyük bir top patlama sesi duyduk. 100 yıldır öğle zamanını haber vermek için bu top patlıyormuş. Ortaçağ’a ait şövalye heykelleri ve zırhlı askerler, som altından yapılmış, kurulunca çanlar çalan ve figürlerin canlandığı, hareket ettiği, bugün bile teknik düşünce mucizesi olarak kabul edilen, Katerina'nın sevgilisine hediye olarak yaptırdığı 'Pavlin' (Tavus Kuşu) mekanik saat, bina dışındaki dünyayı omuzlarında taşıyan mitolojik kahraman sütun heykelleri eşsiz döşemeler, İtalyan sanatçıya ait Medusa mozaiği, tavanlar, duvarlar, el dokuma halıları, altın kaplı tahtlar, gösterişli odalar, Rembrandt odasıyla ününü fazlasıyla hak etmiş bir müze.
Ayrıca Türk izlerini de görebilirsiniz bu müzede. Türklere ait silah ve sikkeler, Osmanlı dönemine ait değerli takılar, el işleri, Rusya ve Osmanlı imparatorlukları arasında yaşanan savaşlar sonrasında elde edilen savaş ganimetleri de bulunmakta. Üçüncü katta Sultan II. Mahmut tarafından İmparator Nikolay'a hediye edilen at koşum takımı, Sultan II. Murat Han'ın isminin yazıldığı altın ve gümüşle işlenmiş bronz kâse, Türk silah koleksiyonu kılıçlar, hançerler, palalar da var. Tabiî ki göremediğim kim bilir ne kadar değerli objeler vardır. Kısacası bu müze dünya hazinelerinin hatırı sayılır bir bölümünü toplamış ve onlara yuva olmuş, bunları çok güzel koruyor. Hatta kısa dönemde de yuva oluyor. Nisan 2013'de Van Gogh'un birçok önemli başyapıtının bulunduğu Amsterdam'daki Van Gogh Müzesi, yenilenme çalışmaları nedeniyle yedi aylığına kapanmıştı ve müzedeki 75 eser Amsterdam'daki Hermitage Müzesi'ne nakledilmişti.
Jüpiter salonunda Jüpiter heykeli (İsa’dan önce 1. yüzyıl Roma, mermer, bronz) ve Leonardo da Vinci-Çiçekle Madonna, 1478
Her dilden çevrilmiş "Hermitage" kitaplarını ekonomik fiyatlarla satın alabilirsiniz. Ben de öyle yaptım, en azından doyamadığım bu müzede kaçırdıklarımı kitaptan okuyarak yakalayabilirim diye! Katerina'nın dostlarını ağırladığı bahçe ve müzeden dışarı bakınca panoramik manzarada görülmeye değer. Müze dükkânlarında da müzenin koleksiyonlarından seçkilerin baskıları yapılmış; seramik, tekstil, metal, vb. objeler ve kitaplar bulabilirsiniz. Özellikle dikkatimi çeken müze salonlarını bekleyen, ziyaretçilere, öğrencilere müzeyi anlatan rehberlerin kadın olması ve yaşlarının 70 ve üzerinde olmasıydı! Müzeyi anlatırken gençleşmelerini ve dinamizmlerini, inanmışlıklarını şaşkınlıkla seyrettim.
Birkaç detayı da paylaşmak isterim; Rusya'da öğrencilerin ve genç askerlerin müze gezmesi zorunluymuş. 1970'li yıllarda Afgan Savaşı'nda kolları bacaklarını kaybetmiş Rus askerlerini müzeciler hastanede ziyaret edip sanatın güzelliklerini anlatmışlar! Müzenin bodrum katındaki depolarda saklanan, çok kıymetli eserleri farelerin gazabından korumak yaklaşık 200 yıldır kedilerin sorumluluğundaymış. Müze kurulduğundan beri hiç şikâyet etmeden hizmetlerini sürdüren Hermitage kedilerine saygıda kusur edilmiyor ve bugün 80'e yakın kedinin barındığı müzede çalışanlar, her yıl Hermitage Kedi Günü adı altında düzenlenen bir etkinlikle minnettarlıklarını gösteriyorlarmış. Bu haftada okullarda kedi temalı resim yarışmaları, kedi kitapları sunumu, makale yarışması ve çocuklara yönelik tiyatrolar düzenleniyormuş.
Resmi Tören Merdiveni ve Picasso'nun Seramikleri
Ayrıca müzenin çocuklar için eğitim bölümü de var, yurt dışındaki ve bizde birkaç özel müzede olan çocuklara yönelik müzeyle ilişkilendirilmiş programlar var. Genelde önemli müzelerdeki çocuklara yönelik bu programları mutlaka ziyaret eder, uzun bir süre çalışmalarını incelerdim.
Müzeden sanatla kucaklaşmanın huzuru ve yarım kalmış bir şeyin iç sızısıyla çıkıyorum. Bunu müzenin resmi sayfasından (www.hermitagemuseum.org) inceleyerek tamamlayacağımı umuyorum. Dünyanın başka yerlerindeki müze gezi notlarımı paylaşmak umuduyla; sanatla, sağlıkla, gezgince kalın…