Belgrad'da 3 Gün

Kasım ortası kuzenimle gideceğimiz Belgrad için uçak biletlerini taa Haziran ayından almıştık. Gitmeden önce küçük çaplı araştırmalar yapıp nerede kalınır, nerede ne yenir gibi soruların detaylarına bakmıştım. Konaklama için şüphesiz önereceğim ve yüzde yüz memnun kaldığımız Armonia Bed&Breakfast.

Cumhuriyet Meydanı'nda yaklaşık 30'a yakın oda sayısı ile bir binanın tek katını oluşturan yeni bir otel diyelim. Otel dedim çünkü bed and breakfast’tan fazlası var. Odalar çok konforlu, büyük ve temiz. Güleryüzlü resepsiyondaki çalışanlar bize günlerimizi planlamada çok yardımcı oldular. Kahvaltı için aşağısındaki Cafe Boutique (bizdeki Midpoint tarzı) restoran-bar ile anlaşmışlar. Verdikleri voucherlarla kahvaltınızı yapıyorsunuz lezzetliydi çok. Biz 2 kişi, 3 gün konaklama için 183 euro ödemiştik şehir vergisi, kdv dahil.

Havaalanından otele 15 euroya geldik. Belgrad’a gelmeden otelle iletişime geçip bize taksi ayarlamalarını söylemiştik. Fakat duyduk ki havaalanından fix rate 15 Euro'luk taksi fişi de alınabiliyormuş.

Otele eşyaları bırakır bırakmaz, etrafı gezmeye koyulduk. Cumhuriyet Meydanı (Trg Republique) meydanı arkasında Knez Mihailova Caddesi'nde turizm ofisine gittik. Broşürler alıp, her Cumartesi günü gerçekleşen 1 saatlik ücretsiz tramvay turuna isimlerimizi yazdırdık.

Knez Mihailova Caddesi, İstanbul’un İstiklal Caddesi gibi… Dükkanlar, cafeler boylu boyunca çok canlı. Biz ilkin Kalemegdan‘a gittik. Evet sözcük; kale ve meydan kelimelerinin birleşimi Sırpça'ya da böyle geçmiş. Osman İmparatorluğu egemenliğinde konulan isim sonraki dönemlerde de ismini korumuş. Kalemegdan, Tuna ve Sava nehirlerinin karıştığı alan olarak çok güzel bir manzaraya sahipti. Biz Kalemegdan Terace‘ın kafesinde (aşağı katı restoran) manzaraya karşı içeceklerimizi yudumladık.

Akşam için otel resepsiyonunda çalışan Ana’nın tavsiyesi sonucu Skadarska Caddesi boyunca sıralanmış olana “Kafana”lardan Zlatni Bokal‘a gittik. “Kafana” kültürü Sırplara özgü hem yemek yiyebileceğiniz hem canlı hem degeleneksel müzikli bir kültürü yansıtıyor. Cadde boyunca sıralanan “Kafana”ları çalgıcılar mekanlarda dolaşarak müzik ziyafeti sunuyorlar.

Bizim masamıza gelip nereli olduğumuzu sorduktan sonra “Oy oy Eminem nedir bu güzellikler “ die şakıya başladılar. Bizi bir gülme aldı tabi. Sonrasında  “Üsküdar’a gideriken…” diye devam ettiler bahşişi esirgemedik tabi :) Yemeklere geçecek olursak ortaya Sırp salatası olan Chopsha Salatayı söyledik. Greek Salad’ı andırıyor. Domates ve soğanlı üstüne bol peynirli bir salata. Biz Belgrad’da en çok bu salatayı sevdik.

Onun dışında şu an ismini hatırlayamadığım ama fotoğrafta görselini göreceğiniz yarım porsiyon una batırılıp kızartılmış içinde kaymak dolgulu tavuk ve yarım porsiyon cevapici (kebap) yanında patates ile ana yemeğimizi yedik. Yemek lezzetliydi ama kaymak yemeği ağırlaştırıyor. Sırp mutfağı tuzu çok seviyor. Menü bayağı çeşitli, garsonlara ekstra tuz koymamalarını söyleyebilirsiniz. Cevapici'yi beğenmedim ama tavuk güzeldi. Genellikle turistlere özgü olan bu kültür haftanın her günü çok kişiye bu eğlenceyi yaşatıyor demekte fayda var.

Chopska Salad

2. GünSabah kahvaltımızı edip saat 11’de Cumhuriyet Meydanı önünde “Free Walkig Tour” etkinliğine katılmak için 10 adım attık ( otelin konumundan dolayı :) ). Bu tür şehir turlarına Erasmus dönemimde Polonya’da çokça katılmıştım. Şehri tanımanın en iyi yolu olduğunu düşünüyorum. 2 buçuk saat süren yürüyüş turunda Sırbistan tarihi hakkında bilgi sahibi olduk. Yürüyüş turundan sonra Kralja Petra 6 da bulunan Znak Pitanja (?), soru işareti adlı restorana attık kendimizi. Bu da meşhur restoranlardan birisi. Öğlen yemeği için uygun. Biz dana eti yuvarlak şekilde ve ortaya yine Shopska salata ve “kaçamak sa sirom” yani bizdeki kuymak/muhlamayı andıran peynirden yapılmış ara sıcağı ortaya istedik.

Muhlama beklemeyin yağsız ve sırf peynir pek lezzetli gelmedi bize açıkçası. Genelde Sırp yemekleri çok tuzlu bunu bir daha anladık. Buradaki yemeği de pek beğenmedik. Sadece salata ile doyduk diyebiliriz.

pljeskavica

Kacamak

Chopska Salad

Damağımızda güzel tat kalması için Belgrad’ın İstiklal Caddesi olan Kneza Mihaila’yı gezerken Snezana (Kneza Mihaila 50) adlı Pizza  ve Tatlı konseptini sunan restoranda oturduk. Camlı mekanda çok güzel tatlılar bulunuyor. Elmalı turta ve özellikle muzlu çikolatalı tart çok başarılıydı. Akşam da meşhur Black Turtle zincirli publardan nehir tarafına yakın olan Black Turtle II  ‘ye gittik. Black Turtle I, II, III, IV olarak şehrin içine dağılmış güzel pub zinciri. Denemeye değer.

3. Gün
Kahvaltıdan sonra yürüyerek Nicola Tesla Müzesi'ne yola koyulduk. Yarım saat 40 dk sürdü. İlk iki gün hava 15- 16 derecelerde seğirirken son gece kar yağdı ve 3. gün bizi 3-4 derece ile yağmurlu olarak karşıladı. O kadar yol gidip müzeyi bulduk fakat şansımıza sadece gün boyu Sırpça rehberli tur seçeneği vardı. İki Sırp grup geleceğinden İngilizce rehber seçeneğini iptal emişlerdi. Giriş ücretini de geri alamadan kendi çabamızla gezdik. İçeriğini çok anlamasak da Sırpça rehberin gösterdiği deneyleri izledik.

Müzede yaşadığımız hüsrandan sonra öğle yemeği için Knez Mihailova 48 de bulunan Via del Gusto adlı pizzacıya girdik. Bir Margarita Pizza paylaşıp hızlıca saat 5 teki “Zemun Walking Tour”a katılmak için Cumhuriyet meydanına (Trg Republique) koştuk. 15 kişi falan toplanmıştı ve hava yağmurluydu. Rehberimizle nehrin karşı kıyısındaki Zemun bölgesine gitmek için otobüs duraklarına gittik. 10-15 dk sonra inip turumuz başladı.

Tarih boyunca Belgrad'dan bağımsız olan ama 20. yüzyılın sonunda Yeni Belgrad'ın gelişmesi ile Belgrad'ın bir parçası olan Zemun; eski şehir kısmından mimari olarak çok farklı. Tarihten dolayı Avusturya mimarisi çok hakim. Bu kısmı çok beğendim ama çok zamanımı yoktu. Tur yaklaşık 2 buçuk saat falan sürdü. Hava şartları çok kötüydü şemsiyemiz falan olmasına rağmen ıslandık hep.

Zemun bölgesinde çok güzel balıkçılar restoranlar gördük ama alelacele saat 6 da olan tramvay turuna yetişmek için taksiye bindik. 1 saat boyunca tramvay içinde rehber mikrofonla güzergâhtaki yapılar hakkında bilgi verip Sırbistan tarihini anlattı. Belgrad’daki çeşitli turizm faaliyetleri Belgrad’ı bir hafta sonunda bile tanımanıza olanak sağlıyor açıkçası çok takdir ettim.

Tramvay turundan sonra kendimizi odaya attık ve akşam için hazırlanmaya başladık. Akşam yemeği için resepsiyondaki Ana’nın tavsiyesi nehir kıyısındaki güzel şık restoranlardan biri olan Iguana için rezervasyon yaptırdık. Onlar yaptı tabi... Havanın soğuk olması ve fırtınalı olması nehir kıyısının büyüsünü kapatmıştı. Saat 8 buçukta restorana gittiğimizde kimseler yoktu. Hay Allah kimse de yok derken oturduk ve garson mekanların 9 dan sonra dolacağını söyledi. Cidden de öyle oldu. Mekan çok şıktı ve mekanın ortasında sahnede bir jazz grubu performans gösterdi. Güzel bir salata ile başlangıç yaptık, sonrasında güzel bir somon. Açıkçası en çok burada para ödedik ama bu ambiyansa değdi 

4. Gün
Kahvaltıdan sonra taksi ile havaalanına gittik. Açıkçası Belgrad’a gidecek olanlara tavsiyem bahar ayları veya yaz aylarını tercih etmeniz gerek. Çünkü yazın nehir kıyısında plajlar var ve güzel partiler yapılıyor. Kış dönemi buralar biraz ölü açıkçası.

Belgrad’da yemek-ulaşım çok ucuz. Sırp yemekleri bizim zevkimize çok uymasa da denenmesi şart. Caddeler pastaneler ile dolu. En meşhur olan “Toma”ya uğramadan gelmeyin. Çok güzel pastalar, börekler var.

Biz otobüsü bir kere kullandık o da turla. Otelimiz merkezdeydi hep yürümeyi tercih ettik. Fakat son akşam nehir kıyısındaki restorana giderken taksi kullandık. Cumhuriyet meydanında bindiğimiz taksiye 2 kişilik yemek parası ödedik :D Ondan dikkat !! Taksi kullanacaksanız önceliğiniz telefonla ulaşmak olsun, yoldan ve meydanlardan binmeyin, servet ödemeyin :D
 Benim diyeceklerim bu kadar… Belgrad güzel bir şehir. Görülmesi gerek hele vizesizken. Umarım yardımcı olmuşumdur soru ve yorumları bekliyorum.

Şimdilik görüşmek üzere...

Işıl Aras

Yazar Hakkında

Işıl Aras

Işıl ARASYeni tatlar deneyen junior gezgin ...