Bu yazımda sizlere Hüsnü Mübarek’in başkan olduğu 30 Ocak 2010 tarihinde yapmış olduğum 1 haftalık Mısır Gezisi’ni ve bu gezi ile ilgili izlenimlerimi anlatmaya çalışacağım.
Bir tur şirketinin düzenlediği turla uçakla Ankara’dan kalkıp İskenderiye’nin Borg El Arab isimli bir askeri havaalanına inerek Mısır turuna başladık.
Neden askeri havaalanına indiğimizi sorgulayamadan bir keşmekeş içinde havaalanından çıkıp, bizi bekleyen otobüslerle İskenderiye şehrinde büyük bir tur yapıp, şehrin görülebilecek yerlerini 2-3 saat içinde gezme imkânı bulduk.
Gezdiğimiz yerler arasında; Akdeniz kıyısında bulunan El-Mountazah İskenderiye Başkanlık Sarayı, dünyanın en zengin kütüphanesi olan İskenderiye Kütüphanesi ve şehrin gözde mekânı olarak Akdeniz kıyısına paralel olan ve bu saray ve kütüphanenin de üzerinde bulunduğu şehrin ünlü El Gaish Caddesi’ne ait izlenimlerim var.
El Mountazah Saray Girişi
Mısır’a basar basmaz sizi renksiz, badanasız ve boyasız bir şehrin beklediğini görürüsünüz. Neden badanasız ve boyasız diye sorarsanız; çünkü badana ve boyalı olan binaların vergileri daha yüksek olduğundan halk o görüntüye katlanarak badanasız, boyasız ve bakımsız evlerde oturmayı daha çok tercih ediyor.
Şehirde trafikte hareket eden arabalar içinde lüks ve yeni araçlar azınlıkta, daha çok Renault ve bizim Şahin, Doğan türü araçları görürsünüz. Aslında Mısır zengin bir ülke. Petrol geliri az olmasına rağmen turizmde dünya markası olmuş, firavunlar dönemine ait müthiş zengin bir kültürü ve tarihi eserleri bağrında barındıran, bu geçmişi ve gizemi nedeniyle dünyanın her bir yanından ziyaretçisi olan bir ülke.
Peki, bu turizm geliri ve zenginlik halka yansımış mı diye sorarsanız; hayır. Bir avuç siyasi ve çoğunluğu da askerden oluşan bir kesim refah sürerken, maalesef halk sefalet içinde.
Sefalet; şehrin lüks bölgeleri hariç, her tarafta göz önünde. O kapısız, koltukları ve döşemeleri perişan halde olan taksi ve dolmuşları, cadde ortasında pislik içinde satılan kendilerine özgü ekmekleri, hizmet vermekte olan adına tramvay diyemeyeceğiniz ve binmeye cesaret edemeyeceğiniz Nuh Nebi’den kalmış tramvayları bu sefaleti sergilemektedir.
İskenderiye’deki turumuzu bitirdikten sonra aynı gece otobüslerle Kahire’ye hareket ettik. Yol güzergâhında mola verdiğimiz ve adına tesis diyemeyeceğimiz konaklama yeri, bizim en geri kalmış bölgelerimizde bile görülemeyecek şekilde olan bir köy kahvesini andırıyordu. Yanındaki mescidi ziyaret ettiğimde ise üzerinde namaz kılınamayacak kadar kötü durumda olan halılar ve sergi malzemeleri görmeye değer nitelikteydi.